Tecellîsine ihânet edilen rüyalar
Din adamlarının irşad ve vaazlarıyla İstiklâl Savaşı’nın dîn ü millet cihadına dönüştüğü tartışılmaz bir tarihî gerçektir. İstiklâl Harbi’nde millet üstünde mânevî tesiri bakımından din adamlarının içinde son derece tesirli olanlardan biri de Libyalı Şeyh Ahmet Senûsî’dir. M. Kemal tarafından bizzat dâvet edilen Şeyh SenûsîMillî Mücadele’nin başladığı yıllarda Türkiye’nin özellikle Güney ve Doğu bölgelerinde diken üstünde duranmilletdaşlarımıza şehir şehir dolaşarak M. Kemal ve Ankara Hükümeti lehinde vaaz ve hutbeler vermiştir:
“Ey
Anadolu’nun kahraman İslâm mücahidleri! Siz olmasaydınız bina-yı İslâm (İslâm
binası) yıkılırdı. Siz bugün Kur’ân’ı yaşatıyorsunuz. Her tarafınızı düşman
sarmışken hiçbir şeyden yılmayarak gazâ meydanlarında can veriyor, İslâmı
müdafaa ediyorsunuz. Bu, ne büyük bir şereftir!” (İstiklâl Savaşı’nın Örtülen Tarihi / Din Adamları ve
Şeyh Senûsî Nasıl Aldatıldı, D. Mehmet Doğan, Derin Tarih dergisi hediye
kitabı, 2014 ).
ŞEYH SENÛSÎ, PEYGAMBERİMİZİN RUHANİYETİNİN
M. KEMAL’LE DOLAŞTIĞINI ANLATIYOR
M.
Kemal, Millî Mücadele sırasında liderliğini millet nezdinde pekiştirmek için
birçok din adamıyla dostluk ve irtibat kurduğu gibi, Şeyh Senûsî’nin dinî otoritesini kullanarak
“Hz. Peygamberin ruhaniyetinin M. Kemal Paşa ile olduğu” fikrini Anadolu’da
yaymaya çalışır. Bu faaliyetin şahitlerinden tarihçi Prof. Dr. Cahit Tanyol’u
dinleyelim:
“SAĞ ELİMİ MUSTAFA KEMAL’E UZATTIM”
“Gaziantep’te
o zaman ilkokulun ihtiyat sınıfındayım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların
bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hâfız Halil Efendi’nin
konuşacağınısöylediler. Halk da
okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hâfız Halil Efendi kürsüye çıktı.
Titrek ve fakat heyecanlı bir sesle: ‘Din kardeşlerim, sizi Şeyh Senûsî
Hazretlerinin bir müjdesi için buraya topladım’ dedi ve şu olayı anlattı. ‘Şeyh
Senûsî Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek
istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış. Buna şaşıran ve mahzun olan
Şeyh Senûsî, Hazret-i Peygambere: ‘Ya Resûlullah niçin sağ elinizi vermediniz?’
diye sual edince şu cevabı almış: ‘Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e
uzattım.’ Bu rüyayı anlatan Hâfız Halil Efendi’nin elleri, çenesi ve dili
titriyordu. Gözleri dolu doluydu, konuşması kalabalığı elektriklemişti. Birden
gür ve îmanlı bir sesle: ‘Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber
Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna îman edin’ diye haykırdı ve kürsüden
indi. Sonradan öğrendiğime bu rüyayı câmide de va’az etmiş ve îmanlı
tefsirlerle tamamlamış. Bu basit rüya belki bugün için önemli bir olay
değildir. Fakat o günün toplum psikolojisi bakımından paha biçilmez bir
kıymetti” (Yakın Dönem Halkçılık ve
Atatürk, Cezmi Eraslan, s. 161).
ŞEYH SENÛSÎ MİLLÎ
MÜCADELE’NİN ZAFERE ERECEĞİNİ RÜYASINDA GÖRÜYOR
Şeyh Senûsî, rüyalarında son derece samimi ve îmanlı
bir mürşittir. Bir defasında Millî Mücadele’nin zaferle biteceğini rüyasında
görür ve bu müjdeyi M. Kemal’e verir. Zafer kazanıldığında Diyarbakır’da Ankara
Hükümeti lehine vaazlarıyla faaliyette olan Şeyh Senûsî, M. Kemal’e bir telgraf
çekerek “Biz bir tek kişi gibiyiz. Düşmanın mağlup olup hezimete uğradığını
evvelce rüyamda görmüş, bunun müjdesini zât-ı devletlerine arz etmiştim.
Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür olsun ki bu rüya aynen gerçekleşti. Sevincimden
secde-i şükrana kapandım...” diyor (Taha
Akyol, Ama Hangi Atatürk, s.195)
M. KEMAL, PEYGAMBERİMİZİN RÜYASINDA
GÖRÜLEN “ÖNDER” OLARAK DESTEKLENMİŞTİ
M.
Kemal’in Millî Mücadele sırasında gördüğü ve din adamlarınca görülen rüyalara
inanma tarzının bütünüyle dinî ölçülere bağlı olmayan bir nevi psikolojik güç
kazanma hâlleri olduğu savaş bittikten sonra İslâm’la ilgili fikirlerinden ve
dîne pozitivist bakışından anlaşılmaktadır. Onun rüya psikolojisine dair Halide
Edip Adıvar’ın anlattıkları bu iddiamızı teyit ediyor: “...Kehanete, bilhassa
rüyaya çok inanırdı. Yazıhânesinin arkasında, bilmem hangi bir hoca veya kâhin
tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde, Arapça acayip yazılar vardı. Her
sabah çevresindekilere o gece rüya görüp görmediklerini sorardı. Kurnazlar da
tabii onun başarısını belirten rüyalar anlatırlardı” (H. Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 131).
“MUSTAFA’YA SÖYLE, KORKMASIN, SONUNDA
ZAFER ONLARIN OLACAK”
Birkaç yıl sonra mânasını
inkâr ettiği ve tecellisine sâdık kalmadığı bir başka rüya daha var. İstiklâl
savaşı sırasında Sakarya Cephesinde durum netamelidir. Meclisin Kayseri’ye
tanışması gündeme gelir. M. Kemal, yanındaki görevli çavuşa “acele Fevzi Paşayı
(Çakmak) telefonla ara, hemen gelsin” der. Fevzi Paşa gelince ona bir kağıt ve
kalem uzatıp “bugün gördüğün rüyaları yaz ve bana ver” dedikten sonra kendisi
de gördüğü rüyayı yazar ve okuması için uzatır. Fevzi Paşa da kendi yazdığını
ona uzatır. İkisi de okuyunca birbirlerine bakıp sevinçle tebessüm ederler. İki
kağıtta da yazılı olanlar aynen şöyledir: Hz. Peygamber Efendimiz, Hacı
Bayrâm-ı Velî’ye diyor ki: “Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların
olacak” (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet
Gürtaş, s. 160-161. İst. 1998).
M. KEMAL: “BUGÜN RÜYA GÖRDÜNÜZ MÜ?”
Rüya
tutkusu o raddeye varır ki, kendisinin “önder” olarak hep başarısının
söylenmesi ve bilinmesi psikolojisini pekiştirmek için etrafındakilere “bugün
rüya gördünüz mü” diye sorar. Sık sık “rüyanızda vatan-ı İslâmiye’nin
mücahedesi hakkında bir şey gördünüz mü?” diyerek savaşın akıbetini öğrenmeye
ve millet üzerindeki tesirini artırmaya çalışıyor. Daha sonra Kemalist
taraftarlarca yüceltilen çeşitli siret ve sûretlerde efsaneleştirilen,
sahtelikler ve yalanlar üzerine kurulu dindar ve İslâm’a saygılı bir M. Kemal
portresi oluşturulduğu malûmdur. Anlaşılması gereken soru şudur: Din
adamlarının rüya ve irşatlarıyla mânevî güç bulmuş, onlardan mânevî yardım
görmüş olan M. Kemal’in Millî Mücadele bittikten birkaç yıl sonra bu rüyaların
hakikatine ve mânasına niçin sâdık kalmadığıdır? O yıllarda “fizikî güçten daha
güçlü olan o rüyaların” mânası üzere, millet İstiklâl Savaşı’na inanarak
katılmış, din adamlarının “Peygamberimizin ruhaniyeti M. Kemal Paşa ile
beraberdir” dedikleri için “önderleriyle” yekvücut olmuşlardır. “Dîn-i İslâm”
üzere yapılan savaş şartlarında, millet üzerinde din âlimlerinin gördüğü
rüyaların askerî emirlerden daha tesirli olabileceğini Müslüman toplumlar
anlayabilir ancak.
M. KEMAL, İSTİKLÂL SAVAŞINDAN SONRA
RÜYALARI İNKÂR EDİYOR
Bu
rüyalar sayesinde dindar askerler ve millet nezdinde mânevî gücünü artıran M.
Kemal birkaç yıl sonra İslâmî değerleri “irtica” sayacak, dinî müesseseleri
Batıcı devrimler uğruna ilga edecek, rüyasında kendisine “Mustafa korkmasın,
zafer onların olacak” diyen Hz. Peygamberimizin Kur’ân’ı kendi düşünceleriyle
yazdığına, vahye inanmadığına ve Allah kavramını toplumun var ettiğine dair
materyalizm kokan yazılar yazacak ve tarih ders kitapları müfredatına
sokacaktır.
ŞEYH SENÛSÎ’NİN GÖRDÜĞÜ RÜYALARIN HAKKI
NASIL ÖDEŞİLECEK?
Milletin
inandığı rüyaların Millî Mücadele’den sonra hiç mi değeri yoktu? Alay mı
edilmişti bu rüyaları görenlerle ve bu rüyalara inanan milletle? Bu rüyaları
ağlayarak anlatan hocaların hakkı nasıl ödeşilecek? “Kalbimiz ve îmanımızla M.
Kemal Paşa ile beraberiz” diyen ve sonra Millî Mücadele rûhundan ayrılarak
laikçi-pozitivist Cumhuriyetin ilânıyla aldatılan milletin ve Şeyh Senûsî’nin
gönlü nasıl doğrulacak? O rüyaları gören ve dinleyen insanların M. Kemal
üstündeki manevî hakları ne olacak? Bu rüyalarda görülen “Millî Mücadele’nin
önderi” rüyaların mâna ve tecellîsine sâdık kalmadığından dolayı nasıl
hatırlanacak?
Millet,
“Ey Hz. Peygamberin rüyasında görülen önder! Niçin o rüyanın hakikatinden
koptun, bize ağyar ve düşman bir zihniyete büründün?” diye sorarsa nasıl cevap
verilecek? O rüyaların sahipleri bir paçavra gibi ezilip “Cumhuriyet aleyhtarı
ve irticacı” damgasıyla İstiklâl Mahkemeleri’nde infaz edilirken, birkaç yıl
önce o rüya sahiplerine inandığını söyleyen önderin “yüreği yanında” mıydı
acaba?
RÜYALARINA İHÂNET EDİLEN ŞEYH SENÛSÎ’NİN
AHI TUTMAZ MI?
Millî
Mücadele’nin başarısında ve ilk Meclisin üstünde bu rüyaların hakkı yok mudur?
İstiklâl Savaşından iki yıl sonra Kemalist Cumhuriyet adını alarak bu mübarek rüyaların
mâna ve tecellîsini inkâr eden bir tavra ne denilir? Milletin cihat şuuru
kazanmasına önemli faydası olan bu rüyaların yaslandığı İslâm’ı redd-i miras
eden Kemalist devrimlerin hızlanmasından sonra aldatıldığını anlayan Şeyh
Senûsî acaba neler düşünmüştür? Onun yüreğinin nasıl kanadığını anlayabilir mi
aldatan Kemalist önderler? Okulda ve câmide îmanlı yüreğiyle hıçkırarak “M.
Kemal’in ruhaniyeti Peygamberimizle beraberdir” diyen ve sonra aldatılan
Gaziantepli Hâfız Halil Efendi’nin hüzünlü yüreğinden kimler af dileyecek?
Millî Mücadele’den birkaç yıl sonra Batıcı devrimlerle rüyaları ve duaları
katledilen mazlum milletin ahı tutmaz mıdır?(ilbeyali@hotmail.com)