05 Ağustos 2021

​"Turnalar Ali'yi görmediniz mi?"

 

Turna kuşu tasavvuf edebiyatında haberci, fedakâr zarif yürekli, akıllı, iyilik sembolü bir kuştur. “Yeşilbaşlı turnam şimdi buradan uçtu gitti”, “Turnalar sevdiğim ol”, “Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle” gibi türkülerde, şiir ve hikâyelerde iyilik sembolü olarak gurbet ve sıla arasında bâzan müjde, kimi zaman hüzünlü haber getirip götürür.

“Âşıkların, ozanların dert ortağı, gönül nağmesidir. Sual ona sorulur, haber ondan alınır. Bu vasfından ötürü Anadolu insanı Turna’yı av olarak görmez: “Kasımın günlerin sakın fevt itmen / Vakitsiz çıkıp da yollara gitmen / Avcılar duyarlar çağrışıp ötmen / Sağ esen menzile inin Turnalar.”

Bir rivayete göre sadâkatli bir kuş olan Turna avcılar tarafından eşi öldürülürse yere iner, eşinin ölüsünün başından ayrılmaz ve kendisi de vurulana kadar beklermiş. Sadâkat ve aşkın hakikisi böyle olur. Dervişlerin dergâhtaki duruşları gibi bir istikamet ve nizam içinde uçarlar. İnsanların yeryüzünde yaptıkları fena hareketlerden üzüntü duyarak zaman zaman yollarını şaşırırlar. Anadolu’da inanılan anlayışa göre yere bıçakla bir daire çizildiğinde ve üç İhlâs, bir Fâtiha okunduğunda yolları açılır ve yeniden katar bağlarlarmış. “Turna katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye dönüşerek.”

“ALİ’NİN ÂVAZI TURNA DERLER BİR KUŞTADIR”

Alevî-Bektaşî kültüründe önemli bir sembol olan Turna kuşu Hz. Ali Efendimiz’le aynileştirilir. Sesinin güzelliğini, yardıma koşması gibi faziletlerini Turnadan aldığına inanılır. Pîr Sultan Abdal’ın mısraları böyle söylüyor: “Hazreti Şah’ın âvazı / Turna derler bir kuştadır / Âsası Nil deryasında / Hırkası bir derviştedir.” Semah dönülürken yapılan hareketler Turnaların gökyüzündeki devranına benzetilir.” Bundan dolayı “Turna Semahı” nın ilham kaynağıdır. Ehlinin bildiği üzere semahın bir mânası da “uçmak” ve “gökyüzü” dür.   

 

“YEMEN ELLERİNDEN BERİ GELİRKEN…”

Tasavvufî mânada dostluk akîdesini bilmeyenler, yüreğini modernizmin dişlilerine kaptıranlar “Yemen ellerinden beri gelirken / Turnalar Ali’yi görmediniz mi / Hava üzerinde sema ederken / Turnalar Ali’yi görmediniz mi…” mısralarını okuyunca kendilerinden geçemezler. Kalbini dostunun gönül aynasında cilalayan cezbeye kapılır ancak.

Yürek dilinizle birkaç kez “Turnalar Ali’yi görmediniz mi?” diye nâra atın bakalım, gönlünüzde neler olacak? Sonra yüreğiniz koparcasına “Turnalar Ali’yi görmediniz mi?” diye Turnaya seslenin bakalım size ne söyleyecek? Kalp rabıtanızla neler göreceksiniz? Turna mı Ali, Ali mi Turna olarak görünecek?  Hiç fark etmez. İkisi de dosttur. 

 

“AMAN TURNAM AMAN, ALİ’MİSİN SEN”

Hz. Ali Efendimizin güzel ismini taşıyan gönlünüze taht kurmuş âlim ve fâzıl bir dostunuzun hasreti iç evinize düşüp yakıp kavurursa onu gökte uçan Turnalara sormaz mısınız? Sonra Ali ve Turna üstüne türküler dinlemez misiniz? “Ali sevilmez mi” türküsünü kalp kulağıyla dinlediğinizde Turna ve Ali bir olur gönlünüzde. “Gitme Turnam gitme / Dağlar sağımda dağlar solumda / Hakkın selâmını hey dost kesme dilinden / Sevdiceğim kalmış Kenan elinde / Turnalar o şahı görmediniz mi / Aman Turnam aman, aman Ali misin sen.”

Turna ve Ali üstüne bir tekke türküsü de Pîr Sultan’dan dinleyelim: “Seyredelim Horasan'ın ilini / Gördüm iki Turna güzel Turnalar / Tavaf ettim imamların yerini / Gördüm iki turna güzel turnalar / Muhammet bizimdir Ali bizimdir…” (Unutulmaz Türküler Antolojisi / Safinaz Yalçın)

“MUHABBET KAPISINI AÇAN DA AÇTIRAN DA ALİ’DİR”

Muhabbet kapısına nasıl varılır? Muhabbet kapısına bizi bir Turna kuşu götürebilir ancak. Ol vakit kalp kulağınızı Âşık Bosnavî’nin deyişlerine verelim: “Muhabbet kapısın açayım dersen / Açan da açtıran da Ali’dir Ali / Hakk’ın cemâlini göreyim dersen / Gören de gösteren de Ali’dir Ali / Muhammed Mustafa cihan serveri / Miraçta açıldı bu yolun sırrı / Kimse bilmez idi Ali’den gayrı / Bilen de bildiren Ali’dir Ali / Derviş ol hey kardeş düşme inada / Safi kıl gönlünü olasın sade / Benliği terk edip eriş murada / Eren de erdiren Ali’dir Ali. ( Safinaz Yalçın, a.g.e.) Bu Kaynağa göre Âşık Bosnavî 19. yüzyılda yaşamış Bektaşî bir ozandır.

“SEVERSEN ALİ’Yİ DEĞME YARAMA”

Sözün özü; Bu mânada Ali isminde dostunuz varsa ve Turnayı Ali sembolüyle gönüllerinizin muştucusu sayıyorsanız, kalp kulağınızı Ali ve Turna üstüne söylenen şu türküye de verin: 

“Çeke çeke ben bu dertten ölürüm / Seversen Ali’yi değme yarama / Ali’nin yoluna serim (başım) veririm / Seversen Ali’yi değme yarama / Ali’nin yarası yâr yarasıdır / Buna merhem olmaz dil yarasıdır / Ali’yi sevmeyen Hakk’ın nesidir / Seversen Ali’yi değme yarama…”

(ilbeyali@hotmail.com)