Türkeş'in 'evet'i sadece HDP planını bozmadı
@zihnicakir
1 Kasım seçimleri öncesi siyasette
dengeleri değiştirecek ilk hamle MHP'nin efsane lideri merhum Alparslan
Türkeş'in oğlu Yıldırım Tuğrul Türkeş'den geldi. Oğul Türkeş, MHP'nin ucuz
siyaset cambazlığının hareket alanındaki ipi çeken önemli bir hamle ile
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçim kabinesinde yer alma teklifini kabul etti.
Üstelik "Devlet, Devlet Bahçeli'den daha önemli" yaklaşımıyla.
Tuğrul Türkeş'in bu hamlesinin,
(legal-illegal farketmeksizin) AK Parti karşıtı bloğun algı operasyonunu
çökertti muhakkak.
Hem MHP'nin hem de CHP'nin, seçim
hükümetine üye vermeme kararının AK Parti'yi terör ve şiddetin bileşeni HDP ile
aynı fotoğrafa mahkum etmek olduğunu yazdık söyledik.
Tuğrul Türkeş'in "evet" hamlesi sonrasında
partiden ihracını gündeme getiren MHP yetkililerinin açıklamaları da bunu
doğruladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya'nın, Türkeş'in "evet"
kararına dair sarfettiği, "PKK'nın uzantısı bir partinin mensuplarının
bulunduğu aynı masanın etrafında oturup görev yapacaksa buyursun yapsın o
kendisinin bileceği iştir" sözleri, MHP'nin planının ipuçlarını veriyordu.
Aynı partinin bir başka Genel Başkan
Yardımcısı Semih Yalçın da, "Türkeş artık MHP'yi temsil etmiyor. Kendisine,
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından Bakanlar Kurulu'na MHP'yi temsilen
görevlendirilmek üzere teklif götürülmüştü, biz de disiplin kuruluna sevk
ederek, onu kaldırdık" ifadeleriyle, bütün amaçlarının AK Parti ile HDP'yi aynı
fotoğrafa oturtmak olduğunu itiraf ediyordu adeta.
Ancak AK Parti ile HDP'yi bir arada
göstererek, milliyetçi oyların AK Parti'ye yönelişini engelleme temelindeki
kirli planı çökertmenin yanında çok daha önemli sonuçları olacak Türkeş'in "evet"
hamlesinin.
Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda,
Tuğrul Türkeş'i "ihanet ve mirasyedilikle" suçlayacak kadar kimyası bozulan MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi çıldırtan da bu "olası gizli sonuçlar" aslında.
Türkeş'in hamlesinin, devlet nezdinde
vatana sadakatin bir yansıması olarak tarihin belleğine kaydedileceği, kendi
duruşunun da ihanetin yansıması şeklinde kayda geçeceği aşikarken, babasının
mirasını yedikleri Türkeş'i, ihanet ve mirasyedilikle suçlamak sıradan bir
psikolojinin yansıması değil.
Siyasetin AK Parti ve diğerleri şeklinde
iki kutba ayrıldığı bir dönemde Türkeş'in hamlesi, taşıyıcısı CHP olan kutbu da
zayıflatacak. Bahçeli'ye verilen "milliyetçi tabanı CHP'nin hükmedeceği bu
bloğa kaydırma" görevi akamete uğrayacak.
AK Parti bileşenlerinden milliyetçi
muhafazakar kanadın son dönem itildiği yalnızlaşma hissi de Türkeş'in bu
hamlesinin psikolojik etkileriyle izole edilmiş olacak. Buna, Türkeş'in 1
Kasım'da AK Parti adayı olması ihtimalini de ekleyin.
Bu kanadın AK Parti'deki sinerjisinin
tekrar harekete geçmesi, partide son dönem kısmi hakimiyet kuran, bence 7
Haziran'daki yüzde 9'luk kaybın da en önemli nedeni olan eğilimlerin elini de
zayıflayacak.
Bütün bu psikolojik etkenlerin yanına, 12
Eylül'de yapılacak AK Parti kongresindeki muhtemel değişimi de eklediğinizde, 1
Kasım'ın sonuçları muhalefet ve muhalefetin illegal eklentilerini kullanan üst
aklın kimyasını bozuyor elbette.
12 Eylül'deki kongrede, partiyi girdiği her
sandıkta zafere taşıyan insicamın bozulmasının en önemli nedeni olan isimler
kenara çekilip, ülkeyi "amasız" sevenler tercih edildiğinde, bu değişim,
kongrenin hemen sonrasında bazı teşkilatları feshedip "inanmışların"
atanmasıyla sürdürüğünde, 1 Kasım'da yüzde 45'lerin sürpriz olmayacağını o üst
akıl hesap etmemiyor mu sanıyorsunuz.
Meselenin özü, şapkadan tavşan çıkarmak
için yırtınan cambaz muhalefet, gösteri yaptığı ipi de ayağının altından çeken
bir hamlenin bozgununu yaşıyor.