01 May 2016

Tozlu raflar arasından unuttuğumuz bir zafer Kut’ul Amere

Bazı dünya devletleri kaybedilen savaşlarını, yaptıkları büyük bütçeli filmlerle kazanılmış zafer gibi gösteriyor.  Gerçekle ilgisi olmayan sanal tarihlerini bilgisayar oyunlarıyla gerçekmiş algısı veriyor.

Onlar öyle yaparken biz ne yapmışız. Büyük mücadelelerle, kanla, canla kazandığımız zaferlerimizi bile tarihin en izbe köşelerinde unutulmaya terk etmişiz. Yedi düvele karşı kazandığımız Çanakkale zaferimizi bile 1950 yılından sonra hatırlamaya başladık. İnanın bu hatırlamada Çanakkale'de yatan Anzak askerlerin yakınlarının büyük katkısı var. Onlar anma için ecdatların mezarlarına gelip durmasalar, beklide daha geç hatırlayacaktık.

İngilizler, Çanakkale'de ölen askerler için ilk mezarlıklarını 1923 de, Fransızlar 1926 da açtıklarını biliyor muydunuz? Buna rağmen biz ilk abidemizi bir gazetenin önderliğinde 1950 de, ilk şehitliğimizi ise 1986 da açtık.

Bir zaferimiz daha var unuttuğumuz. Onu yakın zamana kadar yolda çevirdiğiniz insanların büyük bir bölümü ilk kez duyduğunu söyleyecekti. Kut'ul Amare zaferi;  bir taraftan Çanakkale de mücadele verirken, diğer taraftan İngilizlere karşı kazanılmış büyük bir zaferdir.

Cumhurbaşkanlığının himayesinde anılıyor

29 Nisan 2016 Cuma günü 100. yılına giren Kut'ul Amare Zaferi;  Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde yurdumuzun bir çok köşesinde anılmaya başlandı. Bu önemli etkinlik çeşitli etkinliklerle Ekim ayına kadar devam edecek.

Yeni duymaya başladığımız bu kutlu zaferimiz nasıl kazanılmış, neler yaşanmış sayfaları yavaş yavaş çevirerek bir göz atalım istedim. Bu konuda Tarih Araştırmacısı Yazar Aydın Ayhan bey güzel bir çalışma yapmış. Aydın beyin bu önemli çalışmasından da faydalanarak sizlere anlatmaya çalışacağım.

Bu zaferimiz hep unutturulmak istendi. Çünkü İngilizler Kut'ül Amare'de tarihlerindeki en büyük mağlubiyetlerinden birini tatmışlar.     İngilizler'in "Mezopotamya Seferi" adı verdikleri Irak Cephe'si, Hindistan'ın Bombay şehrinden hareket eden, İngiliz ve Hintli birliklerden oluşan kuvvetlerin 15 Ekim 1914'te Bahreyn ve 21 Kasım 1914'te Basra Körfezi'ndeki Fav Yarımadası'ndan başlaya Irak Basra'yı işgali ile açıldı. Bu bölgede askeri gücü oldukça zayıf olan Osmanlı kuvvetleri işgale karşı direnemediler. Basra'yı geri almak üzere, Binbaşılıktan Yarbaylığa terfi ettirilen Süleyman Askerî Bey cephe komutanlığına atandı. 

Süleyman Askeri Beyin acı hikayesi

Yerli Araplar ve gönüllülerden topladığı kuvvetlerle Şuayyibe'de İngilizlere karşı taarruza geçen Süleyman Bey, 3 gün süren savaşın sonucunda yenilgiye uğradı. Bu savaşta bacağından yaralanan Süleyman Askerî Bey, gözlerinin önünde kendi yetiştirdiği gencecik vatan evlatlarının şakır şakır öldüğünü görüp, üzüntüden Bercisiye koruluğu yakınlarında intihar etti. 
Artık önemli bir direnişle karşılaşmayacağına inanan İngilizler, Basra vilayetindeki önemli stratejik mevkileri ele geçirerek buradaki durumlarını sağlamlaştırmayı ve Bağdat'a İlerlemeyi hedefliyorlardı. Gerçekten de fazla bir direnişle karşılaşmadan önce Kurna'yi daha sonra da Amare'yi işgal ettiler. 

Osmanlı kuvvetleri düzgün bir şekilde Selmanipak'a çekilerek burada bulunan hazır mevzilere yerleşip, savunma önlemleri aldılar.  23 Kasım 1915'te Selmanipak'a taarruz eden İngilizler şiddetli bir direnişle karşılaştılar. İngilizler, Osmanlı kuvvetlerinin karşı taarruzu sonucu 4.500 kişi civarında kayıp vererek 25 Kasım'da Kut'ul -Amare'ye doğru çekildiler.  Burada hızla sıkı bir kuşatma altına alındılar. 

Cephede komutanlar değişti

İngiliz ve Hint askerleri, General John Nixon ve General Charles Townshend komutasında 1915 sonbaharında Bağdat'a doğru yürüyüşe geçti. Albay Nureddin Bey ( Nureddin Paşa) 27 Eylül 1915'te İngilizleri Kut önünde karşıladı. İlk önce Bağdat'ın 30 km güneyine kadar çekilen Türk ordusu, İngilizleri püskürttü ve General Townshend etrafı Dicle nehri ile çevrili Kut yarımadasında kuşatıldı.

Nureddin Paşanın yerine Irak komutanlığına 52. Tümen Komutanı Halil Paşa getirildi. İngiliz birlikleri  Halil Paşa kumandasındaki kuşatmayı yarmak için Basra'daki İngiliz genel karargahının yaptığı üç taarruz da büyük kayıplar ve fiyaskoyla sonuçlandı. 
Kut-ül Amare'de İngiliz birliklerinin komutanı General Townshend de diğer dörtgeneral ile birlikte esir alınmıştı.

İngiltere, General Aylmer komutasındaki birliklerin başarısız olan birinci taarruzun ardından Irak cephe komutanı J. Nixon'ı azledip Percival Lake'i bu göreve getirdi; ancak yeni komutan da kuşatmadaki birliklerini kurtaramadı. Çaresiz kalan İngilizler, savaşa birlikte girdikleri Rusya'dan yardım istedi. O dönemde İran'ın Kirmenşah bölgesini işgal etmiş olan Rus kuvvetlerinin komutanı Baratov'un Kut üzerine yaptığı saldırı da sonuçsuz kaldı. 
Kurtuluş ümidi kalmayan, erzak ve cephane sıkıntısı çeken General Townshend, Halil Paşa'ya 26 Nisan'da mektup yazarak Kut'u teslim etmeye hazır olduklarını bildirdi. Halil Paşa ise birlik, silah ve cephaneleri teslim etmesi şartıyla istediği yere gidebileceği cevabını verdi. Townshend ise tüm silah ve cephanesini yok ettirerek 29 Nisan 1916'da teslim oldu. 
Bu savaşın bir diğer önemi ise, İngilizler ilk kez savaş uçaklarının ilk kez burada denemeleridir.

Halil Paşa Kut'ül Ammare zaferine istinaden Kut soyadını almıştır.

Halil Paşa'nın kabri Beşiktaş'ta ki Yahya Efendi Dergahı Haziresi içindedir. Ziyaret edip dua etmek isteyenler için bu bilgiyi de paylaşmak istedim.