03 Aralık 2016

Tan gazetesi saldırısını sağcılar mı yaptı?

Bugün;1945 yılının Aralık başında Dönemin CHP'li iktidarı tarafından yönlendirilen sonra da CHP'li mahfiller tarafından sağcılara yüklenen, Tan Gazetesi saldırısı ile ilgili ayrıntıları sizlerle paylaşacağız.

 Tan Gazetesi Saldırısı'nı anlayabilmek için o günkü atmosferi yani Milli Şef Dönemi Basın Hayatını yakından tanımak gerekir.

 Milli Şef Dönemi  Basın Hayatı

 Bu devirde cemiyeti bütün hücreleriyle kuşatan baskı atmosferinin tabii olarak en önemli hedefi basın yayın organları olmuştu. Halkın kendisini ifade etmesinin önündeki bütün kanalları tıkayan Milli Şef bürokratları, yayın dünyasındaki bütün hareketlilikleri de büyük bir dikkatle izlemiş ve çizgi dışı hareket edenleri insafsızca cezalandırmışlardı.

 Bütün ülkenin Şef'in korosu olarak kabul edildiği bu siyãsî konjonktürde basın yayın hürriyeti Şef'in ve bürokratlarının iki dudağının ucunda varlık yokluk mücadelesi veriyordu.

 Matbuat Kanunu'nun meşhur 50. maddesi öyle zorlu bir maddeydi ki, “Orkestra şefinin istemediği bir ses korodan çıktı mı bu değnek akortsuz sesin sahibinin kafasına iniyordu.” (Toker,1970:32)

 Mesela “İzmir'de çıkan Yeni Ekonomi Gazetesi, valinin oğlunun yaptığı bir otomobil kazasını haber yaptığı için kapatılabiliyordu.” (Karpat,2008:133)

 Milli Şef Devri basın hayatı bu mânâda sayısız örneklerle doludur. Milli Şef bir gazetenin yayınını beğenmedi mi ‘Kapatın şu gazeteyi' diyor aynı gün gazete telefon emriyle kapatılıyordu.

 Savaş yılları boyunca gazeteler Matbuat Umum Müdürlüğü'nün verdiği emir ve direktiflerle yönetilmişti. Basın, idarenin denetimi ve güdümü altına sokulmuştu.“Savaşın devam ettiği altı yıl boyunca verilen gazete kapatma kararları, ülkede ilk gazete çıkışından beri verilen toplam kapatma kararlarından daha fazlaydı.” (Akandere,1998:218)

 Milli Şefin mahzurlu saydığı her şey ülkede yasaktı. “Yazı işleri Müdürünün masasının arkasındaki kilitli dolapta yasak kararları saklanıyordu. ‘Gün geçmezdi ki birinci şubeden bir memur gelip yeni bir yasak kararını getirip dosyayı şişirmesin.'” (Toker,1970:24)

 Milli Şef bürokrasisinin yasakçılık refleksi iyiden iyiye paranoya şeklinde bir hastalığa dönüşmüştü. “Hava durumu ile ilgili yayınlar dahi yasak kapsamına giriyordu. Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan, ‘Yarın hava iyi olacak' haberi üzerine sıkıyönetim komutanı Doğan Nadi'yi makamına çağırarak ağır bir uyarıda bulunmuştu.” (Karakuş,1977:26)

  “Pera Palas Oteli'ndeki infilak (patlama) haberini yayınladıkları için tam sekiz adet gazete birden belirsiz bir tãrihe kadar kapatılmışlardı. İsnat edilen suç ise çok ağırdı: Halkı paniğe sevketmek.” (Popüler Tarih,2002)

 Milli Şef bürokratları ‘Halkı paniğe sevketmek' kavramının sınırlarını o kadar geniş tutuyorlardı ki, neredeyse gazetelere haber adına yazılacak hiç bir malzeme kalmıyordu.

 CHP'nin Milli Şefi İsmet İnönü'nün tek başına iktidar olduğu yıllarda 108 gazeteyi muhalif yayınlar yaptığı gerekçesiyle kapattırmıştı.

 Görülen lüzum üzerine kapatılan gazetelerin başında ise Tan ve Vatan gazeteleri geliyordu. “Vatan ve Tan gazeteleri 10 Mart 1944'te bir ay süre ile kapatılmaktan kendilerini kurtaramamışlardı.” (Ekinci,1997:273)

 Vatan Gazetesi'nin başına gelen sansür basın tãrihine geçecek boyuttaydı. “Gazete bir dönem tam altı ay boyunca kapatıldığından 26 Ağustos 1944 ve 23 Mart 1945 tãrihleri arasındaki nüshaları gazete koleksiyonlarında bulunamıyor, arayanları şaşkına çeviriyordu.”' (Toker,1970:33)

 Tasviri Efkar Gazetesi'nin iktidar tarafından kapatılma sebebi ise rejimin rengini gösterme bakımından çok sembol bir örnekti.

 “Devrin ünlü gazetelerinden Tasviri Efkar ‘Almanların sınırlarımıza dayanması üzerine ‘Bakın biz demedik mi? ‘Olacağı buydu' şeklinde yayın yapacağı varsayımıyla bir ihtimale binaen altı hafta boyunca kapatılmıştı.” (Tercüman,1986)

 Uygulanan bu baskı ve devlet terörü tabiî olarak gerisinde çok sayıda mağdur bırakıyordu. Devrin istibdat politikasından nasibini almayan basın mensubu neredeyse yok gibiydi. “Bir çok ünlü gazeteci ve yazar hükümetçe çizilen istikamette yazı yazmadıkları için cezalandırılmışlar ya da yazmaktan men edilmişlerdi.” (Akandere,1998:222)

 Bütün şimşekler muhalif gazetecilerin üstündeydi. “İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de uzaktan yakından biraz dili sürçen gazeteci kendisini cezaevinde buluyordu.” (Karakuş,1977:261)

 Bu devrin önemli mağdur gazetecilerinin başında Zekeriya Sertel geliyordu. “Sertel'in arkadaşları Cami Baykurt, M. Ali Aybar, Milli Şef'e hakaretten yok yere 4 yıl ceza almışlardı.” (Uyar,1999:216)

 Ziyad Ebuzziya  da bu baskılardan nasibini alanlardandı.Demokrasi mücadelesi verdiği o yıllarda gazetesi on yedi defa kapatılmış, kendisi de otuz beş defa mahkemeye verilmişti. (Deliorman, 2009:233)

 İşte Tan Gazetesi saldırısı böyle bir baskı ortamında saldırıya uğramıştı.

 Tan Gazetesi Saldırısı

 Yakın tarihimizin karanlıkta bırakılmış, yeterince aydınlatılmamış bir çok saklı olayından biri de Tan Gazetesi'ne gerçekleştirilen saldırı olayıdır. Tarihi gerçekleri kalıplar ve efsaneler halinde kabullenen ve bunda bir sakınca görmeyenler için Tan Gazetesi saldırısının failleri gözü dönmüş, yobaz sağcılardır. Hatta bir daha ileriye giderek bu olayı da bir irtica gösterisi olarak niteleyenler de vardır.Ancak muhtelif kaynaklarda yer alan belgeler, dönemin birinci derece şahitlerinin ifadeleri olayın hiç de bu anlamda cereyan ctmediğini, aksine dönemin CHP iktidarının muhalif bir basın organizasyonuna karşı sevk ve organize ettiği bir provokasyon olduğunu ortaya koymaktadır.

 4 Aralık 1945 yılında devrin iktidarı tarafından Tan Gazetesi'ne karşı organize edilen linç teşebbüsü Şeflik Devri'nin adeta yüz karasıdır. CHP Parti müfettişleri ve gençlik kolları tarafından organize edilen Tan saldırısı bugün de hafızalarda tazeliğini koruyan kara bir lekedir.

 Bilindiği üzere Cemal Kutay'a göre;10 Kasım 1938 günü saat 9:05 de Türkiye'de Atatürkçülük devri bitirilmiştir.İnönü, asla ilke ve inkılapların takipçisi ve sahibi olmamıştır.(Kutay,2000)

 İşte bu vasatta Milli Şef iktidarı, Atatürk'ün tavır koyarak siyasetten silmeye çalıştığı bazı eski paşalarla iyi niyet ve dostluk ilişkileri kurmaya baslar. Kazım Karabekir de  bu paşalardan birisidir.

 ‘İstiklal Harbimizin Esasları' konusunda söyleyeceği önemli hususlar olan,fakat ülkedeki baskı ortamından dolayı buna bir türlü fırsat bulamayan Karabekir Paşa, bir donem matbaadan çuvallarla götürülüp imha edilen hatıralarını 1945 yılında Tan Gazetesi'nde tefrika etmeye baslar.

 Gazeteci İsmet Bozdağ, Tan Gazetesi'ne karşı organize edilen saldırıda olaya ivme kazandıran unsurun bu yayınlar olduğu kanaatindedir.

 İstanbul Üniversitesi gençliği bir sabah kaynamağa başladı. Bir kaç ateşli konuşmadan sonra gençler büyük bir kalabalık halinde Babıali'ye doğru yürüdüler ve Tan Gazetesi'ni taşladılar. Hükümet derhal harekete geçti.Gençlerden bazıları tutuklandı.Tan Gazetesi, ertesi günü çıkan sayısında Kazım Karabekir'in Hatıraları'nın yayınının durdurulduğunu bildirdi.(Bozdağ,1972:231)

 Gazeteci İsmet Bozdağ'ın buraya kadarki anlatımından olayın faillerin Kazım Karabekir'in Hatıralarının yayımından rahatsız olan ‘Atatürkçü gençler' olduğu anlaşılmaktadır.

 Tan Gazetesi saldırısından kısa bir süre önce Babıali'de esen hava bu fırtınanın çıkacağına dair önemli ipuçları vermektedir.

 Tan Gazetesi'ne ait  Görüşler Dergisi'nin ilk sayısında ‘tek parti, tek-şef' sistemine karşı yazdıkları yazılar, Tan Gazetesi'nden Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel ile Tanin Gazetesi'nden Hüseyin Cahit, Akşam'dan Necmettin Sadak, Ulus'tan Falih Rıfkı arasında devam eden  gazeteciler düellosunu körüklemişti.

 Falih Rıfkı Atay Ulus'ta ‘Çirkin Bir Taktika' başlıklı yazısında, Serteller'in yazılarını ‘kızıl anarşi tahrikleri" olarak yaftalıyordu (Koçak,2013:283)

 Tan Gazetesi'nde Zekeriya ve Sabiha Sertel ile Falih Rıfkı arasında başlayan karşılıklı suçlama ve tartışmalar Kasım ayı içersinde daha da şiddetlenmiş  ve bu tartışmalara Necmettin  Sadak ve Peyami Safa da  katılmışlardı.Özellikle Hüseyin Cahit Yalçın ile Serteller arasında geçen bu tartışma tam bir savaşa dönmüştü.

 Bu tartışma, 3 Aralık 1945 günü Hüseyin Cahit Yalçın'ın  “Kalkın Ey Ehli vatan! yazısıyla noktalandı. (Akandere,1998:424)

 Dönemin en sıkı kalemşörlerinden biri olan H. Cahit Yalçın'ın gazetesinde yaptığı işte bu son çağrı kutsal bir saldırı emri olarak algılanmış ve Tan Gazetesi'nin sonunu hazırlamıştı. Çünkü bu yazının ardından ehli vatan kalkmış ve Tan Gazetesi'ni basarak yağmalamıştı.

Çoğunluğu üniversiteli gençlerden oluşan kalabalık bir topluluk, ellerinde Atatürk ve İnönü resimleri ve komünistlik aleyhtarı dövizler taşıyarak Tan Matbaası  önüne gelir. Kısa sürede Tan, La Turquie,Yeni Dünya matbaalarını tamamen tahrip edilir. Bu arada sol yayınlar satan Berrak ve ABC kitap evleri de tahrip edilir.

 ‘Tan olayları' olarak adlandırılan bu olay, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ‘üniversite öğrencilerinin başlattığı bir hadise' olarak tanımlandı. ‘Bu gibi esef verici hadiselere müsaade edilmeyeceği,buna benzer hadiselerin şiddetle karşılık göreceği' açıklandı. (Akandere,1998:426)

 Tan Matbaası Baskını'nın şahitlerinden biri de Prof. Dr. Kemal Karpat'tı. O günlerde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olan Karpat, yaşadığı olayın dehşetini yıllar sonra da unutamaz.

 “Tan Matbaası, Cağaloğlu'nda Sirkeci'ye yakın bir yerdeydi. Ben grubun arkasındaydım.‘Ne olacak?' diye bakıyorum. Sandım ki nutuklar çekilecek. Bir de baktım, matbaayı yakmaya, yıkmaya başladılar. Gözlerime inanamadım, çünkü hayatımda ilk defa bunun gibi bir vahşet görüyordum.” (Karpat,2008:173)

 Tan Gazetesi'nin sahibi Zekeriya Sertel,kendilerine yapılan saldırıyı Hatıralarında şöyle anlatır:

 Bir gün tanıdık biri geldi.Ertesi gün bazı üniversiteli gençlerin matbaa önünde gösteri yapacaklarını haber verdi.Bazı taşkınlıklar olması ihtimaline karşı da tedbirli bulunmamızı salık verdi.Demek ki iktidar kanunen yapamadığını  gençleri kışkırtarak yapmak istiyordu.Vali Lütfi Kırdar'a telefon açtım. Bu haberi verdim, hükümetçe tedbir alınmasını rica ettim. Vali “Biliyorum ve gereken  tedbirleri aldım, merak etme” dedi.4 Aralık 1945 gününün sabahı üniversiteli gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya saldırdılar.Orada bekleyen polisler olan bitene seyirci kaldılar.Görevlerini yapmaya kalkmadılar.Göstericiler baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makineleri balyozlarla kırdılar.Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Ellerine ne geçtiyse yakıp yıktılar.Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle "Serteller nerde?" naralarıyla bizleri aramaya başladılar. Amaçları bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine  katıp sokaklarda "İşte kızıllar" diye gezdirmekti. Bütün bunlar polisin gözü önünde oluyordu.Göstericiler, bizleri bulamayınca,vahşi naralarla yollara düştüler.Beyoğlu yakasına geçtiler. (Sertel,1968:267)

 Sertel, hatıratında saldırı olayını ayrıntılı bir şekilde anlatırken, devlet ile saldırıyı gerçekleştiren üniversiteli gençler arasındaki yakın  ilişkilere ait önemli ipuçları verir:

 Hükümet, olaydan önce olduğu gibi,olaydan sonra da bu cinayeti işleyenlere karşı hiçbir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaayı yıkan bu gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye  verilmedi.Bu işin İnönü'nün bilgisi içinde Başbakan Saraçoğlu'nun verdiği emir ile  polis tarafından tertiplenip  icra edildiğinde şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında bir çok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönetiyordu. (Sertel,1968:270)

 Bir gazetecinin bir başka gazeteciyi açıkça hedef göstermesi şeklinde cereyan eden ve dünya basın tarihinde bir başka örneği bulunmayan işte bu saldırının tarih önündeki failleri olarak ise  ‘sağcılar' uygun görülmüştür. Sertel'lerin gazetelerinde sol içerikli bir başka bakışla liberal yayımlar yapmasından hareketle, saldırının da faillerinin büyük bir kurnazlıkla  sağcılar olarak ilan ve ifade edilmesi manidardır.

 Cumhuriyet Gazetesi'nin  bu vahşi saldırıyı  haber yapma biçimi tam bir skandaldır:

 Cumhuriyet, Tan Gazetesi'ne saldırı konulu gösteriyi kınamak bir yana onun ‘vakaret içersinde geçmesinden dolayı' kutluyordu.Tan'ın yıkımına önce basın kampanyasıyla başlanılmış, saldırıya tahrik ve teşvik  basınca yönlendirilmiş, kampanyanın eylemle sonuçlanmasından sonra da, bu kez saldırıya uğrayanların bir kez daha linç edilmesine sıra gelmişti.(Koçak,2013:285)

Patlamayi haber yapan Vatan Gazetesi icin de kapatilma karari alinmisti

 Tan Gazetesi Saldırısının Meşhur Failleri

 Tan Gazetesine  saldıran üniversiteli gençler  içerisinde bilahare CHP'nin Bakanı olacak Orhan Birgit ve  CHP Milletvekili Ali İhsan Göğüş'ün de yer aldığını çeşitli kaynaklar daha sonra yazmışlardır.

 Bu yürüyüşü, tabii ki Ankara'nın talimatı uyarınca, CHP İstanbul teşkilatı tertiplemişti. Başı da, sonradan koyu CHP'li olarak ün yapacak olan Orhan Birgit, Doğan Can gibi öğrenciler çekiyordu.  (Deliorman, 2009:98-99)

 Tan Gazetesi'ne saldırarak yerle bir eden gençler arasında bulunan Orhan Birgit, bilahare CHP'den İçişleri Bakanı ve gazete yazarı olmuştu.

 Dr. Hakkı Uyar da aynı konuda başka isimler verir. Ona göre; Olayları yönlendiren CHP İstanbul müfettişi Alaettin Tiritoğlu idi. (Uyar,1998: 208)

Sonraki Dönemin Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel ile Cumhuriyet Gazetesi Yazarı İlhan Selçuk'un da Tan Gazetesini basan gençlerden oldukları daha sonra gazetelere yansımıştır.

Bütün bu bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere Tan Gazetesi saldırısının sağcılar tarafından gerçekleştirildiği iddiası asılsız bir kurgu ve tertipten ibaret olup, saldırının sahibi Dönemin Milli  Şef iktidarı ve CHP Hükümetinin tahrik ve teşvik ettiği Atatürkçü gençlerdir.

KAYNAKLAR

 Akandere Osman, (1998),Milli Şef Devri, İstanbul:İz Yay

 Baban Cihat,(1970) Politika Galerisi, İstanbul:Remzi Kit.

 Bozdağ İsmet, (1972) Bir Çağın Perde Arkası İstanbul:Kervan Yay.

 Deliorman Altan, (2001),Türk Yurdunun Bilgeleri, İstanbul:Timaş Yayınları

 Ekinci Necdet, (1997) Çok Partili Hay. Geçişte Dış Etkenler, İstanbul:T.D. Yay.

 Karakuş Emin, (1977), İşte Ankara,  İstanbul:Hürriyet Yay

 Karatepe Şükrü,(1993),Tek Parti Devri, İstanbul:Ağaç Yay.  

 Karpat Kemal,  (2008),Dağı Delen Irmak,  İstanbul:  İmge Kitabevi

 Kutay Cemal,(2000), Yeni Şafak Gazetesi, 21.03.2000

 Koçak Cemil,(2013),Tarihin Buğulu Aynası, İstanbul:Timaş Yay.

 Popüler Tãrih Dergisi (2002), 2002 / 03

 Sertel Zekeriya, (1968), Hatırladıklarım, İstanbul:Yaylacık Matb.

 Tercüman Gazetesi (1986), 23.01.1986

 Toker Metin,(1970) Tek Partiden Çok Partiye,İstanbul:Milliyet Yay.

 Uyar Hakkı,(1998),Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi,Boyut Kit:İstanbul

HAFTAYA:İSKİLİPLİ ATIF HOCA'NIN İDAMI