26 Mart 2017

Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi

Bugün;27 Mart 1923 günü bir suikastle şehit edilen Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'den ve Onun şehit edilmesinden bahsedeceğiz.

Ali Şükrü Bey, Trabzonlu olup 1884 yılında Beşikdüzü'ne bağlı Denizli köyünde doğdu. Babası mütekaid Bahriye kolağası (önyüzbaşı veya kıdemli yüzbaşı) Hacı Hafız Ahmet Kaptan'dı. Heybeliada'da bulunan Bahriye Mektebi'nde öğrenim gördü. Okulu 1904 yılından tamamladı ve bahriye erkan-ı harp subayı oldu. 1909 yılında kurulan Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti'nin kurucularından birisi oldu ve bir süre ikinci başkanlık görevini üstlendi. Cemiyetin Osmanlı donanması için almak istediği nakliye gemilerini almak üzere Liverpool'e gönderildiğinde eğitimini tamamladı ve çok iyi düzeyde İngilizce öğrendi. İngiltere'de bulunduğu dönemde Türkiye aleyhine yapılan propagandalara karşı çalıştı; Liverpool Times gazetesinde çeşitli makaleleri yayımlandı.

 Ali Şükrü Bey, Yüzbaşı rütbesinde iken askerlikten istifa edip siyasete atılmaya karar verdi. İttihat ve Terakki aleyhtarı görüşlere sahipti. 1920'de Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Trabzon mebusu seçildi. İstanbul'un işgalinden sonra Meclis-i Mebusan'ın kendini feshetmesi üzerine Ankara'ya giderek ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Trabzon milletvekili olarak girdi.

 Ali Şükrü Bey mecliste, Mustafa Kemal'in önderliğindeki Birinci Grup'a muhalif milletvekillerinin toplandığı İkinci Grup'un liderlerinden biri oldu. 28 Nisan 1920'de içki yasağı konusunda meclise yasa teklifi verdi ve yasalaşması için büyük çaba sarf etti.

 1.Mecliste İkinci Grup

 Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in Mecliste izlediği siyaseti anlatmadan önce Onun da içinde bulunduğu İkinci Gruptan kısaca  bahsetmekte fayda var.

 

  1. Grup, 1922 Temmuz'unda 1.Meclis'te oluşmuştu. Kuruluşunun başlıca amaçları Mecliste diktatörlük ve şahsî hâkimiyet kurulmasını önlemekti. Milletvekili mevcudu hakkında verilen rakamlar değişik olmakla beraber toplam üye sayısı 437 olan Meclis'te II. Grup'un mevcudu, 120 civarında gösterilmektedir.

 Birinci Meclis'e büyük oranda demokratik vasfını kazandıran İkinci Grup, kişilere dayalı bir yapıya sahip değildi. Resmî lideri yoktu. Ön plana çıkan isimle şunlardı: Erzurum mebusları Hüseyin Avni (Ulaş-hukukçu) ve Süleyman Necati (Güneri-hukukçu), Kayseri Mebusu Rıfat (Çalıka-hukukçu), Canik Mebusu Emin (Geveci-hukukçu), Sinop Mebusu Hakkı Hami (Ulukan-hukukçu), Mersin Mebusu Selahattin (Köseoğlu-Albay), Sivas Mebusu Kara Vasıf (Karakol-Albay) ve Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey (Binbaşı)… (Demirel,1994:73)

İkinci Grup temel mesele hâline gelen üç sorunu çözdükten sonra Meclis kapanana kadar çok uyumlu davranmıştır. İki grup arasında Millî Mücadele konusunda fikir ve eylem birliği olsa da iç politika konuları uzun tartışmalara yol açabiliyordu.

 Ancak resmî tarih; aslında tam demokratik olan bu dönemi, hilafetçilerle cumhuriyetçiler arasındaki mücadele biçiminde tanımlayıp yalan ve yanlış beyanlarla geleceğe taşımıştır.

 Ahmet Demirel Meclisteki iki grup  arasındaki farkı şöyle anlatır: "Birinci Grup, seçkinci bürokratik anlayışla, kuvvetler birliğine dayalı, tek partili otoriter bir cumhuriyet yönetimi altında çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel dönüşümleri hedeflerken; İkinci Grup, kişisel egemenliğin karşısında Meclis üstünlüğünü, kanun hâkimiyetini, güçler ayrılığını, çoğulculuğu, fikir özgürlüğünü savunmakla, bir muhalefet grubuna dönüşmüştü. "Tüm endişeleri, rejimin, kişisel egemenliğe dayalı, otoriter tek partili bir yönetime yönelmesiydi." 'Ama ne yazık ki, İkinci Grup'un korktuğu başına geldi ve Türkiye Cumhuriyeti bir tek parti diktatörlüğü olarak doğdu. (Demirel,1994:791)

 Atatürk'ün yakın dostu Falih Rıfkı Atay, 1.Mecliste Ali Şükrü Bey ve arkadaşlarının tutum ve davranışlarını şöyle anlatır: Anadolu'da Tanzimat'tan da öncesini hatırlatan bir hava vardı. Şair Akif, sarıklı hocalardan çoğu, Trabzon milletvekili Ali Şükrü bu grupta idiler. Ali Şükrü bir deniz kurmayı olduğu halde en azılı olanlardan biri idi. Cüretli ve atılgandı. Bir sağlık kanunu tartışmasında: “Kadınlarımızdan ne ister bunlar? Yüzlerini açtırmayacağız!” diye haykırmıştı. Men-i müskirat adlı içki yasağı kanunu da Ali Şükrü'nün teklifi üzerine bir şeriat kanunu olarak çıkmıştı. (Atay,1998:259-260)

 Ali Şükrü Bey'in İzlediği Muhalif Siyaset

 1.Meclis'in en çok dikkat çeken simalarından biri 36 yaşında mebus seçilen Ali Şükrü Bey'di. İkinci Grup'un hitabeti güçlü sözcülerindendi. Trabzon temsilcisi, bahriye subayıydı. Konuşurken, ‘Dünkü Fransız basınında şöyle bir haber okudum.' diyecek kadar Fransızcaya da vâkıf ve münevver bir şahıstı.

 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, hakkında ‘Millî Mücadele'nin samimi insanlarından' kaydını düştüğü Ali Şükrü Bey, kuvvetli bir tenkitçiydi. Ali Şükrü Bey,  Gensoru konusu yaptığı bütün meselelerde ilgili bakanları ağır şekilde hırpalamaya muvaffak olmuş ve hemen her zaman müspet sonuç aldığı için icra vekillerinin korkulu rüyası haline gelmişti. İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun 19 Ocak 1923'te görüşlerini açıklamak maksadıyla çıkarmaya başladığı Tan Gazetesi'nin sahibi ve aynı zamanda başyazarıydı.

 Uzun süre Londra'da kaldığı için Batı Demokrasisi'ni de yakından tanıyan Ali Şükrü Bey, kuvvetli bir tenkidçi olduğundan “Her gensoru önergesi sırasında bakanları ağır bir şekilde hırpalamaktaydı. Bu yüzden Hükümetin Bakanları, Ali Şükrü Bey'den son derece çekinmekteydiler.” (Ateş,1998:58)

 Ali Şükrü Bey Musul'un ve on iki adanın başka devletlere verilmesine karşı çıkanlardan biridir.

 Bir kumandan ve bir askerî mütehassıs olan İsmet Paşa'nın Boğazlar ve askerî tahdidat meselesini hallettiğini, fakat bir diplomat olmadığı için diğer meselelerde muvaffak olamadığını ileri süren Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Mehmetçiğin süngüsü ile kazanılan muazzam zaferin Lozan'da heba edildiğini söylemişti.

  Dönemin Meclis Başkanı Ali Fuat Cebesoy, Ali Şükrü Bey'den şöyle bahseder: Ali Şükrü Bey,  Lord Curzon'un oyunlarına ve desiselerine kurban gittiğimizi iddia etmiş ve “Bu murahhas heyetinin sulh meseleleri üzerinde sözleri olamaz efendiler. Artık bunların vazifeleri bitmiştir.” Demişti. Ali Şükrü Bey, Lozan'a gidecek yeni bir heyetin neler yapması lâzım geldiğine dair kendi şahsî mütalaalarını uzun uzun anlatmıştı. Sonra on iki ada, Yunanistan'ın elinde bulunan adalar ve Musul meselesi üzerinde durmuştur. (Cebesoy,2007:432)

 Ali Şükrü Bey, Kurtuluş Savaşı sırasında savunulan daha sonra politik sebeplerden dolayı vazgeçilen ilke ve hedefleri büyük bir saflıkla savunmaya devam ediyordu.

 "...Musul cephesinde icabeden ihzarat yapılmış mıdır? Ani bir darbe ile Musul'u alabilecek miyiz! Yani Musul'a kâfi miktar tayyare, benzin vesaire gitmiş midir? (Altan,M,2001:198) Diyordu.

 Ali Şükrü Bey, Lozan konusunda yapılan ‘gizli celse'de Misak-ı Milli için şunları söylemişti: "Misak-ı Milli bu mudur? Arkadaşlar bendenizin bildiği millete karşı ahkâmına ahit ve yemin ettiğimiz Misak-ı Milli'de bir hudut vardır. O hudut da mütakerenin hini akdinde ordularımızın bulunduğu hudutlardır." (Altan,M,2001:199)

 Lozan Görüşmelerini dikkatle takip eden Ali Şükrü Bey, Hükümete bu konuda da sert eleştiriler yöneltmişti.

 Ali Şükrü Bey, “Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan zaferin Lozan'da, Lord Gürzon'un (İngiliz) oyun ve hilelerine kurban edildiğini söyleyerek, “Bu murahhas heyetinin barış üzerine bir sözü olamaz.” (Kabaklı,1989:42) diyordu.

 Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal Paşa ile tartışmaktan da çekinmiyor zaman zaman onunla Meclis'te karşı karşıya geliyordu:

 Bir gün Ali Şükrü Bey'in muhalefeti Mustafa Kemal'i o kadar kızdırır ki, Mustafa Kemal, daha fazla dayanamayarak “Memleketi zarara sokuyorsunuz. Amacınız nedir?”(Ateş,1998:56) diye öfkeyle bağırmaktan kendini alamaz.

 Meclis Başkanı Ali Fuat Cebesoy da Ali Şükrü Bey'le Mustafa Kemal Paşa arasında geçen bir tartışmayı şöyle anlatıyor: Meclise sinirli bir hava hâkimdi. Mustafa Kemal Paşa kürsüyü terketmiyor, sualleri cevaplandırıyordu. Mebuslardan bir kısmı bulundukları yerlerden ayağa kalkıyor ve konuşuyorlardı. Bir kısmı da kürsünün etrafına gelmişler, Gaziye cevap yetiştiriyorlar, sualler soruyorlar, tenkidler yapıyorlardı. 

 Bunların arasında Ali Şükrü Bey de vardı. Paşa, sözlerini tamamladıktan sonra Ali Şükrü Bey'in:- Ben de söyliyeceğim. Demesi üzerine Gazi Paşa, hiddetli bir tavırla:

- Bir haftadır söylüyorsunuz, , maksadınız nedir? Diye bağırarak Ali Şükrü Bey'in üzerine yürümüştü.

Bu sırada birinci ve ikinci grup azalarından bazıları Meclis salonunun ortasında birbirlerine bağırmakta olan mebusların etrafını almışlardı. Gürültüler, şiddetli ve asabî hareketler oluyordu. Ali Şükrü Bey:- Kimseyi ithama hakkınız yoktur, diye bağırıyor, Sinop Mebusu Hakkı Hami Bey:- Mecliste emniyet yok mudur? feryadını basıyordu.

- Meclis her vakit emniyetini muhafaza eder. Şimdi de vardır. Susunuz, herkes yerine otursun.

İhtariyle müdahalede bulundum. Ali Şükrü Bey'in sesi yükseliyordu:

- Emniyeti şahsiye mefkut mudur? (Cebesoy,2007:348-349)

Bilinenlerin aksine Ali Şükrü Bey'in Mustafa Kemal Paşa'ya muhalifliği eski yıllara dayanmaktaydı. Ali Şükrü Bey daha ilk Meclisin oluşturulduğu seçimlerde milletin iradesine müdahale edildiği için itiraz etmişti.

 Binbaşı Hüsrev Gerede bu olayı şöyle anlatır: Trabzon'dan Ali Şükrü imzasıyla Kara Vasıf bey'e yazılan 3 Kasım 1919 tarihli bir mektupta, Trabzon seçimlerine karışılmasından şikayet ediliyordu.Mektupta ayrıca  Pontus ve Ermenistan tehlikesi ile  karşı karşıya olan bu vilayette milletvekillerinin kağıt üzerinde değil doğrudan doğruya vilayeti temsil etmelerinin gerektiğinden söz ediliyordu. (Gerede-Önal-2003:158-159)

 Ali Şükrü Bey'in Hedef Haline Gelmesi

 Ali Şükrü Bey'in bu mücadeleci tavrı bir süre sonra onu tasfiye edilecek bir hedef haline getirmişti. Artık bazı mahfillerde alenen onun dövülmesinden ve işyerinin yakılıp yıkılmasından bahsediliyordu.

 Atatürk'ün yaverlerinden Kılıç Ali yaşanan bu süreci şöyle anlatır: Sofrada her zaman olduğu gibi açık ve samimi sohbetler oluyordu. Bir ara konuşmalar o gün Meclis'te meydana gelen olaya intikal etti. Hazır bulunan milletvekilleri, Ali Şükrü Bey'in kürsüden Meclis'in moralini bozduğunu ve yanlış bir zihniyetin savunuculuğunu yaptığını belirtmeye çalıştılar.

Gazi, Ali Şükrü Bey'in konuşmasını hiç beğenmemişti. Hatta çok üzülmüş, “Böyle konuşan insanlar gerçekten dövülmeye layıktır” demiş ve bu konu üzerinde uzun uzadıya durmuştu. (Kılıç-Turgut, 2010:193)

 Mustafa Kemal Paşa'nın Ali Şükrü ile ilgili düşüncesini Kazım Karabekir de günlüklerinde şöyle naklediyor: “Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara'ya makine getirmiş. Tan Gazetesi çıkaracakmış. Gazi yanımda Cevat Abbas'a şöyle dedi: “Muhalifler matbaa yapıyor da siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı!”(Mumcu,1998:55)

 Ali Şükrü Bey'in Şehit Edilmesi

 Ve Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur. İkinci Grup liderlerinden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey 27 Mart Salı gecesinden beri ortalarda yoktur. Ne olduğu, nereye gittiği en yakın arkadaşları tarafından dahi bilinmiyordu. Bir cinayete kurban gitmesi ihtimalinden bahsediliyordu.

 Ali Şükrü Bey, 1. Meclis'te yaptığı muhalefetin bedelini canıyla ödemiş, Çankaya Muhafız Tabur Komutanı Topal Osman'ın bir suikast tertibiyle öldürülmüştür.

 İçten içe plânlanan senaryo Topal Osman eliyle hayata geçirilmiş, Ali Şükrü Bey, davet edildiği Topal Osman'ın evinde kendisini bir dost sohbetinde zannederken çay içtiği bir sırada üzerine çullanılarak öldürülmüştür. Ali Şükrü Bey, katillerine direnmek için o kadar gayret eder ki, yerdeki hasırın bir parçası yırtılarak avucunun içinde kalmıştır.

 Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey bu haber üzerine Meclis kürsüsünden umumî heyete şöyle hitap etmişti: Bu şerefli kürsü, bugün elîm bir vaziyete sahne oluyor, bu şerefli milletin mebusları bugün kan ağlamış bir zavallı, bir biçare gibi birbirlerine bakıyorlar. Ey Kâbe-i millet, sana da mı taarruz? Ali Şükrü'ye tecavüz eden, milletin namusuna tecavüz etmiştir. Böyle namussuzlar yaşamamalı.(Cebesoy,2007:357)

  Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından yeniden yazılan İhanet-i Vataniye Kanunu'yla seçimlerde Birinci Grup adayının karşısına çıkılması vatan hainliğine denk hâle getirildi. Böylelikle 1923 seçimlerinde Birinci Grup tek başına kalmıştı.

 Mustafa Kemal Paşa'nın Muhafız Alayı Komutanı Topal Osman'ı kullananlar bilahare ona sahip çıkmazlar. Ali Şükrü Bey'i öldürdüğü gerekçesiyle bu sefer Topal Osman bir çatışmayla öldürülür.

 Ali Fuat Cebesoy  o anları şöyle anlatır: Osman Ağa ve maiyetinin katil oldukları tahakkuk edince, bunların yakalanmaları oldukça nazik ve mühim bir mesele halini almıştı. Çünkü alayına mensup bölükler Gazi Paşa'nın muhafızlarıydı. Gazi, refikasıyla birlikte akşam yemeğini Çankaya Köşkünde yedikten sonra gizlice ve kimsenin dikkatini çekmeden istasyona inmiş, ondan sonra muhafızların tebdili ve Osman Ağa ile maiyetinin tenkili başlamıştı. (Cebesoy,2007:357)

 Ali Şükrü Bey'in perde önündeki görünen katili Topal Osman'ın nasıl bir şahıs olduğunu Kılıç Ali şöyle anlatır: Topal Osman, Mustafa Kemal Paşa'ya o kadar bağlıydı ki, Ethem'in şımarıklıklarına dayanamıyor, her an bir olay çıkarmak istiyordu. Beni ve Recep Zühtü'yü bir kenara çekerek şöyle dedi: “Uygun görürseniz ben bu Ethem'i bu gece yok edeceğim!” Ederdi de. Pervasız bir adamdı. Fakat biz karşı çıktık. (Kılıç-Turgut, 2010:137)

 Mehmet Altan  bu cinayeti şöyle analiz eder: Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi Birinci Meclis'in sonudur. Kimin öldürttüğü, kimin emriyle öldürüldüğü, Topal Osman'ın Ali Şükrü Bey'i niçin vurduğu anlaşılamamıştır. Daha doğrusu kamuya yansımamıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk Meclisi bir milletvekilinin cesedi ile sona ermiştir.(Altan, M, 2004:111)

 HAFTAYA: CUMHURBAŞKANLIĞININ GENERAL GÜRSEL'DEN GENERAL SUNAY'A GEÇİŞİ                                       

 

                                                     KAYNAKLAR

 Altan Mehmet, (2001), Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar, İstanbul: Birey Yayıncılık

 Atay F. Rıfkı,  (1998), Çankaya, İstanbul:Bateş Yay.

 Ateş N. Yurtseven, (1998), T.C.'nin Kuruluşu ve TCF,  İstanbul:Der. Yay

 Cebesoy Ali Fuat,(2007),Siyasi Hatıralar, İstanbul:Temel Yayınları

 Demirel Ahmet,(1994) Birinci Mecliste Muhalefet,İstanbul:İletişim Yay

 Gerede Hüsrev-Önal Sami,(2003)Hüsrev Gerede'nin Anıları,İstanbul:Literatür Yay

 Kabaklı Ahmet,(1989), Temellerin Duruşması, İstanbul: Türk Edebiyat Vakfı Yay

 Kılıç Ali -Turgut Hulusi,(2010)Kılıç Ali'nin Anıları, İstanbul:İş BankasıYay

 Mumcu Uğur, (1998), Kazım Karabekir Anlatıyor, Ankara: UM.AG Yay.

 Velidedeoğlu Hıfzı Veldet, (1977), Anıların İzinde, İstanbul:Remzi Kitabevi.