19 Aralık 2020

Türkiye'nin bir başka açıdan güvenlik sorunu

Dünya, yönetimsel ve finansal olarak yeni bir değerler dizisi değişimi geçiriyor. Bunun için, küresel elitlerin çıkardığı küçük yangınlar, bu geçiş için merdiven basamakları gibi sırası geldiğinde adım adım ilerliyor. Dünyada 800 milyondan fazla insan açlık çekiyor. Ve kitlesel ölümlerle dünya karşı karşıya…

Gıda güvenliği, ulusal güvenlik tehdidini oluşturuyor. Gıdada yapılacak küresel hamleler, dünya halklarını açlıkla kitlesel ölümlere itmeye hazırlanıyor. Bu, büyük dünya göçünü de başlatabilecek büyük açlık göçüde olabilir.

Bu küresel hamleleri finansal elit güçler, kurdukları uluslararası örgütlerle, ulusların yöneticileri üzerinde kabul ettirilmiş uluslararası örgütler yasaları ile yapıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü de bu küresel elit güçlerin kurmuş ve kontrol ettiği bir örgüt olup, sağlıkla ilgili dünyada her şeyi kontrol altına almak için bir aracı kurum olarak küresel çapta çalışmaktadır. Sağlık programlarını DSÖ’ye bağlayan uluslar, yakında nüfus kırılmalarını yaşayabilirler.

Bunun için Türkiye’nin en önemli güvenlik konusu gıda olup, bu güvenliğin ilk adımı GDO’lu ürünlerin tamamen yasaklanmasıdır. Bu, milletin sağlık güvenliği açısından son derece önemli olup, küresel elitlerin Türk tarımına sahip olma projeleri engellenmelidir. Bunun için yasal düzenlemeler bir gizlilik içinde sürdürülüp,  halkı tarıma yönlendirmek gerekiyor.

Tarım tabanda üretime dönüştürülmeli. Gıda sektöründeki tekeller milli güvenlik konusu olup, halka üretim kabiliyetleri paylaştırılması gerekir. 

Çiftçi sayısı aktif 10 milyona yükseltilmeli. Bunun için işsiz insanlara öncelik verilerek, üretimde devlet de bir pay sahibi olarak halkı kolektif şirketler üzerinden üretime dahil etmelidir. Zengin ve güçlü bir halk, devletin bekası için olmazsa olmazdır. Bu işin bir avuç işbirlikçi holdingle yürünmesi yanlıştır.

Dünya tarihi geçişleri, bir paradigma değişimi ile oluşmuştur. İstanbul’un fetih edilmesi, bir paradigma değişimi üzerinden gerçekleşmişti. Gemiler denizden gittiği halde, şehrin fethi için, karadan yürütülerek aşılamayan Bizans surları bir paradigma değişimi ile aşılmıştı.

2008 ile çöken borçlandırma modeli, dijital olarak bunu sürdürmek için uygulamada değişime giderek, temel borçlandırma paradigması aynı devam ettirilmek isteniyor. 

Türkiye olarak bu değişime vagon olmayı yanlış buluyoruz. Türkiye’nin finansal düzeninde, bağımlılık adına değişimleri gerçekleştirerek pozisyon almayı düşünmesi, 100 yıllık yeni köleliğin gönüllü kararı olacaktır.

Savunma sisteminde nasıl milli hamleler yaparak bağımlılık paradigması kırıldıysa, ekonomik yapılanma içinde Türkiye bunu değiştirmelidir. Bunun için pandemi süreci yeni ekonomik kuramların uygulanması için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun içinde ilk ve en önemli hamle tarımda tam millileşme hamlesidir.

Türkiye tam iktisadi bağımsızlığa kavuşarak bölgedeki tarihsel üstünlüğünü tarımla elde edebilir. Bunun için önce bürokrasideki kripto engelleyicilerin temizlenmesi gerekiyor. Sonra yeni bir tarım para kredi sistemi ile çok rahatlıkla tarım şaha kaldırılabilir.

Türkiye’nin oyun kurucuların oyununda oyuncu olmasından ziyade, karar vereceği ekonomik paradigmadaki devrimsel dönüşümü, bir yerde değil, her yerde olma gücünü eline geçirecektir.

AK Parti döneminde kurulmuş yaklaşık 180 üniversite var. Bu üniversiteler, mevcut lider vizyonunu yeni bir paradigma /değersayım ile doktrine anlamda destekleyememiştir.

Ülkenin geleceği ile ilgili vizyon oluşturacak akademik kadroların bu bağlamda içerik üretmeyip, bağımlı paradigmaları sürdürmesi, değişen dünya konjonktüründe tarihin çöplüğünde yerini alacaktır.

Türkiye’nin güç değişikliği, irade ile kullanma kararlılığıdır. Dış siyasette iç siyasette iradenin kararlılığı başarılarını gösteriyor. 

Açıklanan pandemi sürecindeki destekler yeterli değildir. Hükümet çok daha fazlasını yapabilir. Bunun için mevcut bütçe dışında Kanun Hükmünde Kararnameler ile iç piyasada bir bütçe oluşturulabilir. Çıkartılacak bazı yasal düzenlemelerle bu mümkündür. 

Tarımın önündeki bütün engelleri bu strateji ile kaldırıp, işsizlik sorunu, iç fiyatlardaki enflasyonist baskı ciddi oranda azaltılabilir. 

Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Mesele çözüm kümelerinizin çokluğu ile ilgilidir. Farklı bir bakış açısının oluşturacağı farklı bir değersayımla sorunları çözebilirsiniz.

Selam ve dua ile...