Umudu kendi dışımızda aramaktan yorulmadık mı? Umudun psikolojisi

Günlük yaşam içerisinde en çok kullandığımız kavramlardan biri de umuttur. Ancak umut kavramını, doğru bir şekilde yapılandırmak gerekir. Kimi insanlar umudu kendi dışlarında arayıp dururlar. Ancak umut, kendi dışımızda aranacak bir psikolojik özellik değildir.  

 

Umut, nasıl tanımlanır? Psikolojik açıdan umut, belirli bir hedefe ulaşma beklentisidir ve bu hedefe ulaşma yeteneğine olan inançtır. Bir başka deyişle umut, bireyin belirli bir hedefe ulaşmak için gerekli çabayı göstereceği ve gerekli stratejileri bulabileceği inancını içerir.  Snyder'in Umut Kuramına göre, umudun üç önemli somut bileşeni vardır. Bunlardan ilki, bireylerin çeşitli alanlarda amaçlara sahip olmalarıdır. İkincisi, amacı gerçekleştirme yollarının olmasıdır. Üçüncüsü ise, kişisel etkililiktir. Kişinin, amaçlarını gerçekleştirebileceğine yönelik olumlu inançlara sahip olmasıdır. Umutlu olmak, çok önemli bir psikolojik özelliktir çünkü umut duygusu, motivasyonu artırarak kişinin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur. Aynı zamanda stresle başa çıkma becerilerini güçlendirir ve zorlu durumlarla mücadele etmeyi kolaylaştırır. Umut, umutsuzluk ve çaresizlik duygularının yerine olumlu düşünceleri ve çözüm odaklı yaklaşımları getirerek kişinin daha olumlu bir bakış açısına sahip olmasını sağlar. 

 

Umudumuzu neler azaltır? Birincisi,  stres ve kaygı yaşamaktır. Kronik stres ve sürekli kaygı, bir bireyin gelecekle ilgili umutlarını ve beklentilerini azaltabilir. Bu, bireyin hedeflerine ulaşma yeteneğine olan inancını zayıflatabilir. İkincisi, depresif duygu durumunda olmaktır.  Depresif kişiler genellikle gelecekle ilgili olumsuz düşüncelere sahip olurlar ve genellikle hedeflerine ulaşabileceklerine dair umutlarını yitirirler. Üçüncüsü, travmatik deneyimlere sahip olmaktır. Geçmişte yaşanan travmalar da umudu azaltır. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan bireyler, genellikle geleceğe dair olumsuz bir bakış açısına sahip olurlar ve bu bireylerin umut düzeyleri düşüktür. Dördüncüsü, kronik hastalıklardır. Kronik hastalıklar, fiziksel ya da ruhsal, bireyin yaşam kalitesini ve gelecekteki beklentilerini etkiler, bu da umudun azalmasına neden olur. Beşincisi, düşük özgüvene sahip olmaktır. Bireyin kendine olan inancı düşükse, bu genellikle hedeflere ulaşma yeteneğine olan inancını da etkiler ve umudu azaltır. Altıncısı, toplumsal yalıtılmışlıktır. Toplumsal yalıtılmışlık ve yalnızlık da umudu azaltır. Sosyal destek, zorluklarla başa çıkma ve hedeflere ulaşma konusunda önemli bir motivasyon kaynağıdır.

 

Çocukların umut düzeylerini neler azaltır? Birincisi, stresli yaşam olaylarına maruz kalmaktır. Ölüm, boşanma, taşınma, okul değişikliği veya ciddi bir hastalık gibi stresli yaşam olayları, bir çocuğun umut duygusunu azaltabilir. İkincisi, zorbalığa maruz kalmaktır. Okulda veya çevrimiçi ortamda zorbalık, çocukların umutlarını ve özgüvenlerini azaltabilir. Üçüncüsü, aile içi sorunlar yaşamaktır. Aile içindeki çatışmalar, istikrarsızlık veya ihmal, çocukların umudunu ve güvenlik duygusunu azaltabilir. Dördüncüsü, akademik başarısızlık yaşamaktır.  Okulda başarısızlık veya sık sık eleştirilme, bir çocuğun kendine güvenini ve umudunu azaltabilir. Beşincisi, toplumsal yalıtılmışlık yaşamaktır. Sosyal izolasyon, arkadaşları olmama veya sosyal etkinliklere katılmama, çocukların umudunu azaltabilir. Altıncısı, kronik hastalıklara sahip olmaktır. Kronik hastalıklar, çocukların fiziksel kapasitelerini sınırlayabilir ve bu da umutlarını ve yaşam kalitelerini olumsuz etkileyebilir. Yedincisi, travmatik deneyimler yaşamaktır. Fiziksel veya duygusal travma geçiren çocuklar, umut ve güvenlik duygularını kaybedebilirler.

 

Umut düzeyi düşük insanların özellikleri nelerdir? Birincisi, olumsuz bakış açışına sahip olmaktır. Umutsuz insanlar genellikle geleceğe dair olumsuz bir bakış açısına sahiptirler. Hedeflerine ulaşabileceklerine dair inançlarını kaybederler ve genellikle çözülmesi zor veya imkânsız görünen problemlerle karşı karşıya olduklarını düşünürler. İkincisi, motivasyon eksikliğine sahiptirler. Umutsuz bireyler genellikle motivasyon eksikliği yaşarlar. Kendilerine hedef belirleme veya hedeflerine ulaşmak için çaba gösterme konusunda isteksiz olurlar. Üçüncüsü, depresif belirtiler gösterirler. Umutsuzluk sıklıkla depresyonla ilişkilidir ve umutsuz hisseden bireyler genellikle depresif belirtiler gösterirler. Bu belirtiler arasında; enerji eksikliği, uyku problemleri, konsantrasyon güçlüğü ve genel bir mutsuzluk hali yer alır. Dördüncüsü, toplumsal yalıtılmışlık yaşamadır. Umutsuz insanlar genellikle sosyal etkinliklere veya kişisel ilişkilere ilgisiz olurlar. Bu, umutsuzluğun hem bir sonucu hem de bir nedeni olabilir, çünkü toplumsal yalıtılmışlık genellikle umutsuzluğun artmasına yol açar. Beşincisi, kendine zarar verme tepkilerinin ve intihar düşüncelerinin varlığıdır.  Çok umutsuz bireylerde, kendine zarar verme veya intihar düşünceleri görülür. Bu, umutsuzluk seviyesi çok yüksek olduğunda ve birey durumunun hiçbir zaman iyileşmeyeceğini düşündüğünde ortaya çıkar. 

 

Umudumuzu neler artırır? Birincisi,  hedef belirlemektir. Gelecekte ne istediğimizi belirlemek, umut seviyemizi artırmanın birinci adımıdır. Ulaşılabilir ve ölçülebilir hedefler belirlemek, genellikle umudu artırır. İkincisi, problem çözme becerilerini geliştirmektir. Bir hedefe ulaşmanın birden fazla yolu olduğunu kabul etmek ve farklı stratejiler denemeye açık olmak, umudu artırır. Bu, problem çözme becerilerini geliştirmeyi içerir. Üçüncüsü, olumlu düşünmektir. Geleceğe dair olumlu bir bakış açısı geliştirmek, umudu artırmada önemli bir rol oynar. Dördüncüsü, sosyal destek almaktır. Destekleyici bir sosyal ağın olması, umudu artırır. Arkadaşlar, aile üyeleri, psikolojik danışmanlar veya terapistler, zor zamanlarda destek olabilir ve umudu yeniden kazanmanıza yardımcı olabilir. Beşincisi, öz-bakımdır.  Fiziksel sağlığımıza dikkat etmek, genel duygusal durumumuzu ve umut seviyemizi artırır. Bu, düzenli egzersiz yapmayı, sağlıklı beslenmeyi ve yeterli uyumayı içerir. Altıncısı, gerektiğinde psikolojik yardım almaktır. Umut seviyemiz düşükse ve bu durum günlük yaşamımızı etkiliyorsa, bir psikolojik danışmandan yardım almak önemli olabilir. Psikolojik danışmanlar, umudu artırmak için çeşitli teknikler ve stratejiler sunabilir. Yedincisi, büyümeye açık bir zihniyet geliştirmektir. Büyümeye açık bir zihniyet, hedeflerimize ulaşmak için gerekli yeteneklere ve becerilere sahip olabileceğimize olan inancı içerir. Bu, umudu artırmak için önemli bir faktördür. 

 

Umut düzeyi yüksek insanların özellikleri nelerdir? Birincisi, olumlu bir bakış açısına sahip olmaktır. Umutlu insanlar genellikle olumlu bir bakış açısına sahiptirler. Geleceği olumlu bir şekilde görürler ve iyi sonuçlar beklerler. İkincisi, hedef odaklı olmaktır. Umutlu insanlar, genellikle belirgin hedeflere sahiptir ve bu hedeflere ulaşmak için motive olurlar. Aynı zamanda, hedeflerine ulaşmak için gerekli stratejileri belirleme ve uygulama konusunda yeteneklidirler. Üçüncüsü, esnekliktir. Umutlu insanlar, zorluklarla başa çıkmak için esnektirler. Bir hedefe ulaşmanın bir yolu başarısız olduğunda, başka bir yol bulma becerisine sahiptirler. Dördüncüsü, dayanıklı olmaktır. Umutlu insanlar, stresli durumlar ve zorluklar karşısında genellikle dirençli olurlar. Bu, onların zor zamanlarda umutlu kalmalarını ve hedeflerine ulaşmak için çaba göstermeye devam etmelerini sağlar. Beşincisi, toplumsal ilişkiler içerisinde olmaktır. Umutlu insanlar, genellikle güçlü sosyal ağlara ve destekleyici ilişkilere sahip olurlar. Bu, onların zor zamanlarda destek bulabilmelerini ve umutlu kalmalarını sağlar. Aktif bir şekilde yaşamaktır. Umutlu insanlar genellikle proaktif davranışlar gösterirler, yani kendileri için olumlu değişiklikler yapmak ve hedeflerine ulaşmak için aktif adımlar atarlar. 

 

Umudumuzu nasıl koruyabiliriz? Birincisi, duyusal farkındalığa sahip olmaktır. Duygularımızı tanımak ve anlamak, umudumuzu korumak için önemlidir. Kendimizi nasıl hissettiğimizi anlamak ve bu duyguları kabul etmek, daha etkin bir şekilde başa çıkmak ve umudu sürdürmek için bize yardımcı olabilir. İkincisi, olumlu bakış açısına sahip olmaktır. Geleceğe dair olumlu bir bakış açısı geliştirmek, umudu korumada önemlidir. Bu, başarılarımızı kutlamayı, başarısızlıkları öğrenme fırsatları olarak görmeyi ve gelecekte iyi şeylerin olacağına dair inançları korumayı içerir. Üçüncüsü, kendine güvenmektir. Hedeflerimize ulaşabileceğimize dair güvenimizi korumak, umudu sürdürmek için önemlidir. Bu, kendimizi güçlendirmeyi, becerilerimizi ve yeteneklerimizi tanımayı ve kendimize olan inancımızı geliştirmeyi içerir. Dördüncüsü, sosyal destek almaktır.  Sosyal destek, umudun korunmasında kritik bir role sahip olabilir. Destekleyici kişilerle zaman geçirmek ve başkalarından yardım ve rehberlik almak, umudu korumada yardımcı olabilir. Beşincisi, esneklik ve uyum özelliklerimizi sergilemektir. Hayatta zorluklar ve engeller kaçınılmazdır. Bu zorluklara esnek bir şekilde uyum sağlama ve alternatif çözümler bulma yeteneği, umudu korumaya yardımcı olur. Altıncısı, öz-bakım yapmaktır. Fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığımıza dikkat etmek, umudu sürdürmeye yardımcı olabilir. Bu, sağlıklı bir diyet, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stresi yönetme stratejilerini içerir. Yedincisi, gerektiğinde profesyonel destek almaktır. Eğer umut seviyemiz düşüyor ve bu durum günlük yaşamımızı etkiliyorsa, bir psikolojik danışmandan ya da terapistten yardım almak önemli olabilir. Profesyoneller, umudu artırmak ve korumak için çeşitli teknikler ve stratejiler sunabilirler. 

 

Umut, din ve maneviyat açısından da incelenebilir. Din, birçok insanın hayatında umut, anlam ve amaç bulduğu önemli bir kaynaktır. Umudu korumak ve güçlendirmek için din çeşitli açıklamalarda bulunur.  Birincisi, din inanç ve güven oluşturarak bireylerin umudunu korur. Dini inançlar, genellikle zor zamanlarda bile umudu korumak için bir temel sağlar. Örneğin, birçok din, hayatın zorluklarının bir amaç taşıdığına, her şeyin bir nedeni olduğuna ve daha iyi bir geleceğin mümkün olduğuna inanmayı öğretir. Örneğin bu konuda Zümer Suresi 53. ayette: “De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” şeklinde ifade edilerek Allah’ın sonsuz Rahmetinin en önemli umut kaynağı olduğu ve konuda Allah’a güvenmek gerektiği ifade edilmektedir.  İkincisi, topluluk içerisinde yer alarak sosyal destek almaktır. Dini topluluklar genellikle sosyal destek, dayanışma ve aidiyet duygusu sağlar. Bu, umudu koruma ve zor zamanlarda destek bulma konusunda önemlidir. Bu konuda Bakara Suresi 177. ayette: “Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.” şeklinde ifade edilerek insanlara iyilik ederek çok önemli sosyal destek kaynaklarını harekete geçirerek özellikle umutsuz ve toplumdaki dezavantajlı gruplara sosyal destek sunulması önerilmektedir. Üçüncüsü, dini ritüellerde bulunmaktır ve dua etmektir. Dini ritüeller ve dua, umudu ifade etmenin ve güçlendirmenin bir yolu olabilir. Birçok kişi, duanın, namazın kendilerine huzur ve umut sağladığını belirtir. Bu konuda Fatiha Suresi 5. 6. ve 7. ayetlerde: “(5)Rabbimiz! Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım isteriz. (6) Bizi dosdoğru yola eriştir. (7) Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. Gazaba uğrayanların ve azıp sapanların yoluna değil.” şeklinde ifade edilerek beş vakit namazın her rekâtında inanan insanların umutları canlı tutulmaktadır. Ayrıca, Bakara Suresi 186. ayette: “Resulüm! Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, en doğru yolu bulmuş olurlar.” şeklinde ifade edilerek, en önemli umut kaynağı olarak dua gösterilmektedir. Dördüncüsü, anlam ve amaç oluşturmaktır. Din, hayata anlam ve amaç katma konusunda önemli bir rol oynar. Hayatta daha büyük bir amaca hizmet etme hissi, genellikle umudu artırır. Bu konuda Enam Suresi 130. ayette:“Allah onlara: “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden ayetlerimi size okuyup açıklayan ve hesap vereceğiniz bu günle karşılaşacağınızı söyleyerek sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” diye soracak. Onlar da: “Kendi aleyhimize de olsa şâhitlik ederiz ki, evet geldi” diyecekler. Önceden dünya hayatı onları aldatmış, böylece inkâr yolunu tutmuşlardı; şimdi de kendi aleyhlerinde şâhitlik yapıp kâfir olduklarını itiraf edecekler.” ve Yunus Suresi 24. ayette: “Dünya hayatının misali şudur: Bir yağmur, onu gökten indiririz. İnsanların ve hayvanların yiyip istifade ettikleri yeryüzü bitkileri o yağmuru emerek boy atıp gürleşir, sarmaş dolaş olur. Derken yeryüzü bütün takılarını takınıp, rengârenk süslenerek olanca güzelliğiyle göz kamaştırır hâle gelir. Orayı ekip biçenler bütün bunların kendi güçlerinin eseri olduğuna ve artık onun ürünlerini toplama zamanı geldiğine inandıkları sırada, bir gece vakti veya gündüz oraya azap emrimiz gelir; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi, her şeyi kökünden biçiveririz. İşte, sistemlice düşünüp ibret alacak kimseler için ayetleri böyle ayrıntılarıyla açıklıyoruz.” şeklinde ifade edilerek dünya ve ahiret hayatına nasıl anlam yükleneceği ifade edilmektedir.  Beşincisi, kontrol edilmeyen durumları kabul etmeyi sağlar ve teslimiyet oluşturur. Bazı dini inançlar, kontrol edilemeyen durumları kabul etmeyi ve onlara uyum sağlamayı öğretir. Bu, zor durumlarla başa çıkma ve umudu koruma konusunda yardımcı olabilir. Bu konuda Bakara Suresi 155. ve 156. ayetlerde: (155)Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak suretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (156) Onlar ki, kendilerine bir musibet dokunduğu zaman: “Bizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz” derler” şeklinde ifade edilerek teslimiyetin önemi belirtilmektedir. Benzer şekilde, Hûd Suresi 56. ayette: “Hiç şüphesiz ben, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Hareket eden her canlıyı perçeminden tutan (kontrol edip yönlendiren) O’dur. Şüphesiz ki Rabbim, dosdoğru yol üzeredir.” şeklinde ifade edilerek tevekkülün önemi anlatılmaktadır.  

 

Sonuç olarak umut, insan için vardır. Umudun alanını sonsuzlukla ilişkilendirerek yaşamak umudumuza umut katar. Umudumuzun kendi içimizde olduğu bilinci ile hareket etmemiz umut konusunda bizi gerçekçi kılar ve hayal kırıklıklarımızı azaltır. Sahip olduğumuz irade gücünü hayırlı ve güzel işlerde kullanıp umudumuzu artırmayı; umutlu ve mutlu bir yaşam sürdürmemizi dilerim.