Suriyeli Sığınmacılara Dair Birkaç Kelam
Suriyeli sığınmacılar konusu meselenin geçmiş ve gelecek vizyonu göz ardı edilerek mahut ve makûs tartışmaların mezesi oluyor. Üzerine konuştuklarımızın insan fakat geleceğinden endişe edilenin de vatan olduğunu müdrik bir zihinle meseleye bakmanın maslahat doğuracak bir netice hâsıl olması bakımından faydası olduğunu düşünüyoruz.
Suriyelilerle
biraz konuştuğunuzda öğreneceğiniz bir şey oradaki yapının insanları Türkiye’ye
ve Türklere karşı ön yargılı ve hatta dost olmayan duygularla yetiştirdiğidir.
Hatay’ı kendi haritalarında gösteren bir rejimin bunun ötesinde davranmasını
beklemek zaten hayal olurdu. Devletimiz her zaman bu bakımdan Suriye ile hassas
dengeler üzerinden bir ilişki içinde oldu. Sömürge sonrası tüm toplum ve
yapılarda görülen arızalar orada da vardı ve insanını da Türkiye konusunda
benzer ön yargılarla doldurması tabii idi. Zira Suriye’nin tarihi uzunca bir
süre Selçuklu ve Osmanlı Tarihi olarak cereyan etti. Modern zamanlar işte bu
durumu aşma davranışının ifrat ve tefritleriyle doludur. Yaşanmaması herkes
için insani ve ahlaki açıdan zaruri görünen “Arap Baharı” iç savaşı sonrası
Suriye’den gelenlere dair iç sese kulak verdiğimizde, belki bir bakış açısı
yahut iyiye yorma olarak görebiliriz ama anlaşılan o ki bu ön yargıların burada
uzun zamandır yaşayan insanlar da büyük oranda ortadan kalkmış olduğu
söyleniyor. Bu bir yorum ve bakış açısı da olabilir lakin konuya yaklaşmada
bize faydası olacağını düşünüyoruz. Zira sempati, sevgi gibi kavramlar
itibaridir. Her halükarda Türkiye’ye dair yakınlık veya sevgi beslediği ifade
edilen Arap asıllı bir kitlenin varlığından söz ediliyor. Peki, bunun bize ne
faydası var?
İşte
tam burada diyoruz ki bizce gelecekte en az yüzde seksen/ seksenbeşi gidecek
olan, Türkiye’ye karşı olumsuz duygular taşımadığını söylenen ve öyle olmasını umduğumuz
bir kitleyi burada kalacak gidecek kavgasının nesnesi yapmak yerine biraz
gelecek vizyonu ile olaya bakarak şu soruları sormak gerekli: “Yahu bunlar oraya gidince Suriye’nin
geleceğinde nasıl yer alırlar? Biz bu insanlar üzerinden gelecekte Suriye ile
ilişkilerimizde farklı derinlik ve fayda oluşturabilir miyiz? Bu soruların
cevabı, kalması muhal insanları kırmaktan ve gelecekte küsmüş olarak giden bir
kitleye muhatap olmaktan başka bir mana taşır mı? İnsani sağduyu ile milli
güvenlik endişelerimizi Türkiye’de yığılmış ve dayatılmış bir sığınmacı kitlesi
üzerinden yangına dönüştürmek yerine Suriye’nin geleceğinde bu insanlara bakmak
kötü mü olur? Zaten anlaşılan o ki Suriyelilerin pek çoğu zaten burada her ne
olursa olsun uyum darlığından ve vatanlarına olan beklentilerinden dolayı
Suriye’de bir gelecek umuyorlar. Bu bakımdan ülkemizde Suriyelilerin bu
manadaki durumu ve oryantasyonu konusunda teorik ve saha çalışmalarının önemli
olduğunu düşünüyoruz. Esas soru döndüklerinde akıllarında ve yüreklerinde
Türkiye’den ne kalacak yahut oraya ne gidecek meselesidir.
İnsanın
istikrar ve hayatta kalma duygusu büyük bir motivasyondur. Bu bakımdan
Suriye’nin gelecek durumu şu an Suriyeliler kalsın, ekonomimiz coşsun gibi
söylemlerden daha öne çıkmıyor mu?
Türkiye’deki
dillendirilen demografik operasyon hassasiyeti ve ihtimali de bize göre yersiz
ve manasız değildir. Bunun ister rejim bir intikam süreci olarak isterse başka
güçler ülke içinde farklı bir sosyoloji inşası adına yapsınlar bu risk göz ardı
edilmemelidir. Bu dikkat ırkçılık yahut faşizm değil sığınmacı misafirlerimizin
bayağı bir takım amaçlara nesne kılınmasını önlemek olarak görülmelidir. Lakin
burada kullanılan dil ve üslup maksadını aştığında karşıda olduğu düşünülen
cephenin değirmenine su taşımaktan öte bir mana ifade etmemektedir. Suriyeliler
içerisinden bazılarının organize bazı olaylara veyahut yapılara alet olması
endişeleri de her zaman muhtemeller arasındadır. İç ve dış baskı odaklarının
buradaki Suriyeli ve diğer sığınmacı veya göçmen gruplar üzerinden ülkemiz ve
devletimizi taciz etmek, zarar vermek istemesi de öngörüler arasında güçle yer
almaktadır. Lakin bahsettiklerimiz hayat endişesi, gelecek beklentisi olan
insanlar; bunlar kalacak diye altı çizili sert sözlerin de defolsunlar gibi
yüreksiz kelamın da burada çözüm olmaktan öte mevcut karışıklık ateşine benzin
dökmek olacağı ortada değil midir? Bizim için esas olan Türkiye’deki
Suriyeliler gündeminden ziyade Suriye’nin geleceğinde Türkiye sığınmacısı
Suriyeliler olmalıdır. Bölge dışı devletlerden ziyade Suriye’de Türkiye ile
ahenkli bir toplum parçası umut etmek kötü müdür?
Suriyeli
Türkmenler, din ve tarih yoldaşımız olan Araplar ve diğer unsurlardan farklı
olarak, bizim tarih ve millet kardeşimiz olduklarından onların vaziyeti diğer
sığınmacılardan farklı diye düşünüyorum. Elbette Suriye onların da vatanıdır.
Muhakkak orada istikrarlı ve müreffeh bir hayatı arzu ederler. Onların oradaki
varlığı bizim tarihi coğrafyamız adına da bir değerdir. Türk dünyasının Irak ve
Suriye’de yer alan ayakları olarak onlar burada kendi vatan parçalarında yer
alıyorlar. Musul ve Halep kadim vatan toprakları olarak oradaki tarihimizin
hatırasının bugün yaşayan bakiyesi Türkmenlerdir. Türkmenlere dair pek çok
yazımız ve çalışmamızda da onların varlığının bizim için tarihin emaneti ve
güncelin bir gerçeği olarak farklı bir yerde değerlendirilmeleri gereğine
işaret etmiştik. Bu elbette sığınmacılar içinde farklı ve üstün muamele
görmeleri manasında bir talep değildir. Burada onlar açısından ise Türkmenlerin
tarihi ve güncel durumlarına dair tarihi ve sosyolojik donanımlarının
arttırılması, ekonomik ve kültürel olarak bir güçlü kesim olarak Suriye’nin
geleceğinde yer almalarıdır. YPG gibi projeleri göz önüne aldığımızda
Suriye’deki Türkiye ne kadar güçlü olursa bazı konulara karşı ön almak o kadar
kolay olmaz mı? Bunun ötesinde sınır ötesi operasyonlarımız sonucu zaten
Suriye’de yer alan Türkiye bu gelecek grubun birleştirilmesine dair bir ön görü
yahut çalışma var mıdır?
Vaki
durumu lehimize değil de aleyhimize döndürmek için yangına körükle gitmek
yerine var olanı manalı bir yere taşımak maslahata daha uygun değimlidir? Suriyeliler
meselesini insani çerçeve ile sınırımızdaki milli güvenlik öncelikler odağında,
ABD ve Rusya tarafından müşterek yeşertilen etnik fitneleri de göz önüne alarak
Suriye’nin geleceğinin ülkemiz ve bölge için yüksek iyilik ve değer var edeceği
bir hale dönüşmesini sağlamak herkesin yararına olacaktır.
Vesselam