Susuz Paklık
İnsanoğlu suyu H2O olarak gördü göreli pak olmak kelamı mefhumunu arayıp durur gibi. İşin aslına bakarsanız suyu H2O olarak değerlendirmekle ıslaklık/rahmet kavgasına tutuşmak bundan da beter bir hale yol verdi. İnsan bölündü, parçalandı. Bırakın suyu artık pak olmanın manasında da bölündük. İçi mi dışı mı diye kavga ediyoruz. Her şey bize kavga sebebi oldu! Huzur aradıkça iç dış çatışmasında huzursuzluk taşıdık durduk her yere. Aklınızı, ruhunuzu, kalbinizi gezin; kendinizle hasbihale vakit kalır, az durup dinlenecek bir araf bulursanız 90 bin kelam ile bakın özünüze. Gökler ile yer arasında varlık ile mahiyet arafında sualleriniz su ve paklığa nasıl bakar, niçin öyle bakar? Baktıkça görüyoruz sanıyoruz gördüğümüze ise baka kalıyoruz. Sebep ile illet arasında kavgadayız. Su H2O adını biz o ismi koyunca aldı, pak olmak mefhumuna biz mana koyduk diye anlamlandı; biz bu bizlere karşı elif çekmiş bânın cihadını veriyoruz. Hâlbuki birleştiler mi âb yani su oluyorlar. İtibarlarımıza hakikat deyip vücudumuzla yüzümüzü ayrı gayrı sanmak suyun neyini değiştirir? Yahut o halde su bizde neyi değiştirir? Yüzünü yudukça pak olduk sanan şehir “iç”inde akan kirden arî midir? Temiz temiz demekle ağızdaki kir gider mi? Çeşmeden akınca senin yüzünü/tenini elif mi yoksa bâ mı temizler? H2 midir yoksa O mudur ellerini yuğan? Yakandan can var olmuş biz o candan kavga çıkaranlarız… Kavganın istismarcıları içinse bu Pazar yararlı bir mezar. Mum satanı, şeker satanı, okuyanı, üfleyeni; kehanetçisi ve hidayetçisi hepsi oradan nemalandıkça millet aç ve çıplak! Mezarın karşısında diğerleri hurafecilere karşı akıl satanlar mahallesi. Her şeyi bilen snop delikanlılar ve riyakar mezarcılar. Birde neyse orası biz de kalsın… Bir ses açı doyur çıplağı giydir! Fantezi, boş laf, romantizm!
Modern şehri eleştirmek adet
oldu. Kendi elimizin kirini yüzümüze sürüyoruz. Sanıyoruz ki kelamın silgisi
kemalsizliğe çare olacak. Şehrin pak olmasına su yeter mi? Hangi şehir bu?
Gelenek bir gönül şehrinden bahseder ama sanki orası Kaf dağının ötesine düşen
yerde bizim metafizik oyuncaklarımızdan birisi oldu. Ruhumuzu astığımız
oynaştığımız eğlenceliklerimiz. Slogan düşünürlerinin pek sevdiği yerler.
Araya onca şeyi verdikten sonra,
vücuda da, şehre de yıkık gönüller harabzarında uca yerlerdeki bir saraydan
bakmak yapay ve taaffün etmişlik olmaz mı? Yarar her şeyin özü olunca Hakk bir
eski efsaneye dönüştü. Şehri eleştirmek adet oldu. Yıkık gönüller üstüne bir
şehir dönüşümü başlattık. Kentsel deha… Betondan eliflerimiz demirden bâlarımız
var; bu suyla kardık harcını zamanın ve nihayet işe yaramayan huylarımıza
metafizik kazıklar çaktık. Şeyleriz artık, bir şey olamayan! Balolarımız var
allı morlu, insansız gezdiğimiz ayinlerimiz, hayır saçan afili derneklerimiz, Hakk
kokmayan mabetlerimiz de… Elif gibi rezidanslarda bâ gibi büküldük kaldık.
Araya verdiğimiz şehrimizde gönüller yıkarak amelimizi yarara endeksleyip
huylarımızı trendlere bağladık. Duvarcı ustaları iyi çalışmış aşikâr; artık
betondan gönüllerde yıkık eliflerimiz ve kelamsız şükürlerimiz, kemalsiz
fikirlerimiz var. Kavgaya devam birlikten korkmaya devam.
Neden? Niçin? Nasıl?
Yollarımızda benlik atları
dörtnala koşuyor. Sağlı sollu aynı ahlakın çukurlarında tepişiyoruz. Kimsenin
yok kimseden farkı. Benlik davasının azmanları bizlik maskeli balolarda millet
avında. Arafta arıyor çocuklar, geziyorlar. Kırklarda
engur ezenden nasipsiz kaldık. Pay
davası, hisse sevdası, oy madrabazlığı; işte vücud şehrini araya vermenin
bedeli. Şehrin vücudu bizi eziyor şimdi. Toprağı alıp da put yapan insan aklı
topraktan beton putlar icad etti; H2O kavgasını da katınca içine bezm-i ezelin
sanki sırrına erdi! Şeytanın işidir bu elifi büker bâya katar; şeytan deyince
dışarı bakmayın; yıkık gönüllerin enkazından size bakıyor. Rezidans
çatılarından uçurtmalar, insan hakçı sosyalist naralar, demokrat görünen metacı
dalkavuklar hep bu meydanın ayininde camideler… Mezarda kavgaya, itişmeye
devam. Taylasan fitnesi gibisi yoktur. Tanrı dağından Hira dağına dolandırır da
susuz getirir insanı vücud şehrine. Afili slogan atmak; kurgulara lafazan olmak
fikir adamı olmaya kâfi. Bizden dediler mi yeterli! Ödüllendiniz demektir! Herkese
biz dediniz mi mükâfatınız hazır! Ya kırk katır ya kırk satır…
Erin sunduğu meyden içenler, esrimenin engur dilini bilenlerin yıkıntılarında şimdi
kentsel dönüşüm temellerinde taş oldular. Ah Anadolu’nun şehitlerin/gazilerin
evlatları, torunları… Ayaklarda tozarken gönüllerde gezerdiniz. Susadınız değil
mi? H2O var içer misiniz? Er yatağından köyümüzden Hızır geçmeyeli nice oldu? Nizamımızı
mı şaşırdık, Pir Sultan kavlince hayrı
bâtıl edip şerik mi coşturduk? Başımıza yağan karlar Ademoğluna suyun cevabı
olsa gerek…
Sazlarda sözümüz duyulmaz; özümüz
nicedir meçhul! Millet dolandırılmaktan, vatan istismardan bitab! Elifle ile
bâ, H2 ve O ile kavgadan, çekişmeden bizar…
Susuz paklık zamanıdır; Kuraklık
yağmursuzluk mudur? Göçün nereye telli turnam?