CHP veya HDP beni zerre kadar ırgalamıyor! İster cuntacı aday gösterirler ister ateist, ister ibne aday gösterirler ister terörist... Benim inancımla, benim değerlerimle zerre kadar ilgisi olmayan bu iki parti ne halt yemiş umrumda bile olmaz.

Bu milletin yüzde 70'inin de umrunda değil zaten; o yüzdendir ki her seçimde tokatı vurup geçiyor.

Ama MHP konusunda durum farklı, aynı yaklaşımı bu parti için sergilemem imkansız.

Gladyo örgütlerinin sızdığı dönemlerde bile, vatanı savunmak, Türk ve müslüman olmanın şuurunu güçlü tutmaktı bu partinin ana davası oldu.

Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş'in grup bile kuramayacak sayıda vekille hükümetlere yön verebildiği, milli ve manevi değerlere aykırı yasama faaliyetlerine engel olabildiği bir geleneğin adresiydi MHP.

Ne zaman ki Devlet Bahçeli'nin benim açımdan hala aydınlatılamayan Genel Başkanlığa seçildiği şaibeli kongreleri yaşadı; MHP Ülkücü kimliğini tasfiye edip Türk milliyetçiliğini iğdişe yöneldi. Bu süreç Ecevit koalisyonuyla birlikte tamamlandı hatta. Ecevit ailesinin "eli kanlı katiller sürüsü" söylemlerini bile sindirebilecek kadar üstelik....

1999-2002 arası koalisyon döneminde, bırakın milli ve manevi değerleri hedef alan yasama çalışmalarına engel olmayı destek verirken, binlerce ülkücü şehidin kanı üzerinde siyaset yapanlar da rantı fondip yaptı adeta.

Bütün siyasi söylemini terör ve bölücülük üzerine oturtan Devlet Bahçeli MHP'si, aynı koalisyon döneminde, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idam dosyasını sümen altına süpürürken, idam yasasının kaldırılmasını sağlayan hükümetin ortağı olarak da tarihe geçti üstelik.

O gün eğer MHP, "Öcalan'ı kurtaracak bir yasa çalışmasının ortağı olmayacağız, seçmenimize bunu anlatamayız" diyerek koalisyonu bozsaydı, belki bugün siyasi tablo çok daha farklı olurdu. Ama Bahçeli'nin MHP'si, idamın kaldırılmasını bekleyip bu "misyonu" tamamladıktan sonra seçim kararını açıkladı.

Ve o günden sonra da bu partide, davanın çilesini çekenler, davası uğruna dünyevi zenginliklerden vaz gecenler ve dava uğruna şehadet şerbeti içenlerin emanetleri değil, bu mirasın uzerinde tepine tepine rant devşirenler muteber oldu.

Bugün işte o anlayışın işgali altındaki MHP, Ecevit koalisyonuyla başlayan davadan sapma sürecini HDP temasıyla sürdürüyor. Paralel çete ekranlarında arz-ı endam eden Meral Akşener HDP'nin barajı geçmesi gerektiğini söyleyebiliyor. Tek bir MHP'li HDP'nin barajı geçirilmesi için yürütülen karanlık ittifaka tek bir söz sarf edemiyor dahası Bahçeli MHP'lileri, AK Parti zayıflayacaksa HDP'ye bile oy veririz ifadelerini yüzleri kızarmadan sarfedebiliyor.

MHP'nin Belediye seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ile açık-örtülü ittifakını sağır sultan duydu. Buna bir de bu dava üzerinden rant devşirenler, Ülkücü şegitlerin kanı üzerinden makam mevki edinenler eklendi.

Mesela Gaziantep'te üstelik MHP koalisyonu döneminde devletin malını zimmete geçirmekten, yolsuzluk yapmaktan yargılanan biri aday olarak çıkarıldı halkın karşısına.

Başka bir yerde Güneydoğulu halkla devlet arasındaki makasın açılmasına sebep olan, halka zulüm ve işkence yapan asker kökenli biri listenin başına oturtulabildi.

Ülkücü hareketin sembolleşen yeni nesil dava erleri, şehir şehir, ülke ülke dolaşarak ülkücü ahlak ve faziletini anlatan omurgalı, ülküsü ve ilkesinden ödün vermeyenler ise listelere bile alınmadı.

Sinan Oğan'ın, Özcan Yeniçeri'nin, Azmi Karamahmutoğlu'nun neden o listelerde yer bulamadığını Ülkücüler çok iyi biliyor.

Öyle bir liste yapıldı ki; bu listelerin oluşturulmasında en onemli iki kriter, seçim sürecinde HDP ve CHP ile çatışmak yerine temas kurabilecek, paralel çetenin bütün ihanetlerine sessiz kalacak, seçim sonrasında ise bir paralel çete projesi olan olası CHP-HDP-MHP koalisyonuna itiraz etmeyecek isimler seçildi.

Böyle bir koalisyona da ülkücü şehitlerin kanı ve emaneti üzerinde tepine tepine rant kovalayanlardan başka kimse göz yummazdı zaten.

Ülkücüler, böyle bir fotoğraf ortadayken, sandığa sadece seçmen kağıdı ve nüfus cüzdanı ile değil aynı zamanda bu fotoğrafı da alarak gidecekler eminim.