24 Ağustos 2019

Trakya’da saklı bir cennet; İğne Ada

İğneada uzun zamandır görmek istediğim bir yerdi. Birkaç yıl önce yakın bir dostum oraya gittiğini ve çok beğendiğini söylemişti. Üstelik bana öyle güzel fotoğraflar göndermişti ki orayı merak etmeye başladım. Bir türlü program yapıp gidememiştim.  Geçtiğimiz hafta başka b ir arkadaşım haftasonu İğneadaya gidicez sen de gelmek ister misin? Diye teklif edince. Hemen kabul ettim. Bu bir tesadüf müydü? Asla. Bana göre kalpten istediğiniz her şey doğru zaman gelince gerçekleşir. Hem de siz hiç uğraşmadan başka birileri sizin yerinize her şeyi planlar. Size de şükretmek kalır.

Yola çıkmadan bir gün önce bazı sitelerdeki yorumlara bakıyorum. Bazıları demiş ki; sakın gitmeyin, onca yolu gitmeye değmez. Görülecek bir şey yok çok sıradan. Bazıları da; mutlaka gidin görün. Görülmeye değer! Ve ben gidip gördükten sonra ikinci kısımdakiler gibi düşünmeyey başladım. Gerçekten görülmesi gereken çok özel bir yer İğneada.

Zamanı iyi değerlendirmek adına günün en nurlu zamanında sabahın erken saatlerinde buluşma noktamıza vardık. Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada'ya ulaşmak İstanbul'dan yaklaşık 4 saat sürüyormuş. Yolumuzun üzerindeki şık bir mekanda kahvaltı molası veriyoruz.

Mola sonrası otobüsümüze binip Tekirdağ üzerinden yola devam ediyoruz. Yol boyunca rehberimiz o bölgeye ait tarihi bilgileri bizimle paylaşıyor. Buraya gelmende önce bu bölge hakkında yaptığım okumalar dışında da farklı şeyler öğrendiğime seviniyorum.

Buranın adının nerden geldiğini soruyoruz. İğneada'nın fethini yöneten komutanın adı İne Bey buraya kendi adını vermiş ve İne ada zamanla iğne ada adını almış. İğne ada'nın burnu iğne şeklinde olduğu için bu adı aldığı düşünülse de gerçek hikayesi tarihten geliyormuş.

 

Dupnisa Mağarası

İlk durağımız; beni oldukça etkileyen Dupnisa Mağarası. Otobüsümüzden inip rehberimizi takip etmeye başlıyoruz. Mağara girişi ücretli. Önce ödememizi yapmak için  sıraya giriyoruz. Mağaranın girmek için tepeye doğru uzunca bir merdiven yolu bizi bekliyor. Bu yol öylesine güzel ki merdivenleri çıktıkça manzara daha da güzelleşiyor. Tepeden etrafı seyretmek harika. Yukarı doğru upuzun merdivenleri tamamlayıp mağaraya ulaşıyoruz.

Dupnisa mağarası yürüyüş yolları ve ışıklandırması ile ziyaretçilerine görsel zenginlikler sunuyor. Bölgedeki birçok başka yerde olduğu gibi ismi Bulgarcadan geliyor ve Türkçe'de “delik” anlamına geliyor. Tarih boyunca eşkıyalar ve kaçaklar burada saklanmış ve birçok efsaneye konu olmuştur.

Dupnisa Mağarası, milyon yıllık sarkıtlar ve dikitlerden oluşmuş ve içinde 60.000 kadar yarasının yaşadığı söylenen, Istıranca ormanlarının altında kilometrelerce uzanan gizemlerle dolu bir yer.

Mağara içinde mevsim birden bire yazdan kışa dönüyor. Biraz üşüsek de merakla gezmeye devam ediyoruz. Her taraf o kadar orijinal ki bolca fotoğraf çekiyoruz. Çıkışta doğal ürünlerin satıldığı çarşıya uğrayıp bir şeyler alıyoruz. Ve tabi yemyeşil çimenlerin üzerinde oturup biraz topraklanıyoruz. Doğada olmak, Yaratılan her canlı da varoluşun muhteşemliğini görebilmek insan ruhuna şifa veriyor.

Kıyı Köy

İkinci durağımız küçük, sakin bir sahil kasabası; Kıyı Köy. Bir tarafında liman, diğer tarafında sahil var. Tepedeki restoranlardan birinde yemek molası veriyoruz. Etraftaki yeşil ve maviden ibaret manzarayı izlemek epey keyifli. Ve yemekleri tahmin ettiğimden çok daha lezzetli.

Her yer o kadar sakin ve huzurlu ki. Yemek sonrası tepeden sahile doğru yürüyüş yapıyoruz. Bir anda etrafımızı köpekler sarıyor. Küçük, büyük o kadar çoklar ki. Yaklaşık 40 -50 kadar köpek sahil de toplanmış. Hayatımda bu kadar köpeği bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Bu kadar huzurlu bir yerde bu manzara beni düşündürüyor. Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Hayat sürprizlerle doluJ  Buraya giderseniz sakın sahilde yalnız yürümeyin. Biraz korkutucu olabilir.

Balkan Köyü

Bir sonraki molamız Sislioba Balkan Köyün'de oluyor. Bu küçük köy kahvesinde çay içip köylülerin üretimi olan ürünlerden satın alıyoruz. (köy meydanında bal, tarhana, ekşi mayalı ekmek, gözleme vb doğal ürünler bulabiliyorsunuz.)

Tarihi Balkan köyü evlerinin yanında hatıra fotoğrafları çekiyoruz. Ve yola devam etmek üzere otobüsümüze tekrar biniyoruz. Bu bölgede görülecek o kadar yer var ki gezimiz keyifle devam ediyor…

Haftaya devam edecek…