30 May 2016

Umrandaki Şahsiyet

Tarih, varlığımızı yapan en önemli dayanaklarımızdandır. Oradaki unsurları devamiyet ile aktararak millet hafızası sürekliliğini korur. Bu noktada mazinin her parçasında güne aktarılacak bir ruh ve fayda bulmak mümkündür. Zamanla ve mekânla faal bir ilişki kuracak yöntemleri olmayan milletler için ise tarih sadece geçmiştir.

Kemankeşlik/Okçuluk Türklerin İslam öncesinden süregelen bir özelliğidir. Zira Oğuz Kağan Destanı'ndaki ifadelerden Türk toplum yapısının Bozok ve Üçok olarak ayrılması ok ve yay metaforu ile gerçekleşir. Yine “yay”ın devleti “oku”n milleti temsil etmesi devlet hayatı adına ayrı bir mana dünyası kurar. Nihayet yayın metbuluk okun ise tabi olmak manasında uluslararası ilişkilerde dahi kullanılan sembole dönüşmüş olması bu işin ne kadar geniş bir anlam alanına yayıldığını göstermeye kâfidir. Ok ayrıca bir davet sembolü idi. Bugün hala ülkemizde okumak olarak bahsedilen davet etmek manasında okuntu kelimeleri bu çok eski hatıranın yaşayan izlerindendir.

Büyük milletin derin düşünen aklı, birkaç ahşap parçasından çağlara hükmetmekte yardımcı olacak bir silah ve savaş stratejisi üretmesi yanında, derin manalar üretecek kadar ileriye gitmişti. Türklerin İslam'a girişi ve Hz. Peygamberin okçuluğa verdiği özel ehemmiyet vesilesi ile anlamı çok daha derinleşerek bu savaş kabiliyeti devam etmiştir. Bu bakımdan İslam tarihinde ecdadımızın büyük başarılarının en büyük teknik amillerinden biri bu savaş geleneğini başarıyla sürdürebilmiş olmalarıdır. Dolayısıyla kemankeşlik tarihi kültürümüzün önemli bir parçasıdır ve Fatih Sultan Mehmet'in kurduğu ok meydanı vesilesi ile Osmanlı asırlarında kurumlaşarak bir tekke çatısı altında kendi manevi teşkilatlanması ile sürüp gitmiştir. Bu cümleden okçuluğun dini ritüellerle yürütülen bir savaş sanatı ve spor olduğu ifade edilmelidir. Bu dönemde meydana abdestsiz girilmiyor ve dualarla talim yapılıp, kabza törenleri dualı uzun merasimlerle icra ediliyordu. Karate, Taekwondo salonlarında Japonların hayat felsefelerini yansıtan sporlar yanında kemankeşlikle iştigal edecek gençlerimiz hem bir sporu yapmış hem de geleneklerine dair edeb ve adabı bilvesile öğrenmiş olacaklardır.

Okçuların pîri Saad b. Ebi Vakkas hazretleridir. Onun süreğinde okçu üstatlar değişik asırlarda bu işi icra etmişlerdir. Bu bakımdan geleneksel okçulukla uğraşmak sadece ok atmak değil bir edebi, terbiyeyi ve ahlakı düşünmek ve uygulanmak demektir. Uzak Doğu sporlarından bize aktarılmaya çalışılan muhtevadan çok daha fazlası ve zengini kemankeşlik kültürümüzde vardır. Bunun yanında dini tarihimiz yanında milli tarihimiz bakımından da 3-5 bin yıllık bir kültürden bahsetmiş oluruz ki bu 200 senelik tarihleri ile büyük ulus havası veren devletleri düşündüğümüzde bir Türk çocuğu için köklerinin ne kadar gerilere gittiğini düşünüp şahsiyetini buna göre tahkim etmesi bakımından son derece önemlidir.

Bunun yanında okçuluk güncel manada kondisyon, koordinasyon ve konsantrasyon yeteneklerini geliştiren bir spor olarak bu işle uğraşanlara fevkalade faydalı olabilir. Bunun ötesinde burada bu değer ve bilgi ile okçulukla tanışan gençlerimiz modern okçuluğa da geçebilirler.

Geleneksel Türk Okçuluğu tabiri diğerle kemankeşlikle uğraşan arkadaşlar, ayrıca geleneksel yay ve ok yapımı ile alakadar olmak isterlerse ülkemizde bu konuda son yıllarda kurulan dernekler çatısı altında bu manada uygulama çalışmaları yapıldığı da ifade edilmelidir. El becerisini geliştirmek, faydalı bir hobi sahibi olmak açısından bunlar günümüzde gençlerin zihnini dağıtan sebepler düşünüldüğünde faydalı olacaktır. Gelenekteki ok talimi yaparken atılan ve toplanan her okun sevabı, atılan ok kadar mesafede hayır mülahazası da göz önüne alınırsa çok yönlü ve bereketli bir uğraş olduğu görülecektir.

Ok ve yay milli hayatımızda binlerce yıl olmasına rağmen 70'lerden sonra unutulduğundan bugün Türk yayı yapabilen usta bulunamıyor ve ilgilileri yeniden o eski yayların benzerlerini üretmeye çalışıyorlar. Kültürün böylesine milletin hayatından çıkabilen bir unsur olduğuna dikkat edilmelidir. Bu bakımdan bir şey olmaz düşüncesiyle milli konularda hassasiyeti elden bırakmamak, bunları geliştirmek için çalışmak gerektiğini de bu vesile ile ifade edilmelidir. Gaza Niyetine Ya Hakk!!! nidaları atan gençlerin gerçek dünya barışı adına ecdadımızın gönül güzelliğine kavuşacaklarını umulur. Robin Hoodların değil Tozkoparan İskender, Mir Alem Ahmed Ağa, Bursalı Şuca gibi büyük kemankeşlerin hatırası ile şahsiyetini oluşturacak gençlerin bu topraklara daha sağlam kök salacağı açıktır. Bunlar bileği de yüreği de güzel insanlardır.

Kemankeşlik edebi “vema rameyte” ayetindeki okçuluk sırrıyla da anlaşılabilir. Oradaki sen atmadın Allah attı ifadesi edebi adabı öğrenmek, kibirden büyüklenmekten uzak kalmak manasınadır. Başarının insanı mütevazileştirdiği bir büyüme hali modernizmin egolarımıza yüklediği havadan kurtulmak adına önemlidir. Geçmişin kokusunu ruhumuza dolduran musiki, kemankeşlik ve benzeri tüm meşgaleler şahsiyetimizin modern küresel zamanlarda yeniden ikamesi adına hayati olacaktır. Okçuluk görüleceği gibi sadece okçuluk değil bir şahsiyetin özelliklerini içinde yaşatan anlamlar manzumesidir. Nasıru'l-ibad olacakların bileği de yüreği de güçlü olmalıdır.

Oku atan kemankeş hedefe vardıran YA HAKK nidasıdır vesselam…