13 Haziran 2017

STK nedir ne değildir? (3)

İlgili derneğin büyüklüğü, vizyonu, üye sayısı, toplumdaki bilinirliği, faaliyetlerin niteliği ve toplumdaki karşılığı ne olursa olsun dernek başkanı ünvanının önüne genel sıfatını ekleyerek bir itibar kazanımı elde etmeye çalışır. Falanca derneğin “Genel Başkanı”

Gerçi toplumumuzda da kurnazlığın bir sonucu olarak, pragmatist ve oportunist bir şekilde ilgili dernek başkanı ya da muhtelif tüm başkanların konumlarından faydalanmak adına ve onların gönlünü kabartıp hoş tutmak için başkanım ünvanı sıkça tekrarlanır.

Denetim Kurulları

Aynı şey denetim kurulu ve danışma heyeti gibi organlar için de geçerlidir. Bu organları oluşturan kişiler genelde daha tecrübeli, daha yaşlı, genel konum olarak toplum üzerinde daha itibarlı olanlardan seçilir. Burada şöyle bir şey düşünebilirsiniz. Bu daha akil kişiler, gerektiğinde oluşan yanlışlıklara müdahale edecek ve işleri düzenleyeceklerdir. Çünkü kurgu bunu göstermektedir. Ancak gerçekte o denetim kurulu, ununu elemiş, eleğini asmış ve enerjisini tüketmiş kişilerden kurulur ki yönetim kurulunun hatalarında müdahale edemesin ve işleri karıştırmasın. Eğer söz konusu STK bir cemaatin ya da güç odağının uzantısı ise o zaman denetim kurulu o STK'da derin akıl ya da aksaçlı gibi davranır ve söz konusu derneğin sözüm ona ana raydan çıkmasına engel olur, gerekli müdahaleleri yapar.

Bununla birlikte denetim kuruluna veya danışma kuruluna seçilen kişiler bu konularda tecrübeli kişiler olduğu için aslında bu kişiler işlerin nereye gideceğini en başta bilmekte ve tahmin etmektedirler. Ancak ne hikmetse buna rağmen işler sarpa sardığında ve denetlenip revize edilmesi gerektiğinde üç maymunu oynarlar. Duymazlar, görmezler ve konuşmazlar.

İstişare Kurulları

İstişare kurulları da istişare edilmeyen kurullardır aslında. Hele bir de Yüksek İstişare Kurulu iseler hiçbir şeye karışmazlar. Herkes yerinden, konumundan, ünvanından memnundur velhasıl. Zaten 1980 ihtilalinden sonra Özal dönemiyle birlikte devam eden süreçte dernek kurma ve yürütme işleri kolaylaştırıldığı için ülkemizdeki derneklerin çoğu tabela derneği olmaktan öteye gitmemiştir.

Aidatlar ve Sponsor Meseleleri

Dernek kurulurken ya da kongre sürecinde belirlenen üye giriş aidatı ve aylık aidatlar makul miktarda tutulur. Çünkü bu miktar zaten derneğe pamuk ipliği ile bağlı olan üyelerin dernekten kopuşunun ana sebeplerindendir.

Dernekler genelde faaliyetlerini düşük yoğunluklu sürdürdükleri ya da genel dernek ideallerine uygun faaliyet yapmadıkları için üyeler ile bir kopuş yaşanır ve aidat miktarı ne kadar düşük olursa olsun dernekler aidat toplamakta zorlanırlar.

Ayrıca dernek aidatının tamamı toplansa bile miktar düşük tutulduğu için aidat geliri bırakın faaliyet yapmayı, derneğin kira, telefon, kırtasiye ve personel gibi temel giderlerini bile karşılayamaz.

Tüm bu sıkıntıların sonucunda devreye genel başkan girer ve sponsorlar vasıtasıyla dernek faaliyetlerini finanse etmeye başlar.

Görünürde çok normal bir durum olan dernek-sponsor ilişkisi, mevzuat, gelenek, fiili şartlar vb. sebeplerden dolayı zamanla mecrasından kayar ve asimetrik durumlar oluşur. İki taraf için de açık pozisyon oluşturan bu durum izahı zor bir hal alır ve sürdürülemez bir noktaya ulaşır.

Çünkü dernek ile sponsor arasındaki hukuk, açık, net, kurallara ve mevzuata uygun, izah edilebilir, tekrarlanabilir, tarafların doğal, reel ve yasal isteklerinin karşılanacağı şekilde başlamaz veya başlasa bile aynı sistem üzerinde yürümez.

Bu durumda dernek gelir kaybına ve itibar azalmasına uğrar, faaliyetlerini sürdüremez bir duruma gelir.

Sözün özü dernekler, yönetim kurulları, denetim kurulları, asilleri ve yedekleri ile birlikte çoğunlukla kağıt üzerinde ve evrak boyutunda işlev görürler.

Bu sıkıntılı durum aslında ortaya konacak bir hayrın, üretilecek bir güzelliğin, yapılacak bir iyiliğin çok düşük bir verimle, çok yüksek bir maliyetle, özünden uzaklaşmış bir şekilde, işin içine nefis, şeytan, kul hakkı bulaşmış bir şekilde, dedikodunun ayyuka çıktığı, gıybetin tavan yaptığı bir ortamda gerçekleşmek zorunda kalır.

En başından itibaren anlatmaya çalıştığımız; emr-i bil maruf nehy-i anil münker düsturundan çok uzak bir şekilde gerçek bir vakıf anlayışıyla gerçekleştirilmeyen STK faaliyetlerinden; hayır, bereket, fayda, katma değer, güzellik beklemek de boş bir hayaldir.

Haftaya devam edelim inşaallah.