03 Aralık 2015

Suikast yapmadan amacına ulaşan suikastçı…

Tahir Elçi'nin ölümü ve iki polisin şehit olmasıyla sonuçlanan olay anlaşılması zor bir yığın gariplikler barındırıyor.

Onca görüntü ekranlarda, sosyal medyada dönüp durdukça yorumlar da sorular da çoğalacak doğal olarak. Bir film gibi izlenen olayın birebir yaşanmasa da bir senaryosunun olduğu kesin...

28.11.2015, Cumartesi, diyelim ki saat 10.45'te Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi Balıkçılarbaşı bölgesi. Çatışmalarda zarar gören 4 ayaklı minare önünde Tahir Elçi, bir grup avukat ile birlikte bir basın açıklaması yapıyor. Grubun güvenliği için etrafta epey sayıda sivil polis var.

Saat 10.47 Tahir Elçi konuşmasını bitiriyor, getirdikleri dövizleri Minarenin ayaklarına bırakıyorlar. Dağılmak üzerelerken yaşlı bir Kürt kadını geliyor. Çatışmalarla ilgili dert yanıyor. ‘Çatışma istemiyoruz, yeter' diyor.

Saat 11.00 civarı. Sokağın başında silah sesleri duyuluyor. Elçi'nin yanındaki polisler de silahlarını çekiyorlar.

27.11.2015, Cuma, bir gün öncesi… Kent merkezindeki Bağlar İlçesinde devriye görevi yapan polis ekibine Beyaz Toros'tan ateş ediliyor. Saldırı sonrası, Emniyet araçta bulunan saldırganların Sur ilçesindeki PKK'lı gruplarla bağlantısının olduğunu tespit ediyor.

28.11.2015, Cumartesi, diyelim ki saat 10.50. Beyaz Toros'la yapılan eylemden kaçan iki şüpheli bir taksi içinde Sur Semtine doğru geliyorlar. Polis taksinin geçiş güzergâhında operasyon için hazırlık yapıyor.

Saat 10.55 civarı. Şüphelilerin olduğu taksi Tahir Elçi'nin açıklama yaptığı sokağın başında sağa doğru yaklaşıyor. Belli ki duracak ve içindekiler sokağın başında inecekler.

Saat 10.56 civarı. Taksinin durmasını fırsat bilen üç polis duran taksiye iki koldan yaklaşıyorlar. Bunu fark eden şüpheliler silahlarını ateşliyorlar. İki polis vurulup yere düşüyor. Geride kalan polis (ler) kendini toparlayana kadar arabadan inenler hızla Elçi'nin basın açıklaması yaptığı sokağa giriyorlar.

Diyelim ki saat 11.00 civarı. Açıklama yapan Elçi'nin etrafındaki polisler de sokağın başına doğru ateş etmeye başlıyorlar. Olayın şaşkınlığıyla olsa gerek kendilerine doğru koşarak gelen ilk kişiyi adeta izliyorlar. Şahıs da ateş etmiyor. Silahını polislerden saklarcasına kabzasından tutmuş halde geçip gidiyor.

Polisler, yanlarından geçen ikinciyi kişiye, şaşkın şarjörleri boşalıncaya kadar ateş ediyorlar. O da gözden kayboluyor.

Diyelim ki saat 11.05 civarı. Etrafta hala silah sesleri duyuluyor. Sokakta polis olduğu anlaşılan başkaları beliriyor. Kamera yerde yatan birini gösteriyor. Ayaklarının dibinde bir silah var. Polisler temkinli bir süre şahsın yanına yaklaşmıyorlar.

Olayın şoku geçiyor. Yerde yatanın ensesinden aldığı tek kurşunla yaşamını yitiren Tahir Elçi olduğu anlaşılıyor.

***

Yapılan ilk açıklamalar, olayın doğrudan Elçi'ye yönelik olmadığı, iki ateş arasında kalan Elçi'ye kurşun isabet ettiği yönünde.

Olabilir mi?

Olabilir dersek baştan olaya karışan iki kişinin sokağa rastlantı sonucu girdiğini de kabul etmiş oluruz. Eğer indikleri taksi polislerden önce durmak için sağa yanaşmıyor olsaydı bu doğru olabilirdi. Fakat inanılmaz bir aymazlık ve tedbirsizlikle taksiye yanaşan üç polis olmasa, görünen o ki sokağın başında ineceklerdi.

O halde Elçi'ye suikast için geliyor olabilirler mi?

Emniyetin ‘Sur İlçesinde bir eylem gerçekleştirecekler' bilgisi de geçtiğine göre bu ihtimal yüksek.

Böyle bir suikast Elçi'nin hendeklere dair son açıklamalarından dolayı planlanmış olabilir. Hele de ‘PKK bir terör örgütü değildir' açıklamasından sonra gösterilen işgüzarlık, hamlık ve gereksiz reaksiyon ‘Katil Devlet' demeyi de kolaylaştıracakken.

Kabul edilemez bir acemilikle olaya müdahale eden ve maalesef hayatlarından olan polisler belli ki hazırlanmış bir senaryoyu bozdu.

Lakin öyle de böyle de sonuç değişmedi ve niyet gerçekleşti.

Suikastçı, suikastını yapmasa da kurban öldü.