26 Ekim 2020

Türkistanlılık Ahlakı: Sen ve Ben, Biz; Ahmed Yesevî Ufku

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol

Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaş ol

Mahşer günü dergâhına yakın ol

Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte (Ahmed Yesevî, Hikmetler, (Ed. Necdet Tosun), Ankara, 2015, s. 71)

Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacip “ben hayata kaçmış bir kaçkın idim” der. Modernitenin “ben”e gömüp ötekinin varlığı değil yokluğuna kendi varlığını bağlatan anlayışına karşı Ahmed Yesevî pirimiz asırlar öteden isyan eder. Bu aynı zamanda IŞİD gibi islamofobik/mezhepsel ötekileştiricilerin de karşısına dikilen bir insanlık davası mottosudur. Gönlü kırıklarla ve mazlumlarla yoldaş olmak bizim Müslümanlığımızın esas derinliklerinden biridir. Ben benlik davası ise bunun karşısındaki en büyük engeldir. Bu bakımdan kendisini ötekinin varlığında yani tefani ile var eden bir şahsiyet umranımızın esas rükünlerinden olmaktadır. Kendisini ötekisi için bilmek ve faydayı esas kabul etmek Yesevî bakış açısının temellerindendir.

Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar

Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikâyetçi;

Allah şahit, öyle kula Siccîn hazır

Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte(Yesevî, Hikmetler, s.73)

İslam umranında duymak görmekten önce gelir. Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacip Bilgilinin sözü bilgisize gözdür derken tam da bunu kast eder. Bilgelik hikmete ram olmaktır. Yani varlığın var oluşu hakikate göre bezemesi; kalb-i selim ile akl-ı selimin var olup zevk-i selim ile umranı var etmesidir. Bu bakımdan Yesevî'de gönül bir bilgi kategorisi olarak varoluşu anlamlandırmada önemli yer tutar. Kâfir de olsa zarar verme gönlü katı olandan Allah şikâyetçi denilirken maksud budur. İnsanlık davası katı gönül ve incitici tavırdan kâfir bile olsa şikâyetçidir; yani ötekinin hukuku ben tarafından hukuk ile garanti edilmelidir. Bu cihan hâkimiyeti davasının başında bir tefekkür devinin yolun başında ser-çeşmelik etmesidir. Bu bakımdan mefkûren insanlık davası, umran onun var olacağı gönül ve şahsiyette zarar vermemek yani emniyet temin etmektir.

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla,

Mustafa gibi ili gezip yetim ara,

Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir,

Yüz çevirerek derya olup taştım, ben işte.

Garip, fakir yetimleri her kim sorar,

Razı olur o kulundan Allah teâla.

Ey Gafil, sen sebep ol, Allah onları korur,

Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.( Yesevî, Hikmetler, s. 92-93)

 

Gönül umranında aklın gereği gariplerin, yetimlerin yani Allah kullarının imdadında olmaktır. Türk cihan hâkimiyetinin insanlık davasının özündeki bu yaklaşım Yesevî sözlerinde serçeşmenin hikmetlerinde yerini alır. Dünyaya tapandan yüz çevirmek ve “sen sebep ol Allah korur” sözleri ise umranımızın diğer bir derinliğini anlatır. Sebeplerin peşinde ve gereğinde olmak ve fakat son tahlilde olup biteni kendinden bilmemek. Diğerine fayda ve iyilik peşinde bir birey, toplum ve devlet düşünmek demek kendisini hiç bilmek her şeyi Haktan bilmektir. Ey Gafil ibaresi burada modern insanın kendi içine gömülü egosuna karşı bir uyarı gibidir. İnsanlar için çalış, lakin olup biteni kendine mal etme sahibini unutma ikazı duyan kulaklar ve gören gözler için sonsuz bir hikmet pınarı olarak çağlamaya devam ediyor. Bu bakımdan ötekisi sadece zalimler ve taraftarı mazlumlar olunan bir dünya hayalimizi ilk gerçekleştiren Selçuklu ve Osmanlı çizgisinin esasları bu düşün ve duyguyla atılmıştı.

Muhammed dediler; “Her kim yetimdir,

Biliniz, o benim has ümmetimdir.”

Yetimi görseniz, incitmeyiniz,

Garibi görseniz, ağlatmayınız.( Yesevî, Hikmetler s. 94)

 

Kant'ın dünya devleti ve büyük ilkeler var etmeyi hedefleyen ahlak iyilik iradesi dediği bir yerden özünü alır ve ödev ahlakınca yerine getirilir. “Öyle davran ki davranışın temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke ve yasa olsun” ilkesini koyan ve kategorik imperatif olarak adlandırdığı arzulara bağlı olmayan ve sonuçları düşünmeyen ahlaki eyleminin otantik teorisi ve tecrübesi tarihimizin unuttuğumuz satırları arasında görmektedir. Bu aklın esası Hz. Muhammed, hatırlatıcısı ise hikmetler olmuştur. Yesevî bunu ontolojik bir ilke olarak ondan çok önce ortaya koymuştur. Elbette Yesevî, Kant'ın söylediğine paralel sözleri olduğundan değerli değildir; bilakis modernitenin kurucu babalarından birini onun dizlerinin dibinde görmek tefekkür adına, kendilik bilincimiz adına, kaynaklarımıza açıkgözle bakmanın gereği adına önemlidir sadece.

Dünya ehli halkımızda cömertlik yok,

Padişahları vezirlerde adalet yok,

Dervişlerin duasının kabulü yok,

Türlü bela halk üstüne yağdı dostlar.( Yesevî, Hikmetler s. 97)

 

Buradaki cömertlik, adalet ve dua hep ötekine dönük faaliyetler olup bunların olmaması diğerinin ihmalini ortaya koyar. Halk üstüne türlü belalar yağması da bu ego ve benlik duygusunun âlemi kaplaması durumudur. Bu beyitte dışa dönük, ötekine dair hayrın ve faydanın söz konusu olmaması bugünkü hayatlarımızda sosyal bir yara olarak çare aranırken gelenek bunun ikazını asırlar öncesinde hikmetlerde yapmış bulunuyor. Halk ve devlet varlık sebebini diğerinin iyiliğine hasretmemiş ise vicdanı temsil eden dervişlerin de duası makbuliyetten uzak kalmış ise burada toplumsal bir kaos yaşanıyor demektir. Hikmetlerde Yesevî işte bu toplumsa bene gömülmeye karşı durumu tespit ve ikazını yapmaktadır. Modernizmin bugün hayatlarımızda açtığı bu büyük yaranın mefhum-ı muhalifi gelenekte gömdüğümüz yerde esrarlı bir hazine olarak yatmaktadır. Acaba Yesevî'nin türbesini ziyaret eden kaç kişi bu hikmetin aydınlığını müdrik olarak oradan ayrılmaktadır. Umumi iyiliğe doğru cömert, adil ve makbul bir gönül umranına ulaşmak gelecek adına değerli olacaktır.

Türkistanlılık kavramı mefhumu ve ahlakında Ahmed Yesevî ile ulaşılan bu idrak ve irade zemini yeni bir gelecek içinde mefhumumuzun zarurileri arasında insanlık ödevimiz olarak not düşülmelidir. Öz bize gelecek için bir iman ve amel kaynağı oldukça mazinin manaları/mefkûreleri bizimle geleceğe yol bulacaktır. Türkistanlılık bu yolu aramak iradesi ve şuurudur. Gönül, Ahmed Yesevî'de bir merkez, bir insanlık kavramı olarak Pir'in İslamlığının manasında Onun Türklüğünün lisanından insanlık teklifi olarak yerini alıyor.

Vesselam.