16 Mart 2020

Türklerin derin tarihi dünya uygarlıklarının da tarihidir

Bu çağları kim neye göre taksim etti, bu takvimleri kim ayarladı, bu yasaları kim hangi mantıkla dayattı diye düşünmeyeli asırlar oldu.

Roma İmparatorluğu'nun 476'da ilk çağın sonunu getirdi… Kimin için?

 

"Devirlerin birbirinden ayrılmasında, evrensel nitelikli olaylar ölçüt alınmıştır." diyor tarih kitapçıkları.

 

Peki bu tarih dünya ölçeğinde "evrensel nitelikli" neyi ifade ediyor? O zamana göre düşünelim; Astekleri, Mayaları, İnkaları ilgilendirmiyordu mesela. Türkleri, Arapları, Farsları, Çinleri, Japonları hiç ilgilendirmiyordu…

1453 Ortaçağın sonu…

İslâm'ın gelişiyle ilim durmuş, felsefe donmuş, akıllar dumura uğramış… Bu da 476 depremi gibi bir felaket. İyi de kimi titretmiş o önemli?

Bizans'tan kaçan bilginler Rönesans'ı başlatmış. Şerden doğan hayırla Yeni Çağa girmişiz meğer.

İyi de Rönesans'a katkısı olan bilginler Mora'dan, Peleponez'den gitmiş, Bizans'tan gitmemiş ki.. Deveye boynun eğri demişler. Nerem doğru ki demiş...

Şimdi bir dakika: O zaman bu Rönesans çığırtısının ana sebebi, İstanbul'un şu "Kafir Türkler"in eline geçtiğini unutturmak olmasın?..

Sonra ne olmuş? Fransa'da ihtilal olmuş ve Yakın Çağ'a geçmişiz…

 

Uzay Çağı'na merdiven dayadığımız bir asırda, artık Dünya tarihinin Avrupa tarihi olmaktan çıkarılması lazım gelmiyor mu diye düşünüyor insan… Temel, Yahudi komşuna sormuş hangi yıldayız diye; 5620'deyiz demiş…

Demek ki bu çağ taksimi, takvim vs meseleleri öyle herkesleri de etkilemiyor. Ağırlıklı olarak Müslüman Türk Dünyasını ilgilendiren konular bunlar…

 

Gelelim "Dil Devrimi"ne…

Türkçe, bir akademi elinden çıkmışcasına muntazam ve kullanışlı bir dil iken, elli senede Nasreddin Hoca'nın kuşuna nasıl benzedi? Kolunu kanadını gagasını kesenler, işte şimdi kuşa benzedin diye el çırparken biz ne yapıyorduk mesela?

Bir Tanzimat boyu diline kültürüne hayran olduğumuz Fransızca'da mesela seksen demek için dört-yirmi demek gerekiyor. Lakin bizde bu muhteşem (!) dünya dilini öğretmek için on on kolej var...

 

Dünya tarihi, Ortaçağı hala hazmedememiş görünüyor. Çağ çağ üstüne kapandı, hala kimin tanrısının kimi döveceğine karar veremediler kutsal babalar… Şimdi bu onların iç meselesi diyeceğiz de diyemiyoruz. Çünkü dil ile oynadığın zaman tarih ile oynarsın; takvim ile oynadığın zaman tarih ile oynarsın. Şu çılgın yılgın bol sıfatlı "Müslüman-Türk" kadar talihsiz ve de tarihsiz bir millet geldi mi Ademoğullarının neslinden acaba?

Müslüman-Türk'ün diliyle oynamak, en çok da diniyle oynamak demektir. Türklerin "ökük" "Rabbani" bir dini vardır. Hz Adem'den bu yana bu ilk saf din kesintisiz devam etmiştir. Onlar Ulu Han Ata ve Ulu Ay Ana'nın çocukları olduklarını hep hatırlamışlardır. Onların Kızıl-Alma'sı bile tanzimatla pompalanan bir ırkçılığı değil, şeytana uyup imtihanı kaybettiği anavatanına, en temiz haline kanı bahasına dönmeyi temsil eder. Kaşgarlı Mahmut, Müslüman olmayan Türk'e Türk bile demez; "kâfir" der...

 

Yahya Kemal Sorbon'dan döner. Türk tarihini keşfetmiştir. Bu Türkler ne muhteşem millettir. 1071'de bütün bir Anadolu'yu Müslüman etmiştir. Nasıl daha önce keşfedemedik bu ulu bilgiyi? Yat 1071, kalk 1071…

Kimse kusura bakmasın; 1071 Türklerin Anadolu'ya ilk değil, son giriş tarihidir.

"Türkler Geliyor" künyesiyle dünya standartlarının üstünde bir film vizyondaydı geçen ay. Film, şu cümleyle bitiyordu: Bekleyin, geliyoruz!...

Bu bir film spotu değil, beynelmilel bir bildiridir aynı zamanda…

 

2020'lerde artık onlarca sağlam kaynak gösterilebilir ki; Avrupa medeniyetinin atası sayılan Etrüksler, Türktür. 20 sene öncesine kadar bunları söyleyenlerden akli denge raporu isteniyordu. Bugün yüzlerce belge ile kayıtlı bilgiler oldular. Prof Dr. Ahmet Bican Ercilesun hocamızın Türkün Kayıp Kitabı'nı bilhassa genç dimağlara tavsiye ediyorum. Batı'nın günah çıkarma müessesesi işlevini gören 'roman' türüne Müslüman-Türkün şerefi olan Selçuklu-Osmanlı dünyası itibar etmemiştir. Ne güzel ki şimdi gerçek dünya tarihi Müslüman-Türklerin eliyle romanlaşıyor...

 

Altı çizilmesi gereken bir husus vardır ki; burada ete kemiğe büründürülmek istenen, bu milletin damarlarında Adem'den Hatem'e dolaşan "İslam Ruhu"nun mukavemet gücünü ifadedir.

 

Fakat bundan da önemlisi, burada dile getirilen vicdani açılımlar, uzun yıllar Türkiye topraklarında demlenen, siyasi bir kimliğe bürünmeyi de beceren ve Luteryen Alman Hırıstiyanlığınca pompalanan Pagan bir Türklük anlayışına karşı telakkuzda olmanın da teminatı olarak görülmelidir.

 

Türkler anadan doğma Müslümandır. Çivi yazılarını kendimiz okuyalı beri, runik elifbalar çözüleli beri belgeleriyle de sabit olmak üzere hiçbir vakit pagan olmamıştır. İsmet Özel'in muazzam dinamiğiyle "Türk demek Müslüman demektir. Türlüğün şartı beştir."

Kur'anımızın beyanıyla "innedine indallahil-İslam"dır...

 

Ve takke düşüp kel göründüğünde tebellür edeceği üzere, Türklerin derin tarihi, Dünya uygurlıklarının da tarihidir.