15 May 2018

Töre, Nizam, Anayasa veyahut Kiriş

Türkler bilinen tarihlerinin en eski devirlerinden beri töreli devletli idiler.

Töre, Türkün devlet atıdır. Ona binerek âleme düzen verir. Orhun Abideleri bunun en eski şahitlerindendir: Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış [2] . İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş... Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemişPeki, töre bozulursa ne olur? Orhun kitabelerinde devletin en eski belgelerinden birinde töreyi bozan en büyük müessirlerden olan emperyalistlere karşı ikaz vardır: Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz [4] imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! O devir Çin suretinde görünen emperyalist naparmış; sözü ve kumaşı ile kendine yaklaştırır, yaklaştırıp, sonra içine yerleşip sonra kötü şeyleri yaparmış. Ne yaparmış bilgili ve cesuru yani liyakatlileri yürütmezmiş! Yani bunlar türlü vesilelerle iş göremez hale getirilirmiş. Devşirmeleri var çünkü! Milletine yan bakar hale gelirmiş! Mankurtlaşmanın bitmeyen hikâyesi! Yabancılaşmanın bu kadar güzel tarifi, törenin bırakılıp aldanmanın bedeli Türk Milletine ata yurttan seslenmeye devam ediyor.

Türk tarihinde ilerleyen zamanlarda töre kavramı nizam kavramıyla birlikte ve nizâm-ı âlem düşüncesi öne çıkarak hususen İslamî dönem Türk tarihinde bahsedilen töre düşüncesi yeni muhtevalar kazanarak devam etti. Devlet ve nizam kelimeleri eş anlamlı iki kardeş olarak Türklerin hayatında var oldu. Bu konu adalet dairesi olarak bilinen nizam çemberi içinde konu ortaya konulur: Adldir mûcib-i salâh-ı cihan, Cihan bir bağdır dîvarı devlet, Devletin nâzımı şeriattır. Adalet dairesi çemberinde devamı da olan bu izahta görüleceği üzere devlet nizamın var edicisi olarak abidelerde görüldüğü üzere tespit edilir. Cemiyet bir töre etrafında bir araya gelir, asabiyesi buna müstenit oluşurken bunu korumak üzere devlet kurulur, mevzuat işler. Türk devletten ve nizamdan vazgeçmez. Adalet bunun merkezinde vaz edilir. Seyyid Ahmet Arvasi kavlince, ilay-ı kelimetullah ve nizamı âlem, ırkları kavimleri milletleri ezmeden zayıflatmadan bir diğerinin tahakkümüne sokmadan birer ademoğlu olarak kendi milli şahsiyetleri ve şuurları içinde tutarak küfürden. batıldan, haramdan arındırarak huzura kavuşturmak demektir. Bütün müminleri (ırk,ırk,kavim,kavim,millet,millet) İslam kardeşliği şuuru içinde barışa ve İslam'a hizmette yarışa davet etmek demektir. Nizam, sömürüye karşı durup düzene taraf olmak demektir. Arvasi kavlince, Türk-İslâm Ülküsü açısından İlây-ı Kelîmetullah ve Nizam-ı Alem davası, milletleri İslâm ile yok etmeyi değil, kelime-i tevhidde birleştirmektir. Kanunnameler ve bu cümleden Fatih kannunamesi bu nizam anlayışının müşahhas tezahürleridir. Fatih, “Ver her kimesneye evladumdan saltanata müyesser ola,  karındaşların nizâm-ı âlem için katl etmek münasibdür” dediği yer bahsedilenlere somut bir işarettir.

Modern zaman gelişmeleri muvacehesinde töre ve nizam kavramlarımıza bir yenisi eklenir: Anayasa. Osmanlının son dönemlerinden itibaren anayasa çalışmaları töre ve nizamın devlet çerçevesindeki ana metni ve meselesi olur. Ama işin ruhundaki mahiyet değişmez, (değişmemeliydi); devlet milletiyle kendi içinde ve alemde var olmak için töresini ve nizamını modern bir ad altında ifade eder. Töreli devletli Türkler nizam anlayışlarından vazgeçmezler. 1808 sened-i ittifakla başlayan süreçte Tanzimat fermanı, Islahat Fermanı, I ve II. Meşrutiyetler, 1921 Teşkilat-ı Esasiyesi, 1924, 1961, 1982 anayasaları ile Türkler nizamı aramaya devam ederler. Son dönemde artık yeni bir anayasa yapımı ihtiyacı dile gelmekte ve arayış sürmektedir. Bu süreçte yine sözü tatlı teknolojisi hoş olanlar bizi yaklaştırıp içimize yerleşmek için her türlü oyunu oynadılar, oynuyorlar. Emperyalistler cesur ve liyakatlilerimizi devşirmelerine kurban edip mankurtlarıyla devam için durmadan çalışmaya devam ediyorlar.

Kavram değişse de Türkün devlet ve nizam aşkı hiç bitmiyor. Devlet, milleti düzenle yaşatmak için töreyi koyup koruyan ve âleme bu bakışla nizam çağrısı yapan millet sesidir. Töre konuşunca han susar diye boşuna denmemiştir. Tarihimiz boyunca töre, nizam ve anayasa üzerinden yapılan tüm gayretler bir gayenin gerçekleşmesi içindir. Türk nizam demektir. Ötüken'den gelen ses hiç unutulmamış: …ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Türkler, asırlık sürekliliklerin milleti olarak zaman değişse de kavramlarını yenileyerek ruhundaki özü sözünde yansıtarak var olmuşlardır. 

Türk'ü töreli, kanun-nizam sahibi, töresi olan, güçlü-kuvvetli anlamlarına geldiği şeklindeki izah ile düşündüğümüzde mesele daha da anlam kazanır. İli tutulup töre daima düzenlemiştir; il gider töre kalır denmiştir. Töre/nizam/anayasa istikbal ve istiklaldir! Lafızların değişmesi zaman için mümkündür lakin onların ardındaki özümüze dair mefhumu kaybetmek töreyi unutmaktır. Yay ve ok için kiriş ne ise, devlet ve millet için töre/nizam/anayasa odur…

Vesselam!