13 Ekim 2015

Suriye Kaosunda Rusya

Suriye bölge ve küre bazında bir strateji batağına dönüştü. Beşşar Esed'in ve Özgür Suriye Ordusunun iki aktör olduğu Suriye'de birden küresel ve bölgesel tezahürler, bunun ötesinde vekâletçi unsurlar nasıl neden türedi?

Günümüzde yaşanan “hibrid savaşlar” var olan muhalefet veya üretilen muhalefet üzerinden hâkimiyet alanları oluşturup bölünmesi beklenen topraklar üzerinde vekâlet savaşı yürüterek ortamın parçalanma hazır hale gelmesini sağlıyor. Bu yolla küresel veya bölgesel güçler hedefteki zemin üzerinde vesayet kazanıp ilerideki müzakere ortamı için inisiyatif alanları yaratabilmektedirler. Suriye'de vekâletçi unsurların bu strateji üzerinde yükseltildiğini düşünmek vardığımız noktada yanlış olmayacaktır.

Bugün Suriye'deki itiş kakışın anlaşılması ve muhtemel sonuçların doğru tespiti için bu hususun gözden kaçırılmaması gereklidir. Suriye'de Rusya ve ABD, İran ve Türkiye gibi bölgesel aktörler arasında stratejik bir alana dönüşen yapılanmada rejim ve muhalifler yanında üretilen IŞİD ve PYD gibi unsurlar üzerinden ayrıştırıcı bir güç dengesi cereyan ediyor. Suriye'de alışıldık savaş ötesinde bir süreç yaşandığı ama bunun sonuçlarının ne olacağını öngörmenin başta Türkiye olmak üzere bazı ülkeler açısından önemi aşikârdır.

Yanan Suriye'deki ateş sınırlarımızı nasıl aştıysa, parçalanan Suriye'nin taşları da ülkemize meteor misüllü yağabilecektir.

Bir sosyal olay veya süreç incelenirken uzun-süreli bir açıdan dönüşümlerin ele alınması, buna ilave  olarak diğer etkileyici unsurların tetkiki, karşılıklı bağımlılıkların anlaşılması ve nihayet güç dengelerinin gözden geçirilmesi gerekir. Bu bağlamda, Suriye konusunda, Türk ve Rusya'nın yaklaşım farkları tarihi bir arka planda gerçekleşen süreçlerle alakalıdır. Doğrudan ve dolaylı sebeplerle aktüel olarak dönüşümler sürmektedir. Nihayet kesilme noktasına vardıracak açıklamalar devlet adamlarımız tarafından zikredilmeye başlanmıştır. Sovyet dönemi ve Rusya Federasyonu devirlerinde Suriye ile Rusya ilişkileri, Türkiye'nin aynı süreçte başka bir blokta kurduğu ilişkiler ağı ile her zaman çatışma potansiyeli taşımıştır. İlişkilerin ekonomi politiği bağımlılıklar açısından belirleyici ve ilişkilerde kompartmanist olmamızı sağlarken, güç ilişkilerinde NATO üyeliğimiz ve Rusya'nın Kırım ve Suriye tercihleri ilişkileri gerici niteliğinin genel çerçevesini çizmektedir.  

Bu bağlamda, Suriye'de Rusya'yı anlamak adına stratejisinin önemli parçası olan hibrid savaşın çatışma potansiyeli taşıyan ilişkilere taciz edilen ve muhtemelen geçmişte düşürülen uçağımız bağlamında bakılması gerekebilir. Suriye'de parçalanmaya dair bir senaryo işleyecekse, Rusya kendi desteklediği, İran vasıtasıyla sahada yönlendirilen, Hizbullah gibi örgütlerle süren yapılanmanın egemen kılacaktır. Sahadaki bu ayrışmanın bir ayağı Rusya diğer bir ayağı ise ABD tarafında IŞİD bahanesiyle gerçekleşen PYD odaklı diğer bir kutuplaşma olacaktır. IŞİD ise her iki gücün de uluslararası hukuku aşıp sahada bu hibrid savaşı yürütmelerinin meşru vesilesi olarak bu sürecin aktörü olmayı müzakere bitip sonuç alınıncaya kadar sürdürecektir.

Hibrid ya da karma savaş tabiri Valery Gerasimov'un 2012'lerde ortaya attığı bir doktrin. Burada konvansiyonel harp yerine gayrı nizami harp, vekâlet unsurları, siber faaliyetler ile yönetilen bir savaş stratejisi ve yöntemlerini tanımlar. Bu harp yaklaşımında, muhtelif uygulamalara rağmen, esas düşmanın düşmanını desteklemek veya düşman ortaya çıkarmak tarzındadır. Bu karşıtları destekleme veya icad etme işleminde sonra ise bölgeye o devletin muharip unsurları sevk edilir. Bu yolla desteklenen kuvvetin başarısı hedeflenir.

Bu muharebede siber uzay çok büyük önem taşır. Kurulacak sıkı iletişim ve hareket ağı eşgüdümlü olarak idare edilir. Rus-Çeçen harbinden itibaren Rusların kullandığı bu yöntemler öte yandan NATO açısından yeni bir konsepti de ortaya koyar. İnternet masum bir iletişim ve bilgi alanı olmaktan çıkıp bir saldırı alanı ve vasıtası haline gelecektir. Hibrid savaş ortamındaki temassızlık durumu bu sayede mümkün olmakta ve düşmana karşı zarar verecek ortam hazırlanabilmektedir. Böylece uluslararası hukuk normları çiğnenmeden bir savaş icra edilmiş olur. Suriye'de Rusya ve İran'ın yürüttüğü stratejiyi bu manada değerlendirecek olursak taşlar yerine oturmaktadır.

Bu manada IŞİD Suriye'de müdahil tüm güçlerin meşrulaştırıcı müştereği olurken diğer yandan ise yürütülen paralel vekâlet savaşları için de taraflar için imkânlar oluşturan bir sebep olmaktadır. “Nereden çıktı bu adamlar?” sorusuna cevap da belki burada gizlidir.

Rusya Ortadoğu'daki muhtemel son askeri kalesini kaybetmemek konusunda kararlıdır. Rus stratejist Valdemir Karyakin'in “Suriye Rusya'nın Ortadoğu'daki son müttefikidir” sözleri de bu durumu göstermektedir. Dış müdahaleyi engelleyici ve diplomatik çözüm odaklı talepleri bu manada çatışmayı uzatarak Beşşar'a zaman kazandırıcı niteliktedir. Zira Türkiye açısından Suriye'nin yapısal dönüşümü daha dramatik bir ilişki sürecini başlatabilir ve Rusya içinde muhtemel tam tersi bir istikamet söz konusu olabilir. Devletlerin bu ön görüleri karşı karşıya gelişin diğer önemli sebebi olarak görülmektedir.

Irak savaşında kaybettiği imajını düzeltmeye çalışan Rusya hala küresel bir aktör olmak iddiasıyla bölgesel etkinliğini Suriye'de kanlı bir şekilde göstermeye çalışmaktadır. Bilindiği gibi “2007 yılındaki Münih konferansında Rusya Devlet Başkanı Putin, Sovyetler sonrası dönemde ABD egemenliğinde Transatlantik ittifakı şeklinde ortaya çıkan tek kutuplu hegemon güce alternatif yeni bir dünya düzeni önermişti. Öneriden öte aynı zamanda bir “iradeyi” de yansıtan bu ifadeler – 2008 Gürcistan Savaşı'nda ve Kırım'da da görüldüğü üzere – Rusya'nın küresel güç dağılımında artık daha aktif bir rol alacağının da habercisiydi.” Buna bağlı olarak “Moskova, Doğu Akdeniz'deki Tartus üssünün Karadeniz'deki Rus donanmasıyla birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında ABD ve NATO'nun hâkimiyetini kısmen de olsa sınırlandıracağını düşünüyor.

Bu vizyonda hareket eden bir Rusya'nın yeni dış politika anlayışı ile bölgede özneleşmeye çalışan bir Türkiye ile yolunun kesişmesi tabiidir. Bu bakımdan askeri ve stratejik konularda karşılıklı bazı tavırlar ve konum alışlar iki ülke ilişkilerinin geleceğinde dikkat edilmesi gereken bir husus olarak kayıt edilmelidir.

Rusya, Suriye'de hibrid bir savaşla ve vekaletçi unsurlar eşliğinde kutuplaştırılan bir güçler dengesinde Suriye'de sınırları tayine çalışıyor. Bunun karşısında NATO'dan itirazlar yükselmekte. Lakin Çin deniz gücünün Akdeniz'de Rusya ile birlikte görülmesi Suriye meselesinde yerel kutuplaşma ve parçalanma senaryoları kadar NATO karşısına ŞANGAY mı çıkıyor sorusunu da akla getiriyor. Burada, AB ve ABD'ye verilen mesajlar yanında bölgesel ve küresel dönüşümler, güç dengeleri değişimleri bakımdan yeni günlerin bizi beklediğini işaret ediyor.

Sahillerimize vuran Suriye'deki acı, hava sahamızda “it tacizi” olarak tezahür ediyor.

Avusturya-Macaristan Sırbistan'ı ve Almanlar Polonya'yı işgal edince iki dünya savaşı yaşandı. Sonra; P5+1'le nihayetlenen düzen kuruldu; Rusya (o devir SSCB) ve ABD bu masanın iki üyesi yani ortaklar. Tarihten öğrendiğimiz bu, anlayana…

Sahiden Rusya Suriye'de ne arıyor?