04 Temmuz 2018

Sürgünde açan çiçek

Okulundan ve çok sevdiği ilminden koparıldı. Sürüldü. Giderken yanında apar topar aldığı not fişlerinden başka bir şeyi yoktu. O yanında götürdüğü fişlerinden, bir başka anlamda ise küllerinden yeniden doğdu ve ‘hocaların hocası' oldu.

Ömrünü İslam bilimler tarihine adayan ve bu uğurda fazlasıyla engellemelerle karşılaşan birkaç gün önce 94 yaşında hayatını kaybeden Prof. Dr. Fuat Sezgin'in kızı Hilal Sezgin babasını ve Almanya'da uğradığı haksızlıkları Almanca yayınladığı basın açıklamasıyla anlattı.

Hilal Sezgin açıklamasında, babasının 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası Almanya'ya giderek Frankfurt'taki Goethe Üniversitesinde bilimsel çalışmalarına devam ettiğini hatırlattı.

Babasının, insanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan ve 17 ciltten oluşan Arap-İslam Bilim Tarihi'nin müellifi olduğuna dikkati çeken Sezgin, bu eserin ilk cildinin 1967'de tamamlandığını vurguladı.

Hilal Sezgin, Fuat Sezgin'in Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası ve birçok önemli madalyalara sahip olduğunu da belirtti.

"Çalışma masasına ve kitaplarına ulaşımının kasıtlı olarak engellendiği gün bilim adamlığı sonlandırılmıştır"

Basın açıklamasında, Prof. Dr. Fuat Sezgin'in Almanya'da uğradığı haksızlıkları, kendisine çıkarılan zorlukları dile getiren Hilal Sezgin şu ifadeleri kullandı:

''Yaşamının son aylarında, en önemli çalışmalarının bazı kısımlarını kendilerine mal etmeye çalıştığına inandığımız diğer kişilerin onursuz tutumlarıyla kendi şahsına ve çalışmalarına gölge düşürülmek istenmiştir. 1982 yılında Frankfurt'taki J.W. Goethe Üniversitesinde kurduğu Arap-İslam İlimleri Tarihi Enstitüsü bilemediğimiz nedenlerden dolayı üniversitenin internet tanıtım sayfasında yer almamaktadır.

92 yaşında bile hafta sonları dahil olmak üzere her gün bu enstitüdeki çalışma yerine gitmiştir. Bilim adamı olarak 12 Mayıs 2017 tarihinde çalışma masasına ve kitaplarına ulaşımının kasıtlı olarak engellendiği gün, bilim adamı olarak yaşamı sona erdirilmiştir.

Güncel olarak kendi el yazısıyla üzerinde çalıştığı 'Ortaçağ'da Arap Felsefesi Tarihi' konulu kitap çalışmasıyla ilgili tüm notları ve ön çalışmaları elinden alındı ve öldüğü güne kadar da kendisine iade edilmedi. Onlarca yıldır yazmış olduğu kitapların kendisine ait olduğu bile açıkça inkar edildi.

Ailemiz, vakfın ve yetkili makamların, bu anlayamadığımız tutumundan dolayı, hala sürmekte olan hukuk davalarıyla uğraşmak zorunda bırakıldı.''

"İlerlemiş yaşına rağmen yorulmadan çalışan bir profesör"

Sezgin, babasının hayatını bilime, özellikle de Batı ile Şark kültürleri arasındaki çok yönlü tarihi ilişkilerin araştırılmasına adadığını vurguladı.

Hilal Sezgin babasının yaptıklarına odaklanan ve ilerlemiş yaşına rağmen yorulmadan çalışan bir profesör olarak bu dünyadan göç ettiğini kaydetti.

Fuat Sezgin'in birçok kez Arap ülkelerine, İran, Hindistan, Malezya ve Rusya'ya gittiğine ve bu ülkelerde eski el yazmaların bulunduğu kütüphanelerde haftalar geçirdiğine işaret eden Hilal Sezgin babasının ölmeden önceki son yıllarında, Frankfurt ile İstanbul arasında adeta mekik dokuduğunu dile getirdi.

 

Teşekkür için ilmek ilmek Türk bayrağı dokuyor

Yaklaşık 3 yıl önce İran'dan eşi ve bir çocuğuyla Türkiye'ye sığınan halı öğretmeni Tayebeh Gougounani, Türk halkına teşekkür etmek amacıyla ilmek ilmek Türk bayrağı dokuyor.

Antalya'nın Manavgat ilçesinde 3 ay kaldıktan sonra Karaman'a taşındıklarını belirten Gougounani, "Hem Manavgat'ta hem de Karaman'da hiç zorluk çekmedik. İnsanlar bize çok sıcak davrandı. Yardım ettiler. Eşim bir fabrikada çalışıyor. Ben halı öğretmeniyim. İran'da 700 öğrencim vardı. Halıcılık İran'da da yok olmaya yüz tutan bir meslek. Burada evde devam ettirmeye çalışıyorum" diye konuştu.

"Teşekkür amacıyla dokuduğum halılara Türk bayrağı işliyorum"

 

İran'da tablo gibi halılar dokuduğunu, bu sanatı öğrencilerine öğrettiğini anlatan Gougounani, şunları söyledi:

"İran ve Türkiye'de dokunan halılar farklı. Biz ilmeği daha değişik atıyoruz. Ben buranın tekniğini de biliyorum. Türkiye'ye geldikten sonra gördüm ki Türk halkı bayrağını ve devletini her şeyden çok seviyor. Her yerde bayraklar asılı. Ben de bizi dışlamayan, yardımcı olan Türk halkına teşekkür etmek amacıyla dokuduğum halılara Türk bayrağı işliyorum."

Gougounani, dünyada dikkat çekecek çalışmalar yapmayı planladığını, bunun için destek beklediğini dile getirdi.

"Dünyanın en büyük Türk bayrağı olan halısını dokumak istiyorum. Bu halının özelliği milyonlarca ilmeği milyonlarca kişinin atması olacak. Karaman'da yaşayan herkes, ilin yöneticileri, devlet büyüklerimiz, Karaman'a gelen misafirler bu halıya birer ilmek atacak. Ayrıca anı defterine, halıya ilmek atanlar duygularını yazacak. Dünyanın en ilginç sanat eserlerinden biri olacağı inancındayım. Bunun için yetkililerden destek bekliyorum. Milyonlarca elin attığı ilmekle dev bir Türk bayrağı ortaya çıkacak."

Kasımpaşa Mevlevihanesi restorasyonun yarısı bitti

Beyoğlu'nun Kasımpaşa semtinde 1979 yılında çıkan yangında tamamen harap olan 400 asırlık Kasımpaşa Mevlevihanesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yürütülen inşa çalışmalarıyla yeniden ihya ediliyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2016 yılı sonunda başlanan ve bugün yüzde 45-50'si tamamlanan inşa çalışmaları sona erdiğinde, İstanbul'un en büyük üçüncü mevlevihanesi olan Kasımpaşa Mevlevihanesi sosyal ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapacak.

Fırıncızade Sırrı Abdi Dede Efendi tarafından 1632-1631 yılları arasında Kasımpaşa'da sahip olduğu bostanın içine, sevenlerinin yardımıyla bizzat çalışarak inşa ettirdiği mevlevihane, semahane, selamlık, dedegan hücreleri, harem, hünkar dairesinden oluşan iki blokun birleşmesiyle bir konak görünümündeydi.

Ampir üslubundaki ahşap kubbedeki bezemeler arasına Mevlevi musikisinin vazgeçilmez enstrümanları olan ney, kudüm, halile, def, rebab, ud ile nota defteri ve bir de Mevlevi sikkesi resmedilmişti.

Farklı dönemlerde çeşitli onarım ve yenilemelerden geçen Mevlevihane, son olarak 1842 yılında onarıldı, 2. Mahmut döneminde aldığı son biçimiyle tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar geldi.

Daha sonraki yıllarda semahane mekanını Kasımpaşa Güreş Kulübü'nün müsabaka yeri olarak kullandığı, boks müsabakalarının da yapıldığı mevlevihanenin geri kalan bölümleri ilkokul olarak hizmet verdi.

Binanın müştemilatı, avlusundaki şadırvanı ve hazire yeri tarihe karışırken, arsanın çiçek bahçesi olan bölümüne bir ilkokul inşa edildi. Kasımpaşa Mevlevihanesi 1979 yılında çıkan yangında tamamen kül oldu. İki katlı ahşap tarihi mevlevihaneden günümüze sadece, avlu giriş kapısı ile ana binaya çıkan merdivenler kaldı.

Mevlana'nın huzurunda şiir

Konya Büyükşehir Belediyesi ile Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinin birlikte organize ettiği Mevlana Şiir Şöleni, Türkiye'nin farklı şehirlerinden şairleri ve sanatseverleri bir araya getirdi. Mevlana Müzesi Gül Bahçesindeki programda şiir severler, şiire doydu. 
Konya Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinin birlikte organize ettiği 8. Mevlana Şiir Şöleni, Mevlana Müzesi Gül Bahçesi Açık Sema Alanında gerçekleştirildi. Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelen şairler ile çok sayıda şiir severin katıldığı programda yapılan protokol konuşmalarında edebiyatın, şiirin ve kültür sanatın önemine dikkat çekildi.

Programa katılan şairler: Adem Turan, Ahmet Efe, Ayşe Sevim Günay, Bestami Yazgan, Bülent Sönmez, Ercan Ata, Hüseyin Akın, Kamil Uğurlu, Mehmet Ali Köseoğlu, Mehmet Atilla Maraş, Mehtap Altan, Mustafa Uçurum, Nilüfer Zontul Aktaş, Özcan Ünlü, Rukiye Aydın, Şakir Kurtulmuş ve Şener İşleyen.

Bülbül türbeye yuva yaptı

Çankırı Orta'ya bağlı Kayılar Köyü'nde bulunan Hacıkızı Türbesi'nde sanduka üzerine yuva yapan bülbüle köylüler sahip çıktı.

Hacıkızı Türbesi'ne açık bırakılan pencereden giren bülbül, içerideki sanduka üzerine yuva yaparak yumurtladı.

Bir süre sonra yumurtadan çıkan yavrular, köylülerin ilgi odağı oldu. Köylüler, yavruların zarar görmemesi için türbeyi ziyarete kapattı.

Yavrular büyüyene kadar türbe ziyarete açılmayacak

 

Köy sakinlerinden Muzaffer Yıldız, türbedeki mezarlar hakkında çeşitli rivayetler olduğunu söyledi.

Bölge halkının ve köylülerin önemli günlerde ve özellikle yağmur duasına çıkıldığı günlerde toplu halde türbeyi ziyaret ettiğini anlatan Yıldız, şöyle konuştu:

"Dedelerimizden ve babalarımızdan duyduğumuz kadarıyla, yüzyıllar önce köyümüze Hacı isminde biri kızıyla yerleşmiş. Dini bilgileri çok fazla olduğu bilinen bu zatlar, ölünce köylüler tarafından türbenin olduğu yere defnedilmiş. Zaman içinde de buraya türbe yapılmış."

Yıldız, köy sakinlerinin, türbeyi sırayla temizlediklerini söyleyerek, "Temizlik yapmaya geldiğimizde kuşun Hacı'nın kızının kabrinin başına yuva yaptığını gördük. Yuvaya zarar vermemek için temizlik yapmadan türbeyi kapattık. O günden bugüne kadar da hiç açmadık. Yavrular büyüyüp yuvadan ayrılana kadar temizlik yapılmayacak ve türbe ziyarete açılmayacak. Bülbülün buraya yuva yapması ve yavrularını burada büyütmesi bizi çok mutlu etti" dedi.