12 Şubat 2016

Tanıdık hikâye

 Ansızın beliren kiralık katiller acımasızca komşularınıza saldırıyorlar. İrkiliyorsunuz. Sizi yakalayan dehşet, komşularınıza yardım etme isteğinize engel olamıyor. Vicdanınız ve komşularınıza olan sevginiz, sizi onlar için mücadeleye sevk ediyor. Bu uğurda kiralık katillerin nefretini kazanmanız çok da zor olmuyor.

Komşu evleri yangın yerine dönse de, katillerin saldırılarında herhangi azalma görülmüyor. Tepkilerinizi fark ettiklerinde, artık katillerin nefretini kazanmanız işten bile değil. Nihayet size de musallat oluyorlar. Sizin derdiniz ise yine, komşularınız. İnsanlar ölüyor, öldürülüyorlar.

Ortada var olan büyük yangını söndürmek için kendinizi sokaklara atıyorsunuz, size musallat oluşlarını da önemsemeyerek. Tam o sırada karşınızda duruşu, tavrı ve yürüyüşüyle size güven veren bir adam beliriyor. Sevgi dolu ve insana emniyet duygusu veren bu “insancıl” varlık, sizinle çok ilgili duruyor.

Siz, yangını söndürecek bir yardım için çırpındıkça, meraklı gözlerle sizi süzüyor. Sıcak bakışlarını sizi sakinleştirmek, teselli etmek ister gibi üzerinizde sabitliyor. Artık çığlık atıyorsunuz. Yangın ve katliam karşısındaki çırpınışınızı, çığlıklarınızı dinleyip, ancak gerçeküstü bir filme yakışacak kadar büyük bir soğukkanlılıkla karşılayıp, haklı olduğunuzu beyan ediyor.

Haklısınız, diyor. Sonra da olanları en olağan haliyle istifini bozmadan, tiyatrodaymış gibi soluksuzca izliyor. Göz ucuyla da size bakmayı ihmal etmiyor. Size sonuna kadar hak veriyor tabi ki, zira uzaklardan ve bir mimik marifetiyle kınıyor katilleri. Bir mimik kadar kısa süre için.

Cebinden çıkardığı parayı size uzatıyor, “boş verin olanları, kendi halinize, kendi dertlerinize odaklanın, onları da kendi hallerine bırakın” der gibi. Yangının artık size ulaşmakta olduğu çok da umurunda görünmüyor.

Bir süre sonra da, katillerin aslında kötü insanlar olmadıklarını, hatta bazılarının katil bile olmadıklarını söylüyor. Kimisine yardım etmek gerektiğinden bahsediyor. Hayret ediyorsunuz.

Ama merak etmeyin. Katliama girişen kiralık katilleri bu güven veren adamın tuttuğunu, para ve silahı bizzat onun verdiğini, bırakın engelleyip huzuru sağlamayı, azmettirici olarak oraya teşrif ettiklerini öğrendiğinizde merakınız son bulacak, hayretiniz katlanacak.

Siz bunlar olup biterken farkına varamadınız ama adam da, tavır da çok tanıdık. Sadece unutuyoruz.

Türkiye'nin içine düştüğü hal, Suriye meselesinde aldığı konum ve uluslararası toplumun, güç ittifaklarının tavrı dikkate alındığında yukarıdaki hikâye zannediyorum bir şeyler anlatabilir. Başından beri Suriye'deki canavarlığı soğukkanlılıkla izleyen Batılı ülkelerin asıl niyetlerinin bölgede yeniden çizilen haritalarda rol ve pay sahibi olmak olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Sadece Rusya ve İran'la anlaşılmıyor, sadece Esed müttefiki blok desteklenmiyor. PYD gibi terör örgütlerini yeniden tanımlayarak kendileri adına piyasaya sürüyorlar. Terör grupları barış elçileri oluyor.

İsrail aleyhinde verdiği 40'tan fazla yaptırım kararını uygulamayan Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların vazifesi barışı getirmek mi, yoksa kendi bünyesinde güçlü ittifaklara meydan vererek savaşın devamını temin etmek mi, sorusunun cevabını bulmak zor değil. Bu soruyu şöyle sormak bir fikir verebilir: BM ve BMGK olmasaydı dünyada daha fazla mı savaş olurdu, yoksa daha az mı?

Birleşmiş Milletler bir taraftan “gelişmekte olan ülkeler”e barış umudu ve güven aşılarken, diğer taraftan büyük devletler için kârlı kutuplaşmaları temin edecek bloklara zemin hazırlıyor. Rusya Esed'i desteklerken, ABD de Esed müttefiki PYD'yi silahlandırıp destekliyor.

İran ve İsrail birlikte gizli kapaklı işler çevirebiliyorlar. Biri Esed'i doğrudan desteklerken diğeri en ufak bir zarar görmüyor bu ateş çemberinde. Bu sistemde hiçbir çelişki, hiçbir tuhaflık yok, öyle mi? Bazı Avrupa ülkelerinin bu düzenin dışında ve parçası olmadığı düşünülebilir mi?

“Dostlar Alışverişte Görsün Zirvesi” düzenleyip Türkiye'ye saldıran terör gruplarına Türkiye ile yan yana rezervasyon yaptıran akıl, bunu yanlışlıkla yapmış olabilir mi? Bizimle müttefik olduklarını ve desteklediklerini söyleyenler, katillerin azmettiricisi olduklarını açıklamıyorlar da, bizi katillerle akşam yemeğine mi davet ediyorlar? Menüde biz varız galiba.