01 Aralık 2015

Tahir Elçi ve üşüşen akbabalar!

Geçtiğimiz günlerde nereden geldiği tam olarak anlaşılamayan ama ipuçlarının büyük ölçüde PKK'nın şehirli milislerini gösterdiği bir kurşunla hukukçu Tahir Elçi'yi tam da basın açıklaması yaptığı sıralarda trajik bir şekilde kaybettik. Aynı zamanda polislerimiz de içimizi yakarak Hakkı'n rahmetine kavuştu. Sayın Tahir Elçi'yi yakından tanıma fırsatım maalesef olmadı sadece medyadan kısmen takip edebildim. Ancak onun şahsında barış için, çözüm için uğraşan pek çok şahsiyete sıkılmış bir kurşuna kurban gittiğini içim acıyarak rahatlıkla söyleyebilirim. Tahir Elçi ilk değildir, son da olmayacak.

Daha cenazesi soğumadan Elçi'nin cenazesinin üzerine Ankara katliamında boy gösteren akbabalar hemen üşüşüverdiler ve "katil devlet", "katil saray" ya da bu sefer ilginç bir şekilde "devletsizlik" sloganlarıyla cenazeyi didiklemeye, acıları olan insanları son hızla medyadan veya alanlarda dipçiklemeye giriştiler. Çok geçmedi "Alçaklar Yas Tutamaz" diye bir yazı yazmıştım. O yazımın hala sonuna kadar arkasındayım. Cenazesi olan insanlara, Elçi'nin ailesine acılarını çekebilmeleri için zaman tanımak, ideolojik angajmana onları sokmadan acılarını paylaşmak yalnızca alçak olmayanların basiretidir. Akbabalar yas tutamaz! Cenazelerin etlerini pinçik pinçik koparmak için onların başına konup beklerler.

Devlet akbabalara karşı artık daha dikkatli olmak zorundadır. Çözüm sürecini yürütürken gösterdiği esnekliği ifade hürriyeti çerçevesinde düşüncelerini açıklayanlara karşı göstermeye devam etmeli, linç kampanyalarına izin vermemelidir. Yasaklanan bir fikir ortadan kaybolmaz der John Stuart Mill. Yasaklandığında onu çürütemez hale geliriz ve o fikir daha güçlü karşımıza çıkar. Elçiye de aynı esneklik gösterilmeliydi. PKK nın nasıl bir hareket olduğuna dair düşüncesini söylemesi ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilir hakkında soruşturma açılmayabilirdi.

Neticede aynı Elçi Twitter hesabında şunu da söylemiştir : "@tahirelci: Türkiye'de Kürt meselesini barışçıl ve demokratik yol ve araçlarla,elbette uzun ve zahmetli bir mücadele ile çözmek pekala mümkündür." Hendeklerin kapatılması gerektiğini de söyleyen Elçi'nin barışçıl yolları önemsediği ve tercih ettiği gayet açıktır. (Açıkçası tam da bunları söylediği sıralarda öldürülmesi bana manidar geliyor.) PKKnın silahlı terör örgütü değil, bir halk hareketi olduğunu iddia edenler elbette çıkacaktır. Bu sadece fikirde kalıyorsa, bu kişiler bu fikirlerini zorla kabul ettirmek için ellerine silah almamışlarsa, sadece bir tespit yapıyorlarsa ifade özgürlüğü kapsamında fikirleri değerlendirilebilir. Çözüm süreci için ifade özgürlüğünün kapsamının genişletilmesi düşünülebilir. Düşünülmelidir. Fikirler serbest bırakılsın silahlar yasaklansın.

Elçi gibi şahsiyetlere devlet çözüm sürecinde gösterdiği kısmi esnekliği göstermeye devam etmezse HDP ve PKK bundan sonraki siyasetini Elçi gibi Kürt siyasetine damgasını vurmuş kişilerin ses getirecek ölümleri ve suikastları üzerine kuracak ve devleti tam da zayıf karnından vuracaktır. "Vurulduk ey halkım, dinle bizi!" onların yeni parolalarıdır. Çünkü son seçimlerde kimi milletvekilleri yüzde yirmi hayalleri bile görürken HDP baraj altına düşmese de baraja çakılmış, ciddi oy kaybetmiştir. Çünkü halkın bir kısmı kente inen öz yönetim ilanları ve paralelindeki şiddetten haz etmemiş, huzuru bozulduğu, yaşantısını sürdüremez hale geldiği için çözüm sürecine tekrar dönülebilir umuduyla yönünü Ak Partiye dönmüştür. Düşen oy oranının telafisi bundan sonra Kürt halkını ve beyaz sol elitleri PKK tarafına çekmek için daha fazla ajitasyon daha fazla demagoji, daha fazla provakasyon olacaktır. Kısmi ama güçlü, ses getirecek ve kamuoyunu sarsacak eylemleri tercih edecektir PKK. Çünkü kitlesel bir halk hareketi başlatmakta başarılı değildir. İstanbul'daki, İzmir'deki Ankara'daki Kürtler evlerinde oturmaktadır. Türk komşularıyla ve Türk akrabalarıyla yaşamakta ve PKK'nın çağrısına uyarak sokağa dökülmemektedir.

Elçi öldürüldü diye de dökülmeyecektir daha fazlası lazımdır. Mesela Demirtaş'ın suikasta uğraması belki de bunu sağlayabilir. PKK'nın hegemonya kurduğu doğudaki bölgelerde de halk kitlesel olarak sokağa dökülmemektedir. Onların ulaşabildiği çocuklarını bünyesine katarak mevzilerini genişletmeye çalışan PKK, sokak çatışmasının ötesine geçememektedir. Kitlesel eylem ihtiyacı duyan PKK'nın başarıya ulaşması için ciddi bir eylemin kamuoyunu sarsması, tahrik etmesi gerekmektedir. Kamuoyunun önemli şahsiyetleri, Kürt halkının önemli ve itibara sahip Elçileri bu eylemlerin hedefi olabilirler.

Bu kontekstte devlet güçlerinin çok dikkatli olması, koruması gereken önemli şahsiyetleri var gücüyle koruması, istihbaratını güçlü tutması ve tedbir alması gerekmektedir. Elçi'nin basın açıklaması sırasında alanda alınan tedbirlerin yeterli olmadığı maalesef çok açıktır.

Akbabalar kanla, et parçalarıyla beslenir. Akbabaların olduğu yerde barış güvercinleri rahatça uçamaz. Akbabalara karşı güvercinleri korumak ve savunmak çözüm sürecinin, barışın aktörleri için olmazsa olmaz bir şarttır. Araf'ta olanlar, taraf olanlar ya da kim olursa olsun, silahı değil, barışı destekleyenlere devlet kucak açmalı ve koruması lazımsa bütün gücüyle onları korumalıdır. Aksi takdirde uzun yıllar daha barışı ve huzuru göremeyeceğiz...