25 Ekim 2022

Tecellîsine ihânet edilen rüyalar

Din adamlarının irşad ve vaazlarıyla İstiklâl Savaşı’nın dîn ü millet cihadına dönüştüğü tartışılmaz bir tarihî gerçektir. İstiklâl Harbi’nde millet üstünde mânevî tesiri bakımından din adamlarının içinde son derece tesirli olanlardan biri de Libyalı Şeyh Ahmet Senûsî’dir. M. Kemal tarafından bizzat dâvet edilen Şeyh SenûsîMillî Mücadele’nin başladığı yıllarda Türkiye’nin özellikle Güney ve Doğu bölgelerinde diken üstünde duranmilletdaşlarımıza şehir şehir dolaşarak M. Kemal ve Ankara Hükümeti lehinde vaaz ve hutbeler vermiştir:

“Ey Anadolu’nun kahraman İslâm mücahidleri! Siz olmasaydınız bina-yı İslâm (İslâm binası) yıkılırdı. Siz bugün Kur’ân’ı yaşatıyorsunuz. Her tarafınızı düşman sarmışken hiçbir şeyden yılmayarak gazâ meydanlarında can veriyor, İslâmı müdafaa ediyorsunuz. Bu, ne büyük bir şereftir!” (İstiklâl Savaşı’nın Örtülen Tarihi / Din Adamları ve Şeyh Senûsî Nasıl Aldatıldı, D. Mehmet Doğan, Derin Tarih dergisi hediye kitabı, 2014 ).                                                                                                                                                                                          

ŞEYH SENÛSÎ, PEYGAMBERİMİZİN RUHANİYETİNİN M. KEMAL’LE DOLAŞTIĞINI ANLATIYOR

M. Kemal, Millî Mücadele sırasında liderliğini millet nezdinde pekiştirmek için birçok din adamıyla dostluk ve irtibat kurduğu gibi,  Şeyh Senûsî’nin dinî otoritesini kullanarak “Hz. Peygamberin ruhaniyetinin M. Kemal Paşa ile olduğu” fikrini Anadolu’da yaymaya çalışır. Bu faaliyetin şahitlerinden tarihçi Prof. Dr. Cahit Tanyol’u dinleyelim:

“SAĞ ELİMİ MUSTAFA KEMAL’E UZATTIM”

“Gaziantep’te o zaman ilkokulun ihtiyat sınıfındayım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hâfız Halil Efendi’nin konuşacağınısöylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hâfız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek ve fakat heyecanlı bir sesle: ‘Din kardeşlerim, sizi Şeyh Senûsî Hazretlerinin bir müjdesi için buraya topladım’ dedi ve şu olayı anlattı. ‘Şeyh Senûsî Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış. Buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh Senûsî, Hazret-i Peygambere: ‘Ya Resûlullah niçin sağ elinizi vermediniz?’ diye sual edince şu cevabı almış: ‘Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım.’ Bu rüyayı anlatan Hâfız Halil Efendi’nin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu, konuşması kalabalığı elektriklemişti. Birden gür ve îmanlı bir sesle: ‘Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna îman edin’ diye haykırdı ve kürsüden indi. Sonradan öğrendiğime bu rüyayı câmide de va’az etmiş ve îmanlı tefsirlerle tamamlamış. Bu basit rüya belki bugün için önemli bir olay değildir. Fakat o günün toplum psikolojisi bakımından paha biçilmez bir kıymetti” (Yakın Dönem Halkçılık ve Atatürk, Cezmi Eraslan, s. 161).

ŞEYH SENÛSÎ MİLLÎ MÜCADELE’NİN ZAFERE ERECEĞİNİ RÜYASINDA GÖRÜYOR

Şeyh Senûsî, rüyalarında son derece samimi ve îmanlı bir mürşittir. Bir defasında Millî Mücadele’nin zaferle biteceğini rüyasında görür ve bu müjdeyi M. Kemal’e verir. Zafer kazanıldığında Diyarbakır’da Ankara Hükümeti lehine vaazlarıyla faaliyette olan Şeyh Senûsî, M. Kemal’e bir telgraf çekerek “Biz bir tek kişi gibiyiz. Düşmanın mağlup olup hezimete uğradığını evvelce rüyamda görmüş, bunun müjdesini zât-ı devletlerine arz etmiştim. Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür olsun ki bu rüya aynen gerçekleşti. Sevincimden secde-i şükrana kapandım...” diyor (Taha Akyol, Ama Hangi Atatürk, s.195)

M. KEMAL, PEYGAMBERİMİZİN RÜYASINDA GÖRÜLEN “ÖNDER” OLARAK DESTEKLENMİŞTİ

M. Kemal’in Millî Mücadele sırasında gördüğü ve din adamlarınca görülen rüyalara inanma tarzının bütünüyle dinî ölçülere bağlı olmayan bir nevi psikolojik güç kazanma hâlleri olduğu savaş bittikten sonra İslâm’la ilgili fikirlerinden ve dîne pozitivist bakışından anlaşılmaktadır. Onun rüya psikolojisine dair Halide Edip Adıvar’ın anlattıkları bu iddiamızı teyit ediyor: “...Kehanete, bilhassa rüyaya çok inanırdı. Yazıhânesinin arkasında, bilmem hangi bir hoca veya kâhin tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde, Arapça acayip yazılar vardı. Her sabah çevresindekilere o gece rüya görüp görmediklerini sorardı. Kurnazlar da tabii onun başarısını belirten rüyalar anlatırlardı” (H. Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 131).

“MUSTAFA’YA SÖYLE, KORKMASIN, SONUNDA ZAFER ONLARIN OLACAK”

Birkaç yıl sonra mânasını inkâr ettiği ve tecellisine sâdık kalmadığı bir başka rüya daha var. İstiklâl savaşı sırasında Sakarya Cephesinde durum netamelidir. Meclisin Kayseri’ye tanışması gündeme gelir. M. Kemal, yanındaki görevli çavuşa “acele Fevzi Paşayı (Çakmak) telefonla ara, hemen gelsin” der. Fevzi Paşa gelince ona bir kağıt ve kalem uzatıp “bugün gördüğün rüyaları yaz ve bana ver” dedikten sonra kendisi de gördüğü rüyayı yazar ve okuması için uzatır. Fevzi Paşa da kendi yazdığını ona uzatır. İkisi de okuyunca birbirlerine bakıp sevinçle tebessüm ederler. İki kağıtta da yazılı olanlar aynen şöyledir: Hz. Peygamber Efendimiz, Hacı Bayrâm-ı Velî’ye diyor ki: “Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak” (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürtaş, s. 160-161. İst. 1998).

M. KEMAL: “BUGÜN RÜYA GÖRDÜNÜZ MÜ?”

Rüya tutkusu o raddeye varır ki, kendisinin “önder” olarak hep başarısının söylenmesi ve bilinmesi psikolojisini pekiştirmek için etrafındakilere “bugün rüya gördünüz mü” diye sorar. Sık sık “rüyanızda vatan-ı İslâmiye’nin mücahedesi hakkında bir şey gördünüz mü?” diyerek savaşın akıbetini öğrenmeye ve millet üzerindeki tesirini artırmaya çalışıyor. Daha sonra Kemalist taraftarlarca yüceltilen çeşitli siret ve sûretlerde efsaneleştirilen, sahtelikler ve yalanlar üzerine kurulu dindar ve İslâm’a saygılı bir M. Kemal portresi oluşturulduğu malûmdur. Anlaşılması gereken soru şudur: Din adamlarının rüya ve irşatlarıyla mânevî güç bulmuş, onlardan mânevî yardım görmüş olan M. Kemal’in Millî Mücadele bittikten birkaç yıl sonra bu rüyaların hakikatine ve mânasına niçin sâdık kalmadığıdır? O yıllarda “fizikî güçten daha güçlü olan o rüyaların” mânası üzere, millet İstiklâl Savaşı’na inanarak katılmış, din adamlarının “Peygamberimizin ruhaniyeti M. Kemal Paşa ile beraberdir” dedikleri için “önderleriyle” yekvücut olmuşlardır. “Dîn-i İslâm” üzere yapılan savaş şartlarında, millet üzerinde din âlimlerinin gördüğü rüyaların askerî emirlerden daha tesirli olabileceğini Müslüman toplumlar anlayabilir ancak.

M. KEMAL, İSTİKLÂL SAVAŞINDAN SONRA RÜYALARI İNKÂR EDİYOR  

Bu rüyalar sayesinde dindar askerler ve millet nezdinde mânevî gücünü artıran M. Kemal birkaç yıl sonra İslâmî değerleri “irtica” sayacak, dinî müesseseleri Batıcı devrimler uğruna ilga edecek, rüyasında kendisine “Mustafa korkmasın, zafer onların olacak” diyen Hz. Peygamberimizin Kur’ân’ı kendi düşünceleriyle yazdığına, vahye inanmadığına ve Allah kavramını toplumun var ettiğine dair materyalizm kokan yazılar yazacak ve tarih ders kitapları müfredatına sokacaktır.

ŞEYH SENÛSÎ’NİN GÖRDÜĞÜ RÜYALARIN HAKKI NASIL ÖDEŞİLECEK?

Milletin inandığı rüyaların Millî Mücadele’den sonra hiç mi değeri yoktu? Alay mı edilmişti bu rüyaları görenlerle ve bu rüyalara inanan milletle? Bu rüyaları ağlayarak anlatan hocaların hakkı nasıl ödeşilecek? “Kalbimiz ve îmanımızla M. Kemal Paşa ile beraberiz” diyen ve sonra Millî Mücadele rûhundan ayrılarak laikçi-pozitivist Cumhuriyetin ilânıyla aldatılan milletin ve Şeyh Senûsî’nin gönlü nasıl doğrulacak? O rüyaları gören ve dinleyen insanların M. Kemal üstündeki manevî hakları ne olacak? Bu rüyalarda görülen “Millî Mücadele’nin önderi” rüyaların mâna ve tecellîsine sâdık kalmadığından dolayı nasıl hatırlanacak?

Millet, “Ey Hz. Peygamberin rüyasında görülen önder! Niçin o rüyanın hakikatinden koptun, bize ağyar ve düşman bir zihniyete büründün?” diye sorarsa nasıl cevap verilecek? O rüyaların sahipleri bir paçavra gibi ezilip “Cumhuriyet aleyhtarı ve irticacı” damgasıyla İstiklâl Mahkemeleri’nde infaz edilirken, birkaç yıl önce o rüya sahiplerine inandığını söyleyen önderin “yüreği yanında” mıydı acaba?

RÜYALARINA İHÂNET EDİLEN ŞEYH SENÛSÎ’NİN AHI TUTMAZ MI?

Millî Mücadele’nin başarısında ve ilk Meclisin üstünde bu rüyaların hakkı yok mudur? İstiklâl Savaşından iki yıl sonra Kemalist Cumhuriyet adını alarak bu mübarek rüyaların mâna ve tecellîsini inkâr eden bir tavra ne denilir? Milletin cihat şuuru kazanmasına önemli faydası olan bu rüyaların yaslandığı İslâm’ı redd-i miras eden Kemalist devrimlerin hızlanmasından sonra aldatıldığını anlayan Şeyh Senûsî acaba neler düşünmüştür? Onun yüreğinin nasıl kanadığını anlayabilir mi aldatan Kemalist önderler? Okulda ve câmide îmanlı yüreğiyle hıçkırarak “M. Kemal’in ruhaniyeti Peygamberimizle beraberdir” diyen ve sonra aldatılan Gaziantepli Hâfız Halil Efendi’nin hüzünlü yüreğinden kimler af dileyecek? Millî Mücadele’den birkaç yıl sonra Batıcı devrimlerle rüyaları ve duaları katledilen mazlum milletin ahı tutmaz mıdır?(ilbeyali@hotmail.com)