31 Ağustos 2015

Türkeş'in 'evet'i sadece HDP planını bozmadı

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir

1 Kasım seçimleri öncesi siyasette dengeleri değiştirecek ilk hamle MHP'nin efsane lideri merhum Alparslan Türkeş'in oğlu Yıldırım Tuğrul Türkeş'den geldi. Oğul Türkeş, MHP'nin ucuz siyaset cambazlığının hareket alanındaki ipi çeken önemli bir hamle ile Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçim kabinesinde yer alma teklifini kabul etti. Üstelik "Devlet, Devlet Bahçeli'den daha önemli" yaklaşımıyla.

Tuğrul Türkeş'in bu hamlesinin, (legal-illegal farketmeksizin) AK Parti karşıtı bloğun algı operasyonunu çökertti muhakkak.

Hem MHP'nin hem de CHP'nin, seçim hükümetine üye vermeme kararının AK Parti'yi terör ve şiddetin bileşeni HDP ile aynı fotoğrafa mahkum etmek olduğunu yazdık söyledik.

Tuğrul Türkeş'in "evet" hamlesi sonrasında partiden ihracını gündeme getiren MHP yetkililerinin açıklamaları da bunu doğruladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya'nın, Türkeş'in "evet" kararına dair sarfettiği, "PKK'nın uzantısı bir partinin mensuplarının bulunduğu aynı masanın etrafında oturup görev yapacaksa buyursun yapsın o kendisinin bileceği iştir" sözleri, MHP'nin planının ipuçlarını veriyordu.

Aynı partinin bir başka Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da, "Türkeş artık MHP'yi temsil etmiyor. Kendisine, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından Bakanlar Kurulu'na MHP'yi temsilen görevlendirilmek üzere teklif götürülmüştü, biz de disiplin kuruluna sevk ederek, onu kaldırdık" ifadeleriyle, bütün amaçlarının AK Parti ile HDP'yi aynı fotoğrafa oturtmak olduğunu itiraf ediyordu adeta.

Ancak AK Parti ile HDP'yi bir arada göstererek, milliyetçi oyların AK Parti'ye yönelişini engelleme temelindeki kirli planı çökertmenin yanında çok daha önemli sonuçları olacak Türkeş'in "evet" hamlesinin.

Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, Tuğrul Türkeş'i "ihanet ve mirasyedilikle" suçlayacak kadar kimyası bozulan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi çıldırtan da bu "olası gizli sonuçlar" aslında.

Türkeş'in hamlesinin, devlet nezdinde vatana sadakatin bir yansıması olarak tarihin belleğine kaydedileceği, kendi duruşunun da ihanetin yansıması şeklinde kayda geçeceği aşikarken, babasının mirasını yedikleri Türkeş'i, ihanet ve mirasyedilikle suçlamak sıradan bir psikolojinin yansıması değil.

Siyasetin AK Parti ve diğerleri şeklinde iki kutba ayrıldığı bir dönemde Türkeş'in hamlesi, taşıyıcısı CHP olan kutbu da zayıflatacak. Bahçeli'ye verilen "milliyetçi tabanı CHP'nin hükmedeceği bu bloğa kaydırma" görevi akamete uğrayacak.

AK Parti bileşenlerinden milliyetçi muhafazakar kanadın son dönem itildiği yalnızlaşma hissi de Türkeş'in bu hamlesinin psikolojik etkileriyle izole edilmiş olacak. Buna, Türkeş'in 1 Kasım'da AK Parti adayı olması ihtimalini de ekleyin.

Bu kanadın AK Parti'deki sinerjisinin tekrar harekete geçmesi, partide son dönem kısmi hakimiyet kuran, bence 7 Haziran'daki yüzde 9'luk kaybın da en önemli nedeni olan eğilimlerin elini de zayıflayacak.

Bütün bu psikolojik etkenlerin yanına, 12 Eylül'de yapılacak AK Parti kongresindeki muhtemel değişimi de eklediğinizde, 1 Kasım'ın sonuçları muhalefet ve muhalefetin illegal eklentilerini kullanan üst aklın kimyasını bozuyor elbette.

12 Eylül'deki kongrede, partiyi girdiği her sandıkta zafere taşıyan insicamın bozulmasının en önemli nedeni olan isimler kenara çekilip, ülkeyi "amasız" sevenler tercih edildiğinde, bu değişim, kongrenin hemen sonrasında bazı teşkilatları feshedip "inanmışların" atanmasıyla sürdürüğünde, 1 Kasım'da yüzde 45'lerin sürpriz olmayacağını o üst akıl hesap etmemiyor mu sanıyorsunuz.

Meselenin özü, şapkadan tavşan çıkarmak için yırtınan cambaz muhalefet, gösteri yaptığı ipi de ayağının altından çeken bir hamlenin bozgununu yaşıyor.