Terör ve terörizmi doğru perspektiften okuyabilmek
Terör kelimesini klasik tanımlama ile korkuya yol açan eylem, diğer bir ifadeyle korkuya neden olan kişi, nesne ya da güç olarak anlasak bile Global Dünyada belli güç odaklarının belirlediği hedeflerin gerçekleştirilmesinde faydalanılan bir katalizör olarak tanımlayabiliriz.
Günümüz de çatışmaların geçmişten farklı
olarak iki ordunun karşı karşıya gelerek gerçekleştirdiği klasik savaşların
artık yerini farklı türlere bıraktığı bir ortam söz konusudur. Mücadele ve çatışmalar,
asimetrik bir şekil almış, dünya
gündeminde ülkelerarası mücadeleler geride kalmakta, devlet dışı aktörlerinde
savaş arenasında yerini aldığı yeni bir gündem oluşmaktadır.
Özellikle Ortadoğu da fakat genel
anlamda tüm dünya da Terör söz konusu olduğunda konuşulan ve tartışılan
konuların sebep değil sonuç olduğu bir gerçektir. Terör ve terörün getirdiği
şiddet bir sonuçtur, bunun nedenleri ve ne zaman başladığı asıl tartışılması
gereken noktadır
Terörden sıkıntı çekmeyen ve bunu
problem olarak görmeyen ülke neredeyse yok gibidir. Bu problemi ilk yaşayan ne
ilk ülke ne de son ülke Türkiye değildir. Ancak terör olaylarının yaşandığı
hangi ülke olursa olsun, terör örgütlerinin bir şekilde stratejik ve jeopolitik
açıdan farklı ilgili ülkelerle bağlantılarının olduğu ve bu ülkeler tarafından
neredeyse hep aynı taktik ve metotlarla destekleniyor olması dikkat çekicidir.
Bu gerekçelerden dolayı, ‘’ neden
terör?’’ sorusuna cevap vermek için sorunun geçmişini çok iyi anlamak gerekir ki
doğru çözümler üretilebilsin.
Sosyolojik ve bilimsel bir gerçektir
ki doğru tedavi ancak doğru teşhisin konulabilmesi ile mümkündür
Dünyanın hemen her bölgesinde “hot
spot” diye tarif edilen sıkıntılı yerler bulunmaktadır. Bu yerlerde genelde
Batı dünyası tarafından bir şekilde finanse edilen ve desteklenen savaşlar,
askeri darbeler ve terör problemleri söz konusu. Batı tüm bu tavırlarını
geleneksel sömürgecilik döneminden beri sürdürmektedir.
Her ne kadar “sömürgecilik” geçmişe ait bir tarih ve negatif
anlamlar ifade etse de bu gün eskisinden daha etkili bir şekilde devam
etmektedir.
Sri Lanka’da bulunan ve dünyanın en
tehlikeli örgütleri arasında yerini alan, Tamil Kaplanları (LTTE), 75.000 can kaybıyla ve iki devlet başkanı
suikastıyla ne kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir. Sri Lanka’nın bir İngiliz
sömürgesi olduğu göz önünde bulundurulacak olursa buradaki katkısı da dikkate
alınmalıdır.
İngilizlerin, bizim de hem bölgemizde
hem de orta doğuda yabancısı olmadığımız erken sömürgecilik döneminde “bazı
grupları destekleyip diğerlerini dezavantajlı bir duruma sokmak” şeklinde
uygulanan yöntemleri, ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sinhalalara karşı Tamil
grupları destekleyerek bu örgütün oluşmasına ve güçlenmesini sağlamıştır.
Yine yabancısı olmadığımız bir örnek; Japonya
gibi gelişmiş bir ülkede çok şiddetli eylemler ortaya koyan terör örgütlerinin
varlığı da düşünülmeye değerdir. Burada da 2. Dünya savaşı sonrası ABD’nin bu
ülkede 7 yıl boyunca kendi politikalarını uygulaması ve bu süre zarfında Japon
askeri gücünü tamamen pasif hale getirmesi çok etkin rol oynamıştır. ABD’nin bu
ülkeyi işgali süresince Amerikan emperyalizmine karşı mücadele amacıyla bir
direniş olmuş olsa da sonrasında bunlar içerisinden çok tehlikeli terör
örgütleri olan Aum Shinkrikyo ve Japon Kızıl Ordusu isimli terör örgütleri nin
oluşması sağlanmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus
şu, sömürgecilik döneminde veya bölgenin geçmişinde bu problemlerin olmaması,
ancak işgal ve sömürge yönetiminin sonlanması, toplumların bağımsızlıklarını kazanmasından
sonra problemlerin başlıyor olmasıdır.
İşgal ve Sömürgecilik dönemi içerisin de
atılan yabancılaştırıcı tohumların zamanla yeşermesiyle, sömürgeci ülkeler
ayrıldıkları ülkelerde çok rahat bir şekilde karışıklık meydana getirebildiler.
Söz konusu edilen tarzda bir sömürünün
ve sömürgeciliğin olmadığı tarihi vesikalarla ispatlanmış kimi yerlerde bile
terör olgusunun yaşanması 1. ve 2. dünya savaşı sonrası işgal kuvvetlerinin,
yukarıda ifade edildiği tarzda “yabancılaştırıcı tohumlarını” zamanla
yeşertmesiyle her türlü karışıklığa yol açabilecek potansiyele sahip olduğu
konusudur.
Terörizmi birey ve grup davranışlarına
indirgemek, dar tanımlara hapsetmek,
muğlak ve görünür olmayan bir kamuya atfetmek, Global ve küresel savaşı ve taraflarını
örtmektedir.
Terörizm ve terör kim ve ne için
yapılmış olursa olsun fark etmez, sadece belirlenen bir amaç içindir, belirli
bir stratejik tutumla bağlantılıdır ve birilerinin değişik ölçekli amaçlarına
hizmet eder.
Dolayısı ile İzmir de HDP binasına
yönelik saldırıyı bu perspektiften okursak acaba doğru iz üzerinde olur muyuz?
Vesselam.