07 Eylül 2018

Tefekkür ile hayatiniz değiştirecek!

Özellikle gençler sıkıldıklarını daha çok söyler oldular. Bakıyorum, sıkıldıkça da daha fazla gömülüyorlar telefonlarına…

Birkaçına sordum, "Üç gün uzak durabilir misin telefonundan?" “Abi üç saat duramam ki!” diyerek cevapladılar. Telefonlarından ayrıldıkça sıkılıyor, sıkıldıkça telefonlarına yapışıyorlardı. Telefon onların yeni gerçekliği olmuş gibiydi. Artık doğal olan gerçeklik sıkıcı geliyordu. Çünkü tefekkür edemiyorlardı. Tefekkürsüzlüğün sebebi de, hayrete düşememekti.

Tefekkür edebilmek için hepimizin, doğal gerçekliğimizin yaratılışı hakkında hayrete düşürecek bilgilere ihtiyacımız var.

Her gün baktığımız kendi görüntümüz bile artık bize sıradan geliyor olabilir. Hâlbuki gördüğünüz bedeninizin altında gelişmiş sistemler bütünü harika bir şekilde işlemektedir. 206 parçadan oluşan kemik sistemi ahenk içinde birleştirilerek isketimiz inşa edilmiş; bu çatıya kaslardan oluşmuş güçlü bir ağ örülmüş ve bizi hayatta tutmak için gözden uzak ve sessiz bir şekilde aksamadan çalışan organlar her biri en uygun yere özenle yerleştirilmiştir. Hayati öneme sahip kanımız, uç uca eklendiğinde uzunluğu 160000 km yi bulan damarlardan oluşan bir dolaşım sistemiyle 30 küsür tirilyon hücremize ulaşmaktadır. Ve mükemmel bir şekilde işleyen bu karmaşık sistem, deri dediğimiz, kendi kendini iyileştirebilen teknoloji ötesi hassas bir tabaka ile kusursuz bir şekilde kaplanarak harika bir güzellikte paketlenmiştir.

Sonra muazzam şekilde yaratılmış gözlerimiz vardır. Ruhumuzun dünyaya açılan pencereleridir onlar. Öyle bir nimettir ki gözlerimiz, dünyadaki en gelişmiş bilgisayarından milyarlarca kere daha gelişmiş olan beynimizin, 100 milyar hücreden oluşan karmaşık yapısının yaklaşık üçte biri görmeye tahsis edilmiştir.

Bizler şekiller, renkler, ışıl ışıl manzaralar sunan görsel güzellikleri görme eyleminin oldukça kolay ve basit olduğunu düşünürüz. Gözlerimize akın eden milyarlarca fotonun anlamlı görsellere kavuşabilmesi için karmaşık sinirsel bir mekanizmanın işlediğini birçoğumuz bilmeyiz bile. Gördüklerimiz beynimize kolay bir şekilde kopyalanıverdiğini zannediyor olabiliriz. Hâlbuki göz retinasından gelen bilgi, beynimizin görsel korteks denilen bölgesinde özelleşmiş hücreler ve devrelerin birbirleri ile işbirliği içinde çalıştırıldığı karmaşık bir sistem tarafından yorumlanmaktadır. Bu devreler hareket, renkler, tonlar, simetri, sınırlar, açılar ve daha yığınla farklı devre başkaca işlevler için özel olarak yaratılmıştır. Ancak bu karmaşık yorumlama süreci sonucunda gördüğümüz şeyin ne olduğunu anlarız.

Allah'ımız yaratma sanatındaki mükemmellik, bu anlattığımızın çok çok ötesindedir elbet. Tefekkürde sınır yoktur. Mesala birçoğumuzun renkleri algılayan fotoresepsör hücrelerinde üç tür pigment bulunur. Üç ana renk olan kırmızı, mavi, sarı renklerine karşı duyarlı olan bu hücrelerden gelen sinyalleri beynimiz birleştirerek diğer renklerin oluşmasını sağlar. Renk körlüğü pigment eksikliğinden kaynaklanır mesela. Şimdi biraz daha hayrete düşelim. Kadınların %15 lik bir kısmında üç değil, dört tip renk fotoresepsörü bulunur. Böylece bu nasipli kullar, bizlerden daha fazla renk görürler. Onların dünyası, bizim gördüğümüzden daha rengarenk olarak yaratılmıştır.

Sinestezik insanları da duymuşsunuzdur. Yüz kişiden birinin dünyasında yaratılan çok özel bir gerçeklik algısıdır bu durum. Sinestezik kullar renklerin tadını alabilir, tadların biçimini görebilir, günlerin rengini, sayıların yerini algılayabilirler. Daha farklı ve çeşitli duyusal karışımlardan oluşan sinestezik farklılıklar vardır. Bazı kişiler için tek tip sinestezik duyum tipi yaşanırken, bazıları için çok daha fazla sinestezik duyum çeşitliliği var edilmiştir. Bu kişiler yaşadıkları bu gerçekliğe öylesine alışkındırlar ki, diğer insanların kendileri gibi olmadıklarını öğrendiklerinde, en az bizim onların haline şaşırdığımız kadar şaşırırlar. Yani bu durum onlar için bir yük değil, şükredilmesi gereken duyumsal bir nimettir.

“Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.” (Nahl 13)

Allah'ımızın esma ve sıfatlarının, yarattıklarının her birine farklı düzeyde tecelli ettiğini öğrenerek tefekkür dünyamızı daha da genişletebiliriz. Gözlerimizin arkasında, nesnelerden yansıyan elektromanyetik ışınımı yakalayan resepsörler, âlemdeki bütün elektromanyetik tayfın sadece trilyonda onu kadarını yakalayabilirler. Mesela biz X-ışınlarını, radyo dalgalarını falan algılayamayız. Ancak Allah farklı canlılarda yaratma sanatının farklı tecellilerini göstermiştir. Örneğin arıların mor ötesi dalga boylarını, çıngıraklı yılanların kızılötesi dalga boylarını algıladıklarını bildiğimizde düşünce ufkumuz genişleyecektir. Yaratılıştaki mükemmellik ve güzellikleri daha derinden idrak etmeye başladıkça Allah'ımızı daha iyi tanıyacak, ahirette yaratılacak yeni bedenimizdeki duyumsal kabiliyetleri ve yüksek boyutlu Cennet gerçekliklerini merakla bekleyecek, daha da ötesi Mevla'mıza kulluk şuurumuzu geliştirerek Cemalullahın aşkını yüreğimizde yakalayabileceğiz inşallah.

Sürekli tefekkürle geçecek bir hayatı yaşayabilmek ancak fikir ve zikirle olur. Bu kıvamı koruyabilirsek sürekli sıkılmak ve oyalanmak yerine, ömrümüzün her nefesini büyük bir derinlikle ve anlam yüklü bir hazla yaşayabilmek nasip olacaktır.

Allah kendisine kavuşabilme aşkını yüreklerimize versin ve kavuşabilmeyi de nasip etsin. Âmin.