Türbe ziyareti mi bayram ziyareti mi?
Çocukluğumun geçtiği Aksaray’da büyük babamın arkadaşlarından çok şey öğrendim. Eskiden dedeler, büyük babalar torunlarını alır beraber gittiği yerlere götürürlerdi. Şimdi ki gibi cep telefonu, internet, tv olmadığı için bizler çocuk hoşgörüsü ile ama büyük bakışı ile yetiştirildik. Hata yaptığımızda çocuk derler hoş görürler ama çocuk olarak değil büyük olarak muhatap alırlardı. İşte şimdi size büyük babamın arkadaşı İbiş Ağa ya da İbiş Emmi diye bilinen nur yüzlü, beyaz sakallı vakarlı tatlı sert amcadan öğrendiğim bir dersi aktarmak istiyorum:
Babam, ağabeyim ve küçük kardeşimle birlikte bir Ramazan Bayramı sabahı artık
Büyükbabamız vefat ettiği için büyük olarak onu ziyarete gittik. Kendisi
rahatsız olduğu için yatakta yatıyor ama dinçliği ve beyaz güleç tüm canlılığı
ile enerji saçıyordu. Yüzüne bakan ister
istemez kendini topluyor. Yüzünde Allah’ın nurunu hissedebiliyordu.
Bendeniz o yıl üniversitenin ikinci sınıfına geçtiğim için biraz havai biraz da
şımarık bir şekilde biran önce şu rutin ziyaret bitse de arkadaşlarımla
görüşsem diyordum. Açıkçası hep aynı şeyler konuşulacak diye içimden
geçiriyordum. Bayram ziyaretinde ne konuşulurdu ki: İyi misin, nasılsın? Daha
da nasılsın, işlerin nasıl, sen nerede okuyorsun. Üff sıkıcıydı bunlar. Biraz isteksizce İbiş Emminin elini öptüm ve
sessizce kenarda bir sandalyeye oturdum. İbiş Emmi hiç konuşmuyor ama sanki
kürsüye çıkmış bir hatip gibi konuşmaya hazırlanıyordu. Ve başladı konuşmaya
babama hitaben:
“ Len memmed ! Oğlum yanında mum da getirdin mi. Mumu da yak
da tamam olsun.” Babam ne mumu ibiş emmi, elektrik mi kesik, lazımsa çocuklar
gidip alıp gelsin bakkaldan, dedi. İbiş
Emmi : “ Yok len yok. Alektrik yanıyor. İlazım dael de, senin şu ortanca oğlan
türbe ziyaretine gelmiş gibi bi hoş oturuyor da onun için didim. Sonra bana dönerek: “ Bana bak heyy Fahri
Efendi, bayram ziyareti türbe ziyareti değildir oğlum. Türbeye gidip üç ihlas
bir Fatiha okuyup çıkarsın. Amma bayram ziyaretinde yaşayan da ibret alırsın,
feyiz alırsın, bilgi alırsın, görgü alırsın. Bizim dedelerimiz, babalarımız
bayram ziyaretinde şeker, mendil, para değil tecrübe hediye ederlerdi. O güne
kadar anlatmadıkları hikâyeleri, başından geçen ibretlik olayları işte bu biz
bayram ziyaretlerinde dinlerdik. Hinci tutturmuşlar bir şeker, lokum, para-mara
viriyon çocuğa koşarak gidiyor o. Heç soru soran, marahlı (meraklı) dael
şimdiki çocuklar da gençlerde. Onlara getir yisinler ört uyusunlar. Bayram
ziyareti bu dael oğlum valla bu dael
len. Geliyorlar hinci hiç
birbirleriyle de gonuşmuyorlar. Allah tanışın diyor, madem geldin tanışın işte.
Bizim zamanımızda büyükler ziyaret yapılırken, onun ağzının içine bakılır, bizi
ne aktaracak, hangi tecrübesinden, hangi bilgisini paylaşacak diye mum gibi
sessiz dururduk. Bir günde on kapı
gezilmezdi o zamanlar. Şimdi bayram ziyareti yapılırken şuraya gideyim küser,
buna gidelim darılır hesabı yapılıyor. Sanki kendisi tahsildar da o kapı senin
bu kapı senin koruma parası topluyor. (Koruma parası: köylerde alınan çiftçi
koruma ücreti)
İbiş Emminin bu sözünden sonra ben birazcık kızardım, eh utandık da tabi. Sonra
gönlümü aldı ve beni yanına çağırdı cebinden çıkardığı takvim yaprağını verdi
ve oku da dineyelim oğlum. Benim gözüm görmüyor gari.
İbiş Emmi yaz-kış cebinde takvim yaprağı taşır ve mutlaka söze girmeden önce bu
takvim yapraklarının arkasından okur ya da okuturdu. İşte o gün okuduğum takvim
yaprağının arkasındaki cümle şöyleydi: “ Müminin
en büyük kaybı, iyilik etmek için eline geçen fırsatı iyi kullanamamasıdır.”
Bu söz hala bugünkü gibi aklımdadır. Nasıl unuturum ki bana bir ömür boyu
kullanacağım harika bir bilgi vermişti İbiş Emmi. Allah Rahmet etsin.
Kısaca:
Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız
için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz en çok
takva sahibi olanınızdır. Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.
(Hucurat Suresi: 13.ayet)
(Bir din kardeşini
ziyaret edene bir melek, "Ne mutlu sana, Cennete girmiş oldun" der.
Hak teâlâ da buyurur ki: "Benim için ziyaret eden kuluma, Cennette
hoşlanacağı mükafatlar vereceğim") (Hadis-i Şerif)