15 Ağustos 2021

Türkiye'nin Marks anlamsalına söylencesi

Tarih anlatımında esas olan devlet kimliğinin –ulusa- söyledikleridir. Tarih ilmi bunu kabul etti mi? Hayır. Devlet, ulusun önce-si-li midir? Bu konu konumuzun dışındadır. Lakin modernite bunu böyle buyurur,-du. Ne dedi? Türkiye neden antikitenin takibindedir?  Aksini söyleyen nadiren çıkar. Modernite tarihi saklar mı, saklamış mı? Modernite konunun son bağlamıdır.  Şüpheniz mi var, modernite adına? Hayır, elbette -o-, bunu yaptı, yapmaya da devam ediyor. Modernitenin tarihle ilgili derin yargılarını tek bir kabiliyete indirgemesi meselesi devlet kimliğini antikitenin kutsallığından alıp başka bir zaman dilimine dahil etmesidir; ki, –mesele bir çok açıdan tartışılmaya Marksist anlamsal üzerinden devam eder. Başka bir zaman dilimi nedir? O dilim, İslam ülkelerinin başat kavramı olan –muhassır’ül devlet- değildir. Öyle ise nedir? Devlet kimliği ulusun yönetici kimliğinin eline geçtiğinden beri tarih bir dolu anlatılanlar kadar bir o kadar anlatılmayanlarla kavga halindedir; yani –mesele biraz mücadele-, dir. –Doğu/Batı böyle bir şeydir, bilmeyenler için.- Anlatılmayanlar kimin elindedir? Das Kapital’in anekdotları neden modernite üzerinden yürütülür? Kesinlikle böyle yürür. -Lakin konu dağılmasın.- Peki, Das Kapital’in tarih anlatımı antikitenin yeniden doğumunu ne üzerinden gizli gizli –denedi? Yine geçelim. Kronikler kimin çözüm ve gözlem hanesinde ise onundur. Bu kadar önemli mi mesele? Bu kadar önemlidir. Evet.

Kroniklerin sır çözme satırlarına müracaat edilmeden Marks’ın üstünkörü söyledikleri anlaşılabilir mi? Söyledikleri aslında üstün körü değil, bizzat kroniklerin gizemli dilinin yavaşça tasnifidir ve hatta tarihi kendileri açısından anlayanlara karşı yeniden-ısrarlı olarak açıklanmasıdır.- Sırrı çözmeyi kim öğretti ki ona? Kesinlikle Batıcıllık bu. Doğu/Batı-Hristiyan/ Jews- İslam/Vahyin yenidenliği.- Tarih anlatma veya anlatılmış olma kusursuzluğu kadar meselenin anlatım içseli, gizleme ve gizlenilme -oyuğundadır da.- Bunun sebeplerini peyderpey vereceğiz ama -külli iradenin- bağışladıkları müstesna tarihin gizli oylumlarında olanların –anlaşılmış olmasına rağmen- alfabeleri hâlâ antikite içreğidir; ve size bilgi vermeleri deşifrasyonla mümkündür. Oku-n-ma kılavuz gerektirir; milyon yüzlü külliyatların kılavuzu vardır. -Manastır hükümetleri-, bu konunun tarihen sorumlusudur. Bu külliyat-lar-ı, asırlardır toplayanlar, İskenderiye kütüphanesini kim yaktı savunması verirken Sezar’ı aklayanlardır da. Roma önemlidir adamlar için. Var mı öyle bir şey, -evet var; hem de utanmazca. Ama kendileri aşikâre o kadar şeyi el altında tutarlar ki. Kronikler bu duruma alışık değildir. Hangisi alışık değildir, binlercesi, -hatta milyoncası. Şimdi de öyle. Peki, insan-emek-ücret nerede, bu çözümlemelerde? Veya nasıl doğdu/çıktı. İşte mesele biraz budur.

Peki, bu -medeniyetler arası çatışma-sı-nın- Marks’ın elinde başladığına bir delalet olabilir mi? Ne alakası var. /Kesinlikle öyle. Kronikleri okuyanlar bizden azade ne biliyor, bizim adımıza, -bizim dışımızda-?  Huntington demiş mi açık bir şey? Meseleyi şimdi şöyle tutmalı. Vahiy, –tarihe- olay anlatır mı? Tarih, olaylar anlatırdı ya. Haçlıları, Urfalı Matteo doğru anlatmış mı? Ama neredeyse bazıları için paha biçilmez bir kaynak,-tır. Theophanes kimlere iftira etmeyi kendi anlamsalı için uygun bulmuştur,  8. yy. şartlarında. -İslam peygamberine –as- ilk antikite iftirası nereden ve –niçin?-  Tarih bunu Marks’ın dilinden neden konuşmuyor. Konuşmuş ama. Bunca Marksist tasnif niye? Mahkûm etme ve dışlama erken başladı. İslam antikiteye istediği cevapları neden vermedi? Sorulan bir şey var mı? Kimsiniz ve ne demek istiyorsunuz, -biz varız ama?- Olay öyle oldu. Sonra. Veremedi mi cevap? Cevap mı vermedi yoksa toptan ret mi etti, – dışlak sorunsalı?- Veremedi de şimdi bir sürü Marksist -anlamsalcı- İslamcıların kafasında niye cirit atıyor? Bu, Marks’ın suçu değil kusura bakma, (-mı?.-) Peki, soruyu şöyle soralım: bunca vahye amentü kimliği Marks anlamsalına neden bu denli –cevaz verir.- Uyarlamacıdır hatta. Farkında bile değiller ama. Peki, Türklerin Asya kökenleri niye devreye girmiş, daha sonra. Hatta nasıl evrelenmiş, dışa karşı? Biz birden -Asya Tipi- olmuşuz. Vahiy kimin kılıcıyla antikitenin –olumsamaları- altında ilerdi, beyler? Türkler. Öyle ise vahyin anlattığı toplum Das Kapital’de nerede? Avcı toplum mu? Feodal toplum içinde mi? Das Kapital itiraz ettiği bir toplum modelini niye ırgalasın? Öyle mi? Bu bilgi ona antikite üzeriden gitti mi? Gitti. Kronikler cevap verir mi bu sorulara, onları bizim adımıza okusak, bigüzel. Müslümanlar için yani. Sırrr.