03 Nisan 2017

Tebliğ ve siyaset

Geçenlerde bir ortamda, yeni tanıştığı birine, ilk diyaloğunda “Evetçi misin? Hayırcı mısın?” sorusunu soran birini gördüm.

Önceki seçimlerde de bir vatandaşın, facebook sayfasında, gıcık olduğu siyasi partiye oy vereceklerin kendisini arkadaşlıktan çıkarmasını isteyen bir paylaşım görmüştüm.

Ne kadar kolaydı insan kaybetmek…

Kendi varlık amacını bu kadar basite indirgemek…

Ve hayret ettim! İnsan düşüncelerini, hayatını, amaçlarını tek bir meseleye sabitleyip geriye kalan ne kadar değer varsa hepsini sıyırıp atabiliyordu.

Demek ki aynı şey olumlu manada da gerçekleşebilirdi. Allah'ı çokça tesbih ederek, hayatın her aşamasında O'nun rızasına göre davranmak ve razı olmadığı ne varsa onlardan kurtulmak için…

***

İslam dininde siyaset var mıdır? Vardır.

İslamiyet, hayatın her alanına dair yaşanması istenen kurallar koymuştur.

Müslümanın varlık gayesi de, İslamiyet'i hayatın her alanında yaşatmak olmalıdır.

Bunun için elbette siyaset yapmalıdır.

Yönetime, liderliğe talip olmalıdır.

Hatta ve hatta siyasete adam yetiştirmelidir.

Merhum Mehmet Zahit Kotku Hoca Efendi'nin,  zamanında Necmettin Erbakan Hoca'yı bilgi ve yeteneğine binaen siyasete teşvik etmesi ve Necmettin Erbakan'ında siyasi alanda farklı seviyelerde birçok yeteneği keşfedip yetiştirmesi, ülkemiz ve dünyanın kaderini etkileyen çok büyük adımlar değil midir?

Bugünde siyaset alanında nitelikli adam yetiştirecek ilmi siyaset medreseleri neden kurulmasın?

Tabiri caizse siyaset kurtlar sofrasıdır.

Bünyesinde tartışma vardır, kavga vardır, kirli siyaset yapan, menfaat güden, yalan söyleyen, kumpas kuran, şantaj yapan vardır.

Tebliğ ise siyasetin üzerindedir. Tebliğ için siyaset olabilir ve siyaset tebliğin önünü açabilir; ancak siyaset için tebliğ olmaz.

Çünkü tebliğde insan harcamak, rakiplerin önüne geçmek, zelil etmek yoktur.

Hedef insan kazanmaktır. Dağdaki terörist dâhil, hangi inanış ve sapkınlıkta olursa olsun, bütün insanlara Allah'ın dinini anlatmak ve kurtuluşu için çabalamak vardır.

Tebliğ işini güzel yapanlar, bu yüzden, ziyaretlerinde ilk olarak, kesinlikle para ve oy için gelmediklerini açıklayarak konuşmaya başlamaktadırlar.

Tebliğ gönüllüsü Müslümanların yapacağı en güzel siyaset, bölünmüş haldeki Müslümanları, dinlerini hakkıyla yaşayıp bir arada ortak hareket edebilmelerini sağlayabilmektir ki, buda ancak tebliğe büyük önem vermekle ve geniş bir alanda canlanabilmesini sağlamakla mümkün olur.

Siyasi partiler değişir, sistemler değişir, liderler değişir. Ama toplum içinde her zaman dinamik olarak işleyen bir tebliğ mekanizması oluşturulabilirse ümmet daima diri ve güçlü kalacaktır.

Ancak siyasi propagandanın tebliğ zannedilmesi veya tebliğe siyaset karıştırılması tebliğ çalışmalarına zarar vermektedir.

Mahmud Ustaosmanoğlu Hoca Efendi “Molla Mahmut'un siyasetle işi yoktur. Koltuk sandalye de istemiyorum. Bırakın Rabbimin emirlerini anlatayım.” sözleriyle asıl hedefin İslamiyet'i anlatmak olduğunu bizlere işaret etmişlerdir.

Siyasete karşı olmadığımızı tekrar ederek tebliğe siyaset karıştırmanın birkaç sakıncasından bahsedelim:

*Muhatapla yakınlık kurularak, ona İslamiyet'in anlatılması, kişinin etkilenip kalbinin yumuşamasına ve tebliğciye sempati duymaya başlamasına neden olur. Ama böyle bir tebliğin ardından, kişiden oy talep edilmesi veya siyasi propaganda yapılması; muhatapta “Demek ki benim oyumu alabilmek için bütün bunları anlatmış” şeklinde bir düşünce oluşturabilir ve nihayetinde anlatılanların etkisinin kaybolmasına neden olur.

*Yakın tarihimizde insanların hayatında derin izler bırakan ve olumsuz etkileri şimdi bile devam eden birçok siyasi olay meydana gelmiştir. Bu olaylar toplum içinde bazı fitnelerin oluşmasına sebep olarak fikir ayrılıklarını körüklemiştir. Bu sebeple tebliğ çalışmalarına, siyasi parti propagandası karışması, eğer muhatap farklı bir görüşte ise aniden olumsuz bir hava esmesine neden olacak, belki daha önceden kabul ediyor olduğu mutlak doğrulara bile karşı durmasına sebebiyet verecektir.

*Fanatik siyasi tutumlar kişiyi tartışmaya sürüklemekte, buda nefsin devreye girerek, karşı tarafı alt etme güdüsünün uyanmasına sebep olmaktadır. Kişi tartışmaya girince, bilmediği konularda da yorum yapıp yalan söze düşebilmektedir. Böyle bir mantık, Resûlallah'ın (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tebliğ usulüne uygun değildir.

Siyaseti, bırakalım işin erbabı yapsın. Bizde işini iyi yapan Müslüman siyasetçileri destekleyelim.

Siyaseti zikir çeker gibi gündelik hayatımızın, insan ilişkilerimizin merkezine oturtmayalım.

Hayatımızın ve insan ilişkilerimizin merkezine Allah zikrini ve tebliği oturtalım.

Allah her alanda Müslümanlara gayret ve zaferler ihsan etsin. Âmin.