20 Ocak 2023

Umremiz ömrümüz olsun

NE BÜYÜK NİMET

 

Değerli kardeşlerim! Sonsuz kerem sahibi olan Rabbimize nihayetsiz hamd-ü senâlar olsun ki biz aciz ve günahkâr kullarını bu mübarek topraklara kabul buyurarak bizleri mübarek beytinde ağırladı. O’nun tarafından davet edilmek, o davete icabet edebilmek, şu kutlu beldeleri ziyaret edebilmek ve Dünya’nın kara kutusu olan Beytullah’ta ibadet edebilmek ne büyük nimet, ne büyük devlet, ne büyük saadet.

BU NİMETİN ŞÜKRÜ

Ne yaparsak yapalım, Rabbimizin bize ihsan buyurduğu hiçbir nimetin şükrünü tam manasıyla eda etmiş olamayız. Başka bir ifadeyle hepimiz bize verilen nimetlerin her birinin şükründen aciziz. Bize verilen nimetlerin şükründen aciz olmamız elimizle, dilimizle ve halimizle şükredenlerden olabilmek için azamî derecede gayret sarfetmemize engel değil. Her nimetin şükrü o nimetin manası mucibinde eda edileceğine göre hacılardan ve umrecilerden olabilmenin şükrü nasıl olmalıdır? Bu hususta söylenecek sözlerin özeti şu söz olsa gerektir: “O mübarek diyarlara gitmemizin şükrü hiç şüphesiz kendimize gelmemizdir. Oralara varmamızın şükrü oraların sırlarına ermektir. Oraları görmemizin şükrü de derin etkilerinin hayatımızın her alanında üzerimizde görülmesidir.’’

VEDA DEĞİL VEFA

Aziz kardeşlerim, tadına doyamadığımız bu kutsal iklimdeki misafirlik süremizi tamamladık. Artık ülkelerimize ve evlerimize dönüyoruz. Görünüşte mükerrem şehir Mekke’ye veda etsek de esasen şimdi veda vaktinden ziyade vefa vaktidir.

Artık vakit burada elde ettiğimiz kıvamı devam ettirmenin vaktidir. Vakit, burada kazandıklarımızı gittiğimiz yerlerde kaybetmemenin vaktidir.

Vakit kararımızda ve ikrarımızda istikrarın vaktidir. Vakit, hacı kalmanın ve hacı olarak ölmenin vaktidir.

HAC VE UMRE’NİN KABULÜNÜN İŞARETİ

Rabbimize hamd olsun umre ibadetimizi sıhhat ve afiyet içerisinde gerçekleştirdik. Şimdi şu soruyu sormanın vaktidir: ‘’Acaba Umremiz Rabbimiz tarafından kabul edildi mi?’’

İlim ve hikmet erbabının söylediklerine göre bu sorunun cevabı bizim gayret ve istikametimizde gizli. Demişler ki; kişinin Hac ve Umre’de elde ettiği kazanımları, sahip olduğu güzel alışkanlıkları devam ettirmesi onun ibadetlerinin kabulüne işarettir.

ESKİMEYELİM, ESKİTMEYELİM

Değerli kardeşlerim, içinde bulunduğumuz Rahmet iklimi hepimizi yeniledi, tazeledi, gençleştirdi. Üzerimizden ağır bir yükün kalktığını hepimiz hissediyoruz.

15 gün boyunca bu kutlu beldelerde bütün ayartılardan kurtulup, yeniden ilahi ayarı bulduk. Kur’an ve sünnet bize kulluk ve ümmetlik ayarı yaptı. Şimdi gideceğiz; karşımıza sert rüzgarlar, sarp yokuşlar, derin çukurlar çıkacak.

Şartlar ne olursa olsun asla ayarımız bozulmasın. Yepyeni ve taptaze kalmasını bilelim. Kendimizi kutsal iklimin o tatlı hatıralarıyla yenileyelim, eskimeyelim, eskitmeyelim.

ÖMRÜMÜZ DE UMREMİZ GİBİ

Değerli kardeşlerim, hiç bitmeyecekmiş gibi başlayan 15 günümüz hiç başlamamış gibi nasıl da bitti değil mi? Evet, münevver ve mükerrem şehirde 15 gün geçirdik. Herkes bu rahmet deryasından bardağı, sürahisi, matarası kadar istifade edebildi. Görünüşte hepimiz aynı şeyleri yaptık. Aynı zikirleri yaptık. Fakat her birimizin istifadesi, niyeti, samimiyeti ve ufku kadar oldu değil mi? Hayatımızın ortasından bir rahmet deryası aktı. Kimimiz o deryanın üzerinden geldi geçti, kimimiz güldü geçti, kimimiz de nasibini aldı geçti öyle değil mi? Evet, demem o ki ömrümüzde umremiz gibidir. Bir anını bile zayi etmeye gelmez.

Ne verdiysek onu alacağız, neyi aradıysak onu bulacağız, hicretimiz neye ise ücretimiz o olacak. Kiminle yaşadıysak onunla olacak, onunla öleceğiz.

EN HAYIRLI ELBİSE

Ramazan Kayan Hoca “Ben Rabbime gidiyorum” isimli kitabında insan için dört elbisenin rolünden bahseder. Ona göre ilk elbise gelinlik ve damatlıktır. İnsan o elbiseyi hayatı boyunca unutamaz. İkinci elbise ihramdır. İhramı giyen müminlerde onu asla unutamazlar. Üçüncü elbise de kefendir. Onu giyenler belki de giydikleri kefenin farkında bile değildirler. Dördüncü elbise ise takva elbisesidir. Elbiselerin en hayırlısıdır.

İKBAL’E KULAK VERELİM

Hepimiz sevenlerimize ve sevdiklerimize bu kutlu beldelerden hediyeler aldık. Elbette gücümüz nispetinde hediyelerimizle yaşadığımız güzellikleri sevenlerimize ve sevdiklerimize yaşatmanın gayreti içinde olacağız. Bir taraftan bizi ziyarete gelenlere hurma, zemzem, tesbih, takke, takı, koku gibi hediyeleri takdim ederken bir taraftan da İkbal’in şu tavsiyesine kulak vererek hep hatırımızda tutalım; gittiğimiz yerlere, geldiğimiz yerlerin ruhunu, anlamını, manasını, şahsiyet ve şuurunu da taşıma sadedinde onlara ‘’Hz. Ebu Bekir’in (r.a) sadakatini, Hz. Ömer’in(r.a) adaletini, Hz. Osman’ın(r.a) hayasını ve Hz. Ali’nin(r.a) ilim ve şecaatini de hediye etmeye çalışalım.’’

UMREMİZİN ÖMRÜ

Bir din görevlisi arkadaşım ağlayarak anlatıyor: Bundan önceki umremizden dönerken bir hanımefendi kardeşimiz havaalanına iner inmez başörtüsünü çıkarıp çantasına koydu. Bu manzarayı görünce çok üzüldüm, kahroldum.

Evet, aziz kardeşlerim, Haccımızın ve umremizin ömrü uzun olsun, böyle çabucak bitmesin. Bu mübarek topraklardan aldığımız feyiz, bereket, rahmet ve muhabbeti son nefesimize kadar taşımanın gayreti içinde olalım. En büyük kerametin istikamet olduğunu asla unutmayalım. Karşılaştığımız zorluk ve meşakkatlere sabır ve metanet ile karşı koyalım. Rabbimizin bize burada açtığı o tertemiz sayfayı yeniden kirletmemek için elimizden gelen gayreti gösterelim.

GÜL KOKULU BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞALIM

Aziz kardeşlerim! Rahmet elçisinin gül şehrinde gönlümüz gülşen oldu. Gelin, burada aldığımız o gül kokusunu bütün dünyaya yayalım. Yayalım ki dünyamız kan, barut, is ve pas kokularından kurtulsun. Yayalım ki bütün insanlık İslâm ile huzur bulsun. Buraya gelirken dünyamızı Mekke’ye, Medine’ye getirdik. Şimdi sıra Mekke’yi, Medine’yi alıp dünyamıza götürmeye geldi. Bu kutlu beldelerde hepimiz nura gark olduk. Şimdi nuru nârâ, hakkı batıla hâkim kılmak için çalışma zamanı. Hacerü’l-Esved’i selamlarken Rabbimize bir söz verdik. Artık yapmamız gereken verdiğimiz o sözü ne pahasına olursa olsun yerine getirmek. Bu kutlu beldelerde saadet asrının izlerini bulduk, vazifemiz o diyarın iman, ihlas, erdem ve faziletlerini bu diyarın sakinleriyle buluşturmaya gayret göstermek. Kutsal iklimde sözlerin en güzelini duyduk. Şimdi vakit, duyduğumuz o en güzel sözlere bir ömür uyarak duyurma vakti.

 Kâbe’yi tavaf ederken kıblegâhımızla aramızdaki bütün engelleri ve mesafeleri kaldırdık. Artık Kâbe’mizle kalbimiz arasına girmeye yeltenen ne varsa hepsini elimizin tersiyle itmenin zamanıdır. Etrafında pervane gibi döneceğimiz şey Kâbe’miz ve onun temsil ettiği değerlerdir. Artık Kâbe’yi gören gözlere, haramlara nazar etmek hiç yakışır mı? Ruhun gıdasını Ezan’da ve Kur’an’da bulanlara başka mecralarda ruha gıda aramak yaraşır mı?

Zemzemin tadını alanlara başka lezzetler peşinde koşmak gerekir mi? Safa’dan Merve’ye yürüyenlere yürüyecek başka yol aramak icap eder mi? Münevver ve mükerrem şehri görenlere dünyanın bütün şehirleri soluk ve soğuk gelmez mi? Rabbim kutlu yolun bütün mutlu yolcularına hac ve umrenin tekrarını, bu ibadetlerin hakikat ve hikmetlerini hayata taşıyabilmenin de istikrarını nasip eylesin.

 

 

Hüküm dergisinin Aralık 2022 nüshasında yayınlanmıştır