01 Aralık 2015

Suriye’de kim ne yapıyor?

Türkiye ile Rusya arasında düşürülen uçakla ilgili kriz derinleşiyor. Aslında Rusya ve Türkiye iyi ticari partnerler olarak biliniyorlardı. Suriye olayında önce Türkiye- İran ilişkileri limonileşti, ardından da Rusya'yla ‘uçak krizi' baş gösterdi.

Sahi Rusya'nın Suriye ile sınırı yok. Peki, Rusya Suriye'de ne arıyor. İran bölgede ne yapmaya çalışıyor. ABD'nin, Britanya'nın, Fransa'nın ne işi var.

İran, bir yandan mezhepsel yakınlık, bir yandan stratejik yakınlık nedeniyle Suriye'de fiilen çatışıyor, bunu da dünyadan saklama gereği de duymuyor. Aynısını Irak'ta da yapıyor. Bununla birlikte Afganistan, Lübnan ve diğer bölgelerden getirdiği Şii savaşçılarla da bu savaşı devam ettiriyor. Süreç içinde çok sayıda askerini kaybederken, Irak ve Suriye içinde üst düzey komutanlarını da kaybetmeye başladı. Bunların en önemlisi Irak ve Suriye operasyonlarının en önemli ismi ‘derin İran' olarak bilinen Kasım Süleymani'dir ki, onun yaralanmış olduğunu İran devleti de kabul etti.

Rusya, Çeçen mücahitlerin bir kısmını zorlayarak Çeçenistan'dan Irak ve Suriye'ye gönderiyor. Onları orda ya imha ediyor, ya da DAEŞ içine girip bir şekilde yok olmalarını amaçlıyor. Son günlerde fiilen Suriye'ye girip, kendine yer edinirken, olası savaş sonrası senaryoları için hazırlık yapıyor. Uçakları soğuk savaş dönemlerinde olduğu gibi NATO ülkelerinin sınırlarını zorlayarak, soğuk savaş taktiklerini sürdürmeye çalışıyor. Özellikle Ukrayna ve Kırım krizleri nedeniyle Batı ile ciddi ayrışmalar yaşarken, Putin gibi kindar bir lidere sahip olarak, geleceğin Hitler'inin Rusya'sı rüyasına doğru hızla koşuyorlar. Özellikle Türkiye ile dalaşarak aslında NATO sınırlarını ne kadar zorlayabileceğini test ediyor. Bu yazı yazıldığı saatlerde İdlib'deki IHH fırınını vurarak geri dönülmez bir yola girmiş durumda. Bu saatten sonra Türkiye'nin eyvallah etmeyeceği de açıkça görülüyor.

Rusya bölgede iyi ilişkiler içinde olduğu bir ülkeyle köprüleri atarak ileriye yönelik olarak ciddi sorunlar yaşayacaktır. Bu süreçte Avrupa Birliğinin fasılları açma taahhüdü ve AB ile vizelerin kaldırılması ile Rusya ile kaybettiği ticaretten daha fazlasını kazanma yolunda karlı bile çıkabilir. Uzun vadede kaybeden Rusya olacaktır. Rusya devleti Türkiye'den vazgeçebilir ama Rus halkı Türkiye'den vazgeçemez.

ABD, önce Irak'ta sonra Suriye'de ‘demokrasi getirme' çabalarıyla geldi. Getirdiği demokrasi sadece kan, yıkım ve gözyaşı olarak halka yansıdı. DAEŞ'i palazlandırıp bölgeye salan batının lideri olarak hâlâ demokrasi getiriyor. Beraberinde onlarca cenazesini ülkesine taşıyor ve hala demokrasi havariliğinin devam ettiği yalanını dünyanın gözünün içine baka baka söylüyor.

Fransa ve Britanya için de aynı şeyler söylenebilir. Yüzyıl önce çizdikleri sınırların yeniden tahkimi için palazlandırdıkları Daeş'i vurma bahanesiyle yine bala üşüşen sinekler gibi cinayetler işledikleri topraklara geri döndüler. Hedefleri yine yeni haritalar çizmek… Ve bu haritaları çizerken başkalarının oyun kuruculuğunu kabul etmeleri mümkün değil… Ne Rusya'ya ne İran'a ne Türkiye'ye rol kaptırmak istemiyorlar.

Türkiye bölgede Suriye ile ilgili söz söyleme noktasında en haklı devlet olarak duruyor. 900 km'lik sınırıyla, Suriye olaylarının başladığı günden bu yana ‘açık kapı' politikasıyla 2 milyondan fazla mülteciyi barındırarak, milyarlarca dolar para harcayarak, en önemlisi mültecilerin dünyaya yayılarak telef olmasındansa kendinden ödünler vererek onları bir arada tutarak insanlığa ‘insanlık' dersi vererek bu hakkı kazanmıştır. Suriye'de atılan her adımla ilgili söz söyleme hakkına sahiptir. Bu saatten sonra Türkiyesiz Suriye'de söz söylenemez. Rusya'nın alan kazanma çabası Türkiye'nin itibarına zarar vermez. Türkiye çekişmesinde son tahlilde Rusya havlu atan taraf olacaktır. Görünen köy klavuz istemez. Olan tam da bu.

Suriye müdahillerinin atacakları adımları takip etmeye devam edeceğiz. Bu sorun önümüzde ki bir yıl boyunca çözüme kavuşmayacağına göre, yazacak-çizecek çok şey olacaktır. Bekleyelim.