Umremiz ömrümüz olsun
NE BÜYÜK NİMET
Değerli kardeşlerim! Sonsuz kerem sahibi olan
Rabbimize nihayetsiz hamd-ü senâlar olsun ki biz aciz ve günahkâr kullarını bu
mübarek topraklara kabul buyurarak bizleri mübarek beytinde ağırladı. O’nun
tarafından davet edilmek, o davete icabet edebilmek, şu kutlu beldeleri ziyaret
edebilmek ve Dünya’nın kara kutusu olan Beytullah’ta ibadet edebilmek ne büyük
nimet, ne büyük devlet, ne büyük saadet.
BU NİMETİN ŞÜKRÜ
Ne yaparsak yapalım, Rabbimizin bize ihsan buyurduğu hiçbir
nimetin şükrünü tam manasıyla eda etmiş olamayız. Başka bir ifadeyle hepimiz
bize verilen nimetlerin her birinin şükründen aciziz. Bize verilen nimetlerin
şükründen aciz olmamız elimizle, dilimizle ve halimizle şükredenlerden
olabilmek için azamî derecede gayret sarfetmemize engel değil. Her nimetin
şükrü o nimetin manası mucibinde eda edileceğine göre hacılardan ve
umrecilerden olabilmenin şükrü nasıl olmalıdır? Bu hususta söylenecek sözlerin
özeti şu söz olsa gerektir: “O mübarek diyarlara gitmemizin şükrü hiç şüphesiz
kendimize gelmemizdir. Oralara varmamızın şükrü oraların sırlarına ermektir.
Oraları görmemizin şükrü de derin etkilerinin hayatımızın her alanında
üzerimizde görülmesidir.’’
VEDA DEĞİL VEFA
Aziz kardeşlerim, tadına doyamadığımız bu kutsal
iklimdeki misafirlik süremizi tamamladık. Artık ülkelerimize ve evlerimize
dönüyoruz. Görünüşte mükerrem şehir Mekke’ye veda etsek de esasen şimdi veda
vaktinden ziyade vefa vaktidir.
Artık vakit burada elde ettiğimiz kıvamı devam
ettirmenin vaktidir. Vakit, burada kazandıklarımızı gittiğimiz yerlerde
kaybetmemenin vaktidir.
Vakit kararımızda ve ikrarımızda istikrarın vaktidir.
Vakit, hacı kalmanın ve hacı olarak ölmenin vaktidir.
HAC VE UMRE’NİN KABULÜNÜN İŞARETİ
Rabbimize hamd olsun umre ibadetimizi sıhhat ve afiyet
içerisinde gerçekleştirdik. Şimdi şu soruyu sormanın vaktidir: ‘’Acaba Umremiz
Rabbimiz tarafından kabul edildi mi?’’
İlim ve hikmet erbabının söylediklerine göre bu
sorunun cevabı bizim gayret ve istikametimizde gizli. Demişler ki; kişinin Hac
ve Umre’de elde ettiği kazanımları, sahip olduğu güzel alışkanlıkları devam
ettirmesi onun ibadetlerinin kabulüne işarettir.
ESKİMEYELİM, ESKİTMEYELİM
Değerli kardeşlerim, içinde bulunduğumuz Rahmet iklimi
hepimizi yeniledi, tazeledi, gençleştirdi. Üzerimizden ağır bir yükün
kalktığını hepimiz hissediyoruz.
15 gün boyunca bu kutlu beldelerde bütün ayartılardan
kurtulup, yeniden ilahi ayarı bulduk. Kur’an ve sünnet bize kulluk ve ümmetlik
ayarı yaptı. Şimdi gideceğiz; karşımıza sert rüzgarlar, sarp yokuşlar, derin
çukurlar çıkacak.
Şartlar ne olursa olsun asla ayarımız bozulmasın.
Yepyeni ve taptaze kalmasını bilelim. Kendimizi kutsal iklimin o tatlı
hatıralarıyla yenileyelim, eskimeyelim, eskitmeyelim.
ÖMRÜMÜZ DE UMREMİZ GİBİ
Değerli kardeşlerim, hiç bitmeyecekmiş gibi başlayan
15 günümüz hiç başlamamış gibi nasıl da bitti değil mi? Evet, münevver ve
mükerrem şehirde 15 gün geçirdik. Herkes bu rahmet deryasından bardağı,
sürahisi, matarası kadar istifade edebildi. Görünüşte hepimiz aynı şeyleri
yaptık. Aynı zikirleri yaptık. Fakat her birimizin istifadesi, niyeti,
samimiyeti ve ufku kadar oldu değil mi? Hayatımızın ortasından bir rahmet
deryası aktı. Kimimiz o deryanın üzerinden geldi geçti, kimimiz güldü geçti,
kimimiz de nasibini aldı geçti öyle değil mi? Evet, demem o ki ömrümüzde
umremiz gibidir. Bir anını bile zayi etmeye gelmez.
Ne verdiysek onu alacağız, neyi aradıysak onu
bulacağız, hicretimiz neye ise ücretimiz o olacak. Kiminle yaşadıysak onunla
olacak, onunla öleceğiz.
EN HAYIRLI ELBİSE
Ramazan Kayan Hoca “Ben Rabbime gidiyorum” isimli
kitabında insan için dört elbisenin rolünden bahseder. Ona göre ilk elbise
gelinlik ve damatlıktır. İnsan o elbiseyi hayatı boyunca unutamaz. İkinci
elbise ihramdır. İhramı giyen müminlerde onu asla unutamazlar. Üçüncü elbise de
kefendir. Onu giyenler belki de giydikleri kefenin farkında bile değildirler.
Dördüncü elbise ise takva elbisesidir. Elbiselerin en hayırlısıdır.
İKBAL’E KULAK VERELİM
Hepimiz sevenlerimize ve sevdiklerimize bu kutlu
beldelerden hediyeler aldık. Elbette gücümüz nispetinde hediyelerimizle
yaşadığımız güzellikleri sevenlerimize ve sevdiklerimize yaşatmanın gayreti
içinde olacağız. Bir taraftan bizi ziyarete gelenlere hurma, zemzem, tesbih,
takke, takı, koku gibi hediyeleri takdim ederken bir taraftan da İkbal’in şu
tavsiyesine kulak vererek hep hatırımızda tutalım; gittiğimiz yerlere,
geldiğimiz yerlerin ruhunu, anlamını, manasını, şahsiyet ve şuurunu da taşıma
sadedinde onlara ‘’Hz. Ebu Bekir’in (r.a) sadakatini, Hz. Ömer’in(r.a) adaletini,
Hz. Osman’ın(r.a) hayasını ve Hz. Ali’nin(r.a) ilim ve şecaatini de hediye
etmeye çalışalım.’’
UMREMİZİN ÖMRÜ
Bir din görevlisi arkadaşım ağlayarak anlatıyor:
Bundan önceki umremizden dönerken bir hanımefendi kardeşimiz havaalanına iner
inmez başörtüsünü çıkarıp çantasına koydu. Bu manzarayı görünce çok üzüldüm,
kahroldum.
Evet, aziz kardeşlerim, Haccımızın ve umremizin ömrü
uzun olsun, böyle çabucak bitmesin. Bu mübarek topraklardan aldığımız feyiz,
bereket, rahmet ve muhabbeti son nefesimize kadar taşımanın gayreti içinde
olalım. En büyük kerametin istikamet olduğunu asla unutmayalım. Karşılaştığımız
zorluk ve meşakkatlere sabır ve metanet ile karşı koyalım. Rabbimizin bize
burada açtığı o tertemiz sayfayı yeniden kirletmemek için elimizden gelen gayreti
gösterelim.
GÜL KOKULU BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞALIM
Aziz kardeşlerim! Rahmet elçisinin gül şehrinde
gönlümüz gülşen oldu. Gelin, burada aldığımız o gül kokusunu bütün dünyaya
yayalım. Yayalım ki dünyamız kan, barut, is ve pas kokularından kurtulsun.
Yayalım ki bütün insanlık İslâm ile huzur bulsun. Buraya gelirken dünyamızı
Mekke’ye, Medine’ye getirdik. Şimdi sıra Mekke’yi, Medine’yi alıp dünyamıza
götürmeye geldi. Bu kutlu beldelerde hepimiz nura gark olduk. Şimdi nuru nârâ,
hakkı batıla hâkim kılmak için çalışma zamanı. Hacerü’l-Esved’i selamlarken
Rabbimize bir söz verdik. Artık yapmamız gereken verdiğimiz o sözü ne pahasına
olursa olsun yerine getirmek. Bu kutlu beldelerde saadet asrının izlerini
bulduk, vazifemiz o diyarın iman, ihlas, erdem ve faziletlerini bu diyarın
sakinleriyle buluşturmaya gayret göstermek. Kutsal iklimde sözlerin en güzelini
duyduk. Şimdi vakit, duyduğumuz o en güzel sözlere bir ömür uyarak duyurma
vakti.
Kâbe’yi tavaf
ederken kıblegâhımızla aramızdaki bütün engelleri ve mesafeleri kaldırdık.
Artık Kâbe’mizle kalbimiz arasına girmeye yeltenen ne varsa hepsini elimizin
tersiyle itmenin zamanıdır. Etrafında pervane gibi döneceğimiz şey Kâbe’miz ve
onun temsil ettiği değerlerdir. Artık Kâbe’yi gören gözlere, haramlara nazar
etmek hiç yakışır mı? Ruhun gıdasını Ezan’da ve Kur’an’da bulanlara başka
mecralarda ruha gıda aramak yaraşır mı?
Zemzemin tadını alanlara başka lezzetler peşinde
koşmak gerekir mi? Safa’dan Merve’ye yürüyenlere yürüyecek başka yol aramak
icap eder mi? Münevver ve mükerrem şehri görenlere dünyanın bütün şehirleri
soluk ve soğuk gelmez mi? Rabbim kutlu yolun bütün mutlu yolcularına hac ve
umrenin tekrarını, bu ibadetlerin hakikat ve hikmetlerini hayata taşıyabilmenin
de istikrarını nasip eylesin.
Hüküm dergisinin Aralık 2022 nüshasında yayınlanmıştır