VF kat sol
VF kat sağ

20 May 2015

TSK'daki Fetullahçılar ve tırmanan darbe tehdidi!

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarına dair Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın soruşturma başlattığı bilgisi çok önemli.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı ağırlıklı 82 General ve Amiral'in de bulunduğu 1200'e yakın kişiye dair en önemli verinin de MİT tarafından gönderildiği iddia edilen raporlardan oluştuğu söyleniyor.

Ergenekon, Balyoz ve bu sürecin diğer artçı soruşturmalarının amacı dışına çıkarılması yoluyla gerçekleştirilen tasfiyeleri hesaba katınca, 1200 kişi akla yatkın bir rakam. Buna bir de bilhassa 1996'dan sonra örgütün TSK'ya sızma hedefi koyduğu ve bilhassa Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde örgütün başına biat eden hatırı sayılır "özel birlik" mensubunun bulunduğu bilgisini ekleyince rakamın katlayarak artacağını söyleyebiliriz.

Örgüt liderinin, tabanına verdiği mesajları, sözde sohbetleri arasına sıkıştırdığı malum.

Öyle ki bu mesajlarla, harekete geçirebileceği henüz deşifre edilmeyen "silahlı gücü"nun varlığı da tartışma götürmez bir vaka.

Muhtemeldir ki HDP'yi mağdur pozisyonuna itekleyen patlamalar, vitesleri ikiye katlama mesajını doğru okuyan örgüt mensuplarının eylemiydi.

Yine Fetullahçı Terör Örgütü'nün, iç siyaseti dizayn etme ve devletin "kılcallarına kadar sızma" hedeflerini, asli görevi olan Küresel Casusluk faaliyetlerinin önünü açmak için belirlediğini unutmayalım.

Hal böyle olunca, örgütün TSK içerisinde General ve Amiral seviyesinde 82 kişilik bir kadroya sahip olduğunun ihtimali bile oldukça ürkütücü.

Buna bir de darbeci aklı çöken TSK içerisindeki kimi grupların darbe geleneğini tam anlamıyla terk etmediği gerçeğini eklediğimizde, 82'si general ve amiralden oluşan 1200 kişilik bir kadro ile TSK içerisinde yuvalanan Fetullahçıların, bütün yollar tıkandığında son seçenek olarak darbeye başvuracak güce sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Örgütün medya ayağındaki Faruk Mercan gibi kimi müptezellerin, zaman zaman ordu mensuplarını hareketlenmeye davet eden sosyal medya paylaşımlarını da göz ardı etmeyelim.

Unutmayalım ki Mısır'da Muhammed Mursi'ye yönelik darbenin arkasında, Mısır muhalefetinin ordu içerisindeki gruplarla yaptığı gizli anlaşmanın önemli bir rolü var.

Kasım 2012'de Mursi'nin bazı düzenlemeleri içeren anayasal bildiriyi yayımlamasıyla ülke çapında başlayan protestoların, arka planında Fetullahçıların olduğu Gezi kalkışmasından farkı yoktu. Mısır'daki o protestolardan sonra Mursi'yi görevden almanın yollarını tartışmak üzere muhalif siyasetçilerden Muhammed El Baradey, Amr Musa ve Hamdin Sabahi'nin, Mursi'nin göreve getirdiği yüksek rütbeli ordu mensuplarıyla gizli görüşme yaptığını unutmayalım. Bu gizli görüşmede varılan anlaşma ile demokratik yollarla seçilen Muhammed Mursi'yi sokaklarda terör estiren göstericilerle aynı kefeye koyma ve 48 saatlik süre verme sürecinin işletildiğini ve sonrasında da Sisi Darbesinin gerçekleştiğini hatırlayalım.

Türkiye'de siyasi muhalefetin kimini kaset ve montajlarla kiminini de ortak eylem ittifakıyla esir alan Fetullahçı Terör Örgütü'nün, millet iradesiyle iktidar umudu olmayan muhalefetle Mısır benzeri bir anlaşmaya varmadığını kim iddia edebilir?

Çok değil birkaç yıl evvel Kürt siyasetini KCK operasyonları dizayn eden Fetullahçı Terör Örgütü'nün, o operasyonlarla şekillenen Kürt siyasetinin PKK uzantısı HDP ile yakınlaşması hatta anlaşmaya varması demokratik bir tercih veya tesadüf olabilir mi?

Şimdi önemli olan TSK içerisinde kimlerin bu soruşturma sürecine müdahil olacakları. Muhtemeldir ki Fetullahçıların TSK içerisindeki üst aklı, ordu içerisinde yürütülen sorşturmanın seyrini değiştirmeye dair müdahalelerde bulunmaya çalışacaktır. Bu yönde TSK'daki Ergenekon uzantılarıyla bir ittifaka girişebileceklerini bile hesaba katmak gerekiyor.

Ve üzülerek ifade etmek istiyorum ki; eğer TSK bu soruşturma sürecini akamete uğratır ve Fetullahçıların tasfiyesini gerçekleştiremezse, bu kadrolar, 7 Haziran'da sandıktan çıkacak sonuca aldırmaksızın, YAŞ sürecinde, Mısır bezeri bir darbeye girişebilir.

Öyle ki; bu kadrolar var oldukça, Türkiye'deki darbe tehdidi, komutanlıkların hemen her katında her gün yüksek sesle darbenin dillendirildiği ve planlarının hazırlandığı 2002-2003'lerden çok daha üst seviyeya çıkar.