VF kat sol
VF kat sağ

21 Haziran 2021

​Terör ve terörizmi doğru perspektiften okuyabilmek

Terör kelimesini klasik tanımlama ile korkuya yol açan eylem, diğer bir ifadeyle korkuya neden olan kişi, nesne ya da güç olarak anlasak bile Global Dünyada belli güç odaklarının belirlediği hedeflerin gerçekleştirilmesinde faydalanılan bir katalizör olarak tanımlayabiliriz.

Günümüz de çatışmaların geçmişten farklı olarak iki ordunun karşı karşıya gelerek gerçekleştirdiği klasik savaşların artık yerini farklı türlere bıraktığı bir ortam söz konusudur. Mücadele ve çatışmalar, asimetrik bir şekil almış,  dünya gündeminde ülkelerarası mücadeleler geride kalmakta, devlet dışı aktörlerinde savaş arenasında yerini aldığı yeni bir gündem oluşmaktadır.

Özellikle Ortadoğu da fakat genel anlamda tüm dünya da Terör söz konusu olduğunda konuşulan ve tartışılan konuların sebep değil sonuç olduğu bir gerçektir. Terör ve terörün getirdiği şiddet bir sonuçtur, bunun nedenleri ve ne zaman başladığı asıl tartışılması gereken noktadır

Terörden sıkıntı çekmeyen ve bunu problem olarak görmeyen ülke neredeyse yok gibidir. Bu problemi ilk yaşayan ne ilk ülke ne de son ülke Türkiye değildir. Ancak terör olaylarının yaşandığı hangi ülke olursa olsun, terör örgütlerinin bir şekilde stratejik ve jeopolitik açıdan farklı ilgili ülkelerle bağlantılarının olduğu ve bu ülkeler tarafından neredeyse hep aynı taktik ve metotlarla destekleniyor olması dikkat çekicidir.

Bu gerekçelerden dolayı, ‘’ neden terör?’’ sorusuna cevap vermek için sorunun geçmişini çok iyi anlamak gerekir ki doğru çözümler üretilebilsin.

Sosyolojik ve bilimsel bir gerçektir ki doğru tedavi ancak doğru teşhisin konulabilmesi ile mümkündür

Dünyanın hemen her bölgesinde “hot spot” diye tarif edilen sıkıntılı yerler bulunmaktadır. Bu yerlerde genelde Batı dünyası tarafından bir şekilde finanse edilen ve desteklenen savaşlar, askeri darbeler ve terör problemleri söz konusu. Batı tüm bu tavırlarını geleneksel sömürgecilik döneminden beri sürdürmektedir.

Her ne kadar  “sömürgecilik” geçmişe ait bir tarih ve negatif anlamlar ifade etse de bu gün eskisinden daha etkili bir şekilde devam etmektedir.

Sri Lanka’da bulunan ve dünyanın en tehlikeli örgütleri arasında yerini alan, Tamil Kaplanları (LTTE),  75.000 can kaybıyla ve iki devlet başkanı suikastıyla ne kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir. Sri Lanka’nın bir İngiliz sömürgesi olduğu göz önünde bulundurulacak olursa buradaki katkısı da dikkate alınmalıdır.

İngilizlerin, bizim de hem bölgemizde hem de orta doğuda yabancısı olmadığımız erken sömürgecilik döneminde “bazı grupları destekleyip diğerlerini dezavantajlı bir duruma sokmak” şeklinde uygulanan yöntemleri, ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sinhalalara karşı Tamil grupları destekleyerek bu örgütün oluşmasına ve güçlenmesini sağlamıştır.

Yine yabancısı olmadığımız bir örnek; Japonya gibi gelişmiş bir ülkede çok şiddetli eylemler ortaya koyan terör örgütlerinin varlığı da düşünülmeye değerdir. Burada da 2. Dünya savaşı sonrası ABD’nin bu ülkede 7 yıl boyunca kendi politikalarını uygulaması ve bu süre zarfında Japon askeri gücünü tamamen pasif hale getirmesi çok etkin rol oynamıştır. ABD’nin bu ülkeyi işgali süresince Amerikan emperyalizmine karşı mücadele amacıyla bir direniş olmuş olsa da sonrasında bunlar içerisinden çok tehlikeli terör örgütleri olan Aum Shinkrikyo ve Japon Kızıl Ordusu isimli terör örgütleri nin oluşması sağlanmıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şu, sömürgecilik döneminde veya bölgenin geçmişinde bu problemlerin olmaması, ancak işgal ve sömürge yönetiminin sonlanması,  toplumların bağımsızlıklarını kazanmasından sonra problemlerin başlıyor olmasıdır.

İşgal ve Sömürgecilik dönemi içerisin de atılan yabancılaştırıcı tohumların zamanla yeşermesiyle, sömürgeci ülkeler ayrıldıkları ülkelerde çok rahat bir şekilde karışıklık meydana getirebildiler.

Söz konusu edilen tarzda bir sömürünün ve sömürgeciliğin olmadığı tarihi vesikalarla ispatlanmış kimi yerlerde bile terör olgusunun yaşanması 1. ve 2. dünya savaşı sonrası işgal kuvvetlerinin, yukarıda ifade edildiği tarzda “yabancılaştırıcı tohumlarını” zamanla yeşertmesiyle her türlü karışıklığa yol açabilecek potansiyele sahip olduğu konusudur.

Terörizmi birey ve grup davranışlarına indirgemek, dar tanımlara hapsetmek,  muğlak ve görünür olmayan bir kamuya atfetmek,  Global ve küresel savaşı ve taraflarını örtmektedir.

Terörizm ve terör kim ve ne için yapılmış olursa olsun fark etmez, sadece belirlenen bir amaç içindir, belirli bir stratejik tutumla bağlantılıdır ve birilerinin değişik ölçekli amaçlarına hizmet eder.

Dolayısı ile İzmir de HDP binasına yönelik saldırıyı bu perspektiften okursak acaba doğru iz üzerinde olur muyuz?

Vesselam.