20 Aralık 2015

Star Wars hipnozuna kanmayın

 Star Wars filmi tüm dünyada olduğu gibi bizde de büyük bir vaveyla kopartılarak vizyona girdi. Estirilen rüzgar öyle böyle değil. Aslında buna  fırtına demek daha doğru olur. Ortalık; efsane film, efsane karakterler söyleminden geçilmiyor...Star Wars'la ilgili dünya çapında yapılan iş aslında hipnozdan başka bir şey değil.

Filmin kalitesinden bağımsız olarak bu abartılı tanıtım kampanyası pekçok insana olduğu gibi bana da oldukça sevimsiz geldi. Star Wars'la ilgili fazla gaza gelinmemesi gerektiğini düşünenlerdenim. Eğer sinemaya gidip film izleme modundaysanız izlenecek başka filmler de var.

Tercihinizi yerli filmlerden yana yapın. Eğer hala salon bulabiliyorsa Cem Yılmaz'ın Ali Baba ve 7 Cüceler'ini, Düğün Dernek 2: Sünnet'i ve şu sıralar yeni vizyona giren Çağan Irmak'ın Nadide Hayat'ını izleyin.

Daha anlamlı bir iş yapmış olursunuz.

DİZİLERİ STARLAR DA KURTARAMIYOR

Şu sıralar dizilerde yaprak dökümü var. Birçok dizi erken final yapma durumuyla karşı karşıya...Yakın geçmişte, Kiraz Mevsimi,Çilek Kokusu gibi hikayeleri güçlü olmadığı halde sezona iyi başlayan diziler ilerleyen aylarda “dizi ligi”ne havlu atmak zorunda kalmıştı. Şimdilerde ise kulislerde  Özcan Deniz'in başrolde olduğu Kaderimin Yazıldığı Gün ve Analar ve Anneler için de erken final yapacakları konuşuluyor.

Önemli oyuncuların içinde yer aldığı dizilerin dizi mezarlığını boylaması da gösteriyor ki starların dizilerin ömrüne doğrudan fazla bir etkisi yok. Bu durumu geçmişte Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün gibi çok ciddi hayran kitlesine sahip olan oyuncuların oynadığı dizilerde de gördük.

Bir dizi projesinin sırtını yaslayabileceği yegane gücün hikaye olduğu gerçeği giderek daha da öne çıkıyor. Tabii ki reji, oyunculuk, kurgu, cast da önemli. Ama hikayenin mümkün olduğunca hayatın içinden, gerçekçi ve özgün motifler taşıması tüm bu unsurları adeta bloke ediyor.

Ben yapımcıların yerinde olsaydım star oyuncu avına çıkmadan önce başarılı hikayeyi koklayan iyi yazar avına çıkardım.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK'ÜN EN BÜYÜK SORUNU

Akademik kariyerinden ötürü “ilim adamı” sıfatını taşıyan Yaşar Nuri Öztürk, aynı zamanda çok bilindik bir TV figürü. Çok geniş kesimlerde şok etkisi yapan Putin söylemi ile yeniden gündem oldu.

Öztürk, Rusya lideri Vladimir Putin'den bahsederken onun “mü'min kokusu” yaydığını söyledi. Bu da yetmedi Putin'den Kur'an mü'mini kokularının geldiğini dillendirdi. Hatta dahası var... O, ergen ve küstah tavırlarıyla aklınca hergün Türkiye'ye tehditler savuran Putin'e yönelik olarak “dünya için bir şanstır” demesi doğrusu herkes gibi beni de şoke etti.

Yıllar önce ta Yörünge dergisi günlerimden kendisiyle röportaj yapmış bir kişi olarak Yaşar Nuri Öztürk'ün gördüğüm en büyük sorununu yüksek egosunun yanında hocamızın bir türlü “içeriden” biri olmayı başaramamasıyla izah ediyorum.

Putin hakkındaki sözleri bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Yoksa kendince bazı doğruları bizlere aykırı gibi gelse de asıl sorun bu aykırı söyleminde değil. Hem içeriden biri hem de eleştirdiğiğiniz camianın bir parçası olmak mümkünken o bunu hiçbir zaman tercih etmedi.

 Kendince gördüğü yanlışlara dikkat çekmek yerine sürekli adeta “ben sizden değilim” havasını yayma konusundaki inatçılığı ve kibri onu böyle trajikomik bir noktaya getirdi.

Ama Yaşar Nuri hocaya kötü bir haberim var. Son Putin açıklamasıyla artık hocanın bir alt lige düştüğünü söylemem lazım. En azından milletin gönlünde... Bu talihsiz hatta komik açıklama ona ciddiyet ve samimiyet sorunu olarak her zaman geri dönecek.

Bir dönem TV kanallarının fenomen figürü Yaşar Nuri Öztürk'ün hazin halini görünce insan üzülmeden edemiyor.