19 Eylül 2017

‘su serptim ateş sönsün-serptiğim su da yandı’

 

“Baba bugün dağlar yeşil boyandı 
Kim yattı kim uyandı 
Kalbime ateş düştü 
İçinde yar da yandı 
Su serptim ateş sönsün 
Serptiğim su da yandı “

Yukarıda okuduğumuz ve içimizi yakmaktan öte delip geçen dizeler bir Kerkük türküsüne aittir. “Su serptim ateş sönsün – Serptiğim su da yandı” Aman Allahım ne derin bir ifade! Yüreği olan bu dizenin açıklamasını yapsın. Nasıl bir duyguyla kaleme almış Abdulvahit Kuzecioğlu bu sözleri. Ben gerçekten Kerkük ismini türkülerde duydum. Radyodan yükselen türkülerde. Ekin tarlasında, bahçede, bağda hatta yolda giderken dedemin elindeki radyo bazen çok acıklı türküler söylerdi. Sunucu anonsunda “Şimdide Kerkük yöresine ait bir türkü var sırada” der ve

Kerkük'e atılmak istenen ateş yıllardır içimizi yakıyor. “Altın hızma mülayim/ Seni Hak'tan dileyim/ Yaz günü Temmuz'da/ Sen terle ben sileyim/ Gün gördüm, günler gördüm/ Seni gördüm Şad'oldum”

Kerkük, benim için önce türküden ibaretti. Nerede olduğunu da bilmiyordum açıkçası. Urfa'nın oralarda bir yerlerde sanıyordum. Sonra anladım ki; Kerkük Urfa'dan, Tokat'dan, Konya'dan farksızmış.

O günlerden beri dizelerinin vakur nağmelerini işittiğim anda, tüylerim ürperir; nedenini bilmem, gözlerim dolar.

İsmini Türkülerden duyduğum Kerkük şimdilerde, türkülerdeki sözler gibi acıklı ve zor günler yaşıyor.

Irak Türkmenleri, vatanlarında söz ve hak sahibi olmalarının önünde çiddi engeller çıkartılıyor. Fakat bütün terör ve politik baskı ve saldırılara karşı büyük mücadele, bir kurtuluş savaşı veriyorlar. Bu konuda en büyük destek de hiç şüphesiz Türkiye'den geliyor.

Kerkük'lü siyasiler, sivil toplum kuruluşları seslerinin duyulması için üst üste basın toplantıları gerçekleştiriyorlar ve ulusal sempozyumlarda taleplerini belirtiyorlar. Kerkük Vakfı Başkanı Erşat Hürmüzlü, Kerkük ile ilgili düzenlenen panelde yaptığı konuşmada, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin eski lideri Tasos Papadopulos'un 2005'teki bir konuşmasında Türk-Rum sorununun "eritme" politikasıyla çözülebileceğini söylediğini hatırlatarak, Kıbrıs Türk halkının bu şekilde yok edilmek istendiğini ve aynısının şimdi Türkmenler için talep edildiğini dile getirdi.

"Türkmeneli'ndeki Türkler için eritme politikası planlanıyor. Maalesef bu eritme politikası 2017'de uygulanıyor." ifadesini kullanan Hürmüzlü, tüm dünyanın Kıbrıs'ı bir arada tutmaya çalışırken Kerkük'te bunun tam tersinin yapıldığını ve ülkenin bölünmeye çalışıldığını vurguladı.

Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Dr. Aydın Beyatlı da bölgede referanduma gidilmesinin ardından gelecek ay da seçim düzenleneceğinin altını çizdi. Beyatlı, seçimden sonra ülkede bağımsızlık deklarasyonunun ilan edilmesinin planlandığını dile getirerek, dünyanın Irak'ı, Birleşmiş Milletlerin Kosova modeli gibi parçalama niyetinde olduğuna işaret etti.

"Bu bir beka meselesidir. Buna (referanduma) hiçbir şekilde müsade edilmemeli." diyen Beyatlı,Türkiye'nin bu konuya diplomatik şekilde yanaşmasının doğru olacağını kaydetti.

Gazeteci abim büyüğüm Şamil Kucur İstanbul gazetesi için Irak ve Kerkük'le ilgili Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi ile önemli bir röportaj gerçekleştirdi. Kıymetli abimizi bu güzel röportajı için de ayrıca tebrik ediyorum.

Kerkük'te neler oluyor ve Kerkük'ün talepleri neler bir bakalım.

Irak'ta Türkmenler, son zamanlarda yok sayılmak istenildiği şeklinde bir takım iddialarınız var? Türkmenlere karşı neden böyle bir yaklaşım ve politika sergilenmek isteniyor?

Irak'ta derinleşen siyasi kargaşa ile birlikte korkarım ki, önümüzdeki günlerde kaos ve çatışmalar yaşanacaktır. Bu gelecek için, Şiiler ve Kürtler askeri sahada hazırlıklar yapmaktadırlar. Irak'ta yaşanabilecek bir çatışma ortamında, Tuzhurmatu, Kerkük ve Tel Afer başta olmak üzere, en büyük kayıp ve zararları Türkmen cephesi verecektir. Çatışmalar sonrasında, Iraklı Türkmenler de, Suriyeli Türkmenlerin kaderini paylaşmaya mahkum olabilir. Ve asırlarca yaşadıkları vatanlarını, kimliklerinin ve özlerini kaybedebilirler. Irak'ta yaşanabilecek kaos ve çatışmanın önüne geçebilmek için, Kerkük, Tel-Afer, Tuzhurmatu şehirleri ile diğer bölgelerde nüfus yoğunluklarına paralel özerk bölgelerin ilan edilmesi gerekmektedir. 1991'de Kürtler için ilan edilen özerk bölgelerin Halep'in kuzeyindeki Türkmen bölgelerinde kasıtlı olarak engellendi.

Iraklı Kürtler için var olan fiili durum, Türkmenler içinde geçerli olmalıdır. Olası tehlikeler ve felaketlerin olmaması ve önüne geçilebilmesi için, bunun gerçekleştirilmesi şarttır. Bizim kardeşimiz olan ve her zaman desteğini beklediğimiz Türkiye, bu konuda ciddi inisiyatif almalı ve iki buçuk milyon Iraklı Türkmen'in istikbali ve can güvenliğinin sağlanmasına önemli bir katkı sağlamış olacaktır. Fakat bölgede eski bir defter yeniden açılmış ve eski bir proje tekrar hayata geçirilmeye başlanmıştır.

Bölgede yeniden devreye sokulan proje, bölgenin yeniden dizayn edilmesi ve yeni bir harita çizilmesi midir?

Irak çok hassas bir dönemden geçmektedir. 100 yıl önce Sykes-Pycot Antlaşması vardı. 100 yıl önce olan Sykes-Pycot Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğundan yeni adlar ile Arap devletleri ortaya çıkardılar. O yıllarda Batı devletleri, Şerif İbn Hüseyin'e krallık vad ederek diyerek, onun öncülüğü sonrasında, bölgede Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan adı verilerek, yeni devletler şeklinde ayrıldılar.

Bu anlaşma bugün halen geçerli mi?

Bu saydığımız bölgelerin çoğunluğu Misak-ı Milli sınırları içinde olmasına rağmen, anlaşma imzalandı. Bugün baktığımız zaman, 100 yıl önceki o proje, bugün 100 yıl sonra tekrar karşımıza çıktığını görüyoruz. DAİŞ - İDAŞ yapılanma, kurulma amacı bölgeye kardeş kavgası ve mezhep kavgasının bölgede yaşanması amaçlanıyordu. Irak'taki hadiseler en çok Türkmenleri hedef haline getirmiştir. Irak Türkmen Cephesi, düşmanlarının bir numaralı hedefi haline geldi. İşte Sykes-Pycot Antlaşması sonucunda, yeniden uygulamaya sokulan proje ile Irak´ı Sünni, Şii ve Kürt bölgesi olarak, üçe bölmek. Ancak bununla birlikte, yeni bir mezhepsel proje ve Sykes-Pycot projesi gerçekleşmektedir. 2003´ten beri, bütün müteakip hükümetler içinde bakanlığımız vardı. Ama bu projenin ürünü olan Ibadi hükümeti geldikten sonra, Irak parlamentosunda, Türkmenlere bakanlık verilmedi.

Irak'taki Türkmenler arasında da farklı mezheplerden olanlar var. Türkmenler arasında mezhep farklılıkları nedeni ile bir ihtilaf ya da ayrışma yaşanıyor mu?

Kesinlikle hayır. Biz Müslümanız ve Türkmeniz. Biz Türkmenler arasında hiçbir zaman, bu ve benzeri farklılıkların kaşınmasına ve kargaşa çıkartılmasına izin vermedik ve vermeyeceğiz. Biz Türkmeniz ve biriz, beraberiz, kardeşiz. Bizleri vatan topraklarımızdan kovmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Dedelerimiz nasıl yurdumuzu savunmuşsa bizler de aynı şekilde savunacağız. Topraklarımızı hangi ad ile ve kime ne için hizmet eder ise etsin, her türlü terör unsurlarına karşı mücadelemizi, hep birlikte sürdüreceğiz ve vatan topraklarımızı terk etmeyeceğiz. Kerkük'te ve Tazehurmatu'da ve bölgede mezhepçiliği körükleyen ve bu bahane ile terör yapan unsurların, hakkından gelecek ve onlardan bölgeyi temizleyeceğiz. Biz her zaman Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduk ancak Şii, Kürt ve Sünniler bağımsızlık ilan etmeye kalktıkları zaman, biz Türkmenler de hakkımızı arayacağız ve Türkmenler de, kendi toprakları üzerinde kendi idarelerini kurma hakları olacaktır. Şunu net olarak söylemek istiyorum; Türkmen coğrafyasında gözü olan kim olursa olsun ve emrivaki bir şekilde, Türkmenlerin üzerine ve Türkmenlere karşı bir siyaset uygulanırsa, bunu 'ihtilal' sayarız. Vatanımızı, topraklarımızı korumakta, direniş bizim için bir hak olur.

Bölgede özellikle de son aylarda, Türkmenlere karşı terör örgütlerinin silahlı saldırıları yaşanıyor. Türkmenler olarak nasıl bir mücadele sürdürüyorsunuz?

PKK VE DAEŞ'in Irak'ta ve özellikle de Türkmen bölgelerine saldırmalarına asla izin vermeyeceğiz. Bu terör örgütlerinin bölgeye gelmesi, elbette tesadüf bir değildir. Bu olayların sadece Tuzhurmatu şehri ile sınırlı kalmayacağını ve başka bölgelere de terör saldırılarının yaygınlaştırılmak amaçlandığını biliyoruz ancak, bu saldırılara ve terörün yaygınlaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Az önce de belirttiğim gibi, bölgede yaşanan bütün olaylar aynı projenin hayata geçirilmesi çabasıdır. Yani bölgedeki demografik değiştirmeler ve emrivaki siyasetlerinin bir parçasıdır. Bölgede eğer barış, huzur ve güvenlikli bir ortam sağlanmak isteniyor ise, Irak hükümeti, Kuzey Irak yönetimi, Türkiye ve İran devletlerine de, bölge komşu ülkeleri olarak, önemli rol düşmektedir.

Türkiye'den devlet ve toplum olarak beklentileriniz nelerdir?

Türkiye bütün Türk aleminin olduğu gibi, Irak Türkmenlerinin de göz bebeğidir. Hiçbir Türk yoktur ki ve nerede yaşarsa yaşasın, Türkiye'ye ve Türkiye'deki kardeşlerine sevgi beslemesin. Türkiye'nin güçlü olmasını istemesin. Irak Türkmenleri için de Türkiye bir sevgi ve ümittir. Biz önce Türkiye diyoruz, biz önce Türk Devletinin güçlü ve sözü dinlenir her zaman olduğu gibi, itibar sahibi olmasını istiyoruz dünyada. Eğer Türkiye güçlü olursa, o zaman kardeş Türk devlet ve toplulukları kendilerini daha güçlü hissedebilirler. Biz Osmanlı Devleti devrinde asırlarca aynı vatan ve devlet sınırları içinde yaşayan, dili ve dini, tarihi ve kültürü bir insanlarız.

Çanakkale'de kazanılan zafer de bizimdir

Çanakkale'de kazanılan zafer de bizimdir, Milli mücadelede kazanılan zafer de bizimdir, Türk Milletinindir.. Derdimiz derd, sevincimiz bir sevinçtir. Bu sadece Türkiye ile değil. Yani Azerbaycan'ın Karabağı'nda gözyaşı var ise, Kırım'da bir işgal var ise, Doğu Türkistan'da bir gözyaşı akıyor ise, onu bizim derdimiz bilmemiz gerekir. Ancak Türkiye'de yazılı ve görsel medya Irak Türkmenlerine de, Suriye Türkmenlerine de kardeşlerinin yaşadıkları problemlere de daha fazla duyarlı olmalı. Bakınız Azerbaycan'da bir yiğit milletvekilimiz var Ganire Paşayeva Hanım. Milletvekilimiz diyorum, çünkü o sadece aslında Azerbaycan'ın değil bütün Türk milletinin vekili, dünyada. Allah ondan razı olsun. Bütün dünyada Azerbaycan'ın da, Türkiye'nin de, Irak Türkmenlerinin de, Suriye Türkmenlerinin de, her platformda hak arayacımız, sözcümüzdür. Gönül istiyor ki, böyle yiğit insanlarımızın sayısı daha da artsın. Mağdur edilen ve zulme uğrayan, haksızlığa uğrayan Türk kardeşlerimizin sesi, soluğu olabilsin.

Sykes-Pycot Anlaşması 100 yıl sonra karşımıza çıktı

100 yıl önce imzalanan Sykes-Pycot Anlaşması'nın bugün yine karşımıza çıktığını görüyoruz. DAİŞ gibi yapılanmalarla bölgede kardeş kavgası ve mezhep kavgası yaşanması amaçlanıyordu. Irak'taki gelişmeler en çok Türkmenleri hedef haline getirdi. Irak Türkmen Cephesi, bir numaralı hedef oldu. Yeniden uygulamaya konulan Sykes-Pycot Anlaşmasının devamı projeyle Irak'ı, Sünni, Şii ve Kürt bölgesi olarak üçe bölmeyi amaçlıyorlar. 2003'ten bu yana bütün hükümetlerde bakanlığımız vardı ama Ibadi hükümeti gelince bu hakkımız da elimizden alındı.

Bölge komşu ülkelere önemli rol düşmektedir

PKK VE DAEŞ'in Irak'ta ve özellikle de Türkmen bölgelerine saldırmaları elbette tesadüf değil. Bu olayların sadece Tuzhurmatu şehri ile sınırlı kalmayacağını ve başka bölgelere de terör saldırılarının yaygınlaştırılmayı amaçladıklarını biliyoruz. Buna izin vermeyeceğiz. Bölgede yaşanan bütün olaylar aynı projenin hayata geçirilmesi çabasıdır. Yani bölgedeki demografik değiştirmeler ve emrivaki siyasetlerinin bir parçasıdır. Bölgede eğer barış, huzur ve güvenlikli bir ortam sağlanmak isteniyor ise, Irak hükümeti, Kuzey Irak yönetimi, Türkiye ve İran devletlerine de, bölge komşu ülkeleri olarak, önemli rol düşmektedir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Kerkük'ün türküleri ve o türkülerin sözleri aslında her şeyi anlatıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şu sözünü hatırlamak gerek "Anadolu'nun romanını yazmak isteyenler, ona mutlaka türkülerden gitmelidir." Kerkük de bir Anadolu şehridir. Şimdi gelin birde Kerkük'ün türkülerine bir göz atalım.

 

MUM KİMİN YANAN KERKÜK

Yıktılar kalamızı
Sürdüler balamızı
Daha can boğazdayken
Çektiler salamızı

Ah Kerkük yüz ah Kerkük 
Her zaman yüz ağ Kerkük 
Ölseydim düşmeseydim 
Men senden uzak Kerkük 

Elinde yâd elinde 
Öt bülbül yâd elinde
Bir diyar mezar olsun
Kalmasın yâd elinde

Can Kerkük canan Kerkük
Her söze kanan Kerkük
Kalıpda yardan uzak
Mum kimin yanan Kerkük

 

BUGÜN DAĞLAR YEŞİL BOYANDI

Baba bugün dağlar yeşil boyandı 
Kim yattı kim uyandı 
Kalbime ateş düştü 
İçinde yar da yandı 
Su serptim ateş sönsün 
Serptiğim su da yandı 
 
Baba bugün dağlar başı dolu kar 
Benzim sarı hulkum dar 
Her gelen benzim sorar 
Bilmez kalbimde ne var 

BİR GÜZELE SELAM BESTAMİ YAZGAN

Yazdığı şiirlerinde buram buram Yunus Emre, Karacaoğlan kokan şairimiz Bestami Yazgan'ın sanat hayatının 35. Yılı olması dolayısı ile memleketi Osmaniye'de güzel bir program ircaa edilecek.

“Sebilürreşad Kültür Etkinlikleri Vefa”  programlarının ilk etkinliği de olacak olan programda Şair Bestami Yazgan'ın  hayat hikâyesi, şiirleri, şiir anlayışı, yazıları ve hayata dair yaklaşımları dostlarının dilinden anlatılacak. Yine dostlarının kaleminden şairin değerlendirildiği “Bestami Yazgan” kitabı hazırlanacak.

“Sebilürreşad Mecmuasının organizasyonuyla Kültür Bakanlığı, Osmaniye Valiliği, Osmaniye Belediyesi, Korkut Ata Üniversitesi, Osmaniye Birlik Vakfı işbirliğinde gerçekleştirilecek olan program ile ilgili bir açıklama yapan Fatih Bayhan Sanata, edebiyata ve şiire sevdalı tüm dostlarımızı bekliyoruz.” dedi. “Bir sanatçıya sağlığında ve kendi şehrinde vefa gösterilmesi o şaire verilecek en büyük ödüldür.” Diyen Bestami Yazgan ise  emeği geçen herkese teşekkür etti.

 Program 28 Eylül 2017 Perşembe günü Korkut Ata Üniversitesi konferans salonunda saat 19:30'da başlayacak. Şair Bestami Yazgan'ın ‘Güzele Selam' şiirini sizler için paylaşmak istiyorum.

Güzele Selam

Gönlü muhabbete yurt olanlara, 
Düşmanına bile mert olanlara, 
Fakat öz nefsine sert olanlara, 
Tâ cânı gönülden tazele selam, 
Sevgiye, dostluğa, güzele selam...

Halil İbrahim'ce aç yüreğini, 
Yunus ol cömertçe saç yüreğini, 
Aşkı bilmiyorsa geç yüreğini, 
Yarından bugüne, ezele selam, 
Sevgiye, dostluğa, güzele selam...

Dikenler açsa da cefâ çiçeği, 
Aman ha solmasın vefâ çiçeği, 
Şu yalan dünyanın nazlı gerçeği, 
Dillerden düşmesin hâsılı kelam, 
Sevgiye, dostluğa, güzele selam...

Merhamet çiçeği dallar aşkına, 
Kutlu ize hayran çöller aşkına, 
Şefaat kokulu güller aşkına, 
Sevgimize olsun vesile selam, 
Güzeller güzeli Resûl'e selam...

KEMAL ÇAPRAZ VEFATINDAN SONRADA BULUŞTURMAYA DEVAM EDİYOR

Türk dünyasına yönelik önemli çalışmalarıyla tanınan Usta Gazeteci Kemal Çapraz, vefatının 9. yıl dönümünde Tuzla'da mezarı başında dualarla anıldı. Anma törenine yurdun birçok köşesinden ve kardeş ülkelerden katılımcılar oldu.

Öyle sıradan bir gazeteci değildi Kemal Çapraz. Bir derdi vardı. O derdi için yanardı. Düzenlediği tüm geniş toplantılarda mutlaka kardeş ülkelerden bir lider olurdu. Kurultay havasında geçen programlarda önemli konular konuşulurdu.

Kemal Çapraz, 15 Eylül 2008 ramazan ayında akşam saatlerinde Kartal'da geçirdiği trafik kazasından sonra 16 Eylül sabahı vefat etmişti. Bu vesile ile sevgili büyüğümüze rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun.