09 Şubat 2016

Üniversiteyi düşünmek 1

Maarif davası Türkiye'nin uzun hikâyesidir. Üniversiteler bu uzun meselede hayati bir konumdadır. Zira milli bünyeye mütehassıslar buralardan yetişecektir. Bir üniversite ilkeler ve değerlerle yönetilmelidir. İlkeleri belirlenmemiş bir yönetim, pusulası bozuk bir gemi gibidir. Hani derler ya gideceği yön belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez. Bu ilkelerin dayanacağı belirli ana kavramlar insani, akademik ve ahlaki olarak belirlenebilir. Bu bakımdan yönetime esas olacak yönetmelikler bir felsefe, kurumsal vizyon ve üslup taşımalıdırlar.

İlk olarak aşağıda izah edilecek 3E yaklaşımı bu insani, akademik ve ahlaki esaslar bakımdan zemini teşkil eder.

İnsani: ETİK ve ESNEK; Bir kurum ve çalışanları umumi bir etik anlayışla görülmelidir. İdarecinin insani bakımdan kılavuzu etik değil de keskin kenarlı yönetmelikler olursa kurum özgün ve yaratıcı olma vasfını kaybedebilir. Etik bakış ve esnek davranış hem sınırları çizilmiş bir idari aklı hem de bu sınırlar içinde yumuşak hatlı hareket alanlarını belirler. Kurumun işleyişinin belirli bir etik yapısı ve bunun insani ölçülerde işlemesini sağlayacak bir esneklik yönetime değer katar. İnsani yönden yeterli olmayan bir yaklaşım diğer açılardan üniversiteyi yıpratacaktır. Bu bakımdan üniversitenin tüm unsurlarına dair ilkeleri belirlenmiş etik bir bakış açısı ve insani değeri sağlayacak esneklik yönetimin esas ilkelerinden olmalıdır. Etik ve esnek anlayışın yanında doğacak kavram adalet olacaktır. Adalet ise Hz. Mevlana'nın dediği gibi ağaçları sulamaktır. Dikenleri sulamak ise zulümdür. Bu bakımdan adalet ilkesinden diğer bir ilke olan emek ilkesine geçilebilir.

Akademik: EMEK; Üniversitelerde insani yaklaşım zemininde kurumdan beklenen temel çıktı olan akademik ilkeler ve verimlilik hayatidir. Kurumun liyakati veya ehliyetle hizmet ettiğinin kriteri bu esasın başarısına bağlıdır. Bahsedilen etik ve esnek insani çerçevede idarecinin muhatapları akademisyenler olacaktır. Bunlar profesöründen araştırma görevlisine kadar bir sıralama içinde kuruma hizmet ederler.

Akademisyenlerin tüm faaliyetlerinin ölçüleceği temel parametre emek olmalıdır. Girdiler ile çıktılar arasındaki nitelik dengesinin esasını gerçekçi bir emek yoğunluğu içerir. Bu bakımdan emek ölçümü sırasında eşitlik; yani aynı şartlarda beklenti, genellik yani herkese göre olan ve amaca uygunluk noktalarında değerlendirmenin yapılması gerekir. Nicelik ve hatta niteliğin bile esas ölçeği emeğin düzeyidir. Bu bakımdan idareci muhatabı olduğu akademik yapıyı öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve nihayet öğrenciler olarak görmelidir. Rektör yardımcılıklarının tanziminde de bu üç grubun ayrı ayrı yer bulduğu görev taksimatı zaruri görülmelidir. Dekanlıkların da Fakültelerdeki faaliyetlerini bu üç ana gövde üzerine oturtması icap etmelidir.

Öğretim üyesinin verimli ders ve yetkin yayın üretmesi, Araştırma Görevlisinin yetkin tezler üretip, geleceğe iyi yetişmiş bir akademisyen olarak ilerlemesi, nihayet lisansüstü ve lisans düzeyindeki öğrencilerin yeterli eğitimle öğrenimlerini tamamlaması emek kavramı etrafında teşekkül eden bir yaklaşımla düşünülmelidir. Zihinsel emek, uygulamadaki emek ve nihayet çıktıya yansıyan emek olarak tasnif edilebilecek bu yaklaşım sözde kalan kriterlerden daha gerçekçi bakış açısı doğuracaktır. Zira emeğin hemen yanı başındaki kavram ehliyet ve liyakattir. Kutadgu Bilig'de ifade edildiği gibi ömür aziz değil, emek azizdir. Bunca yıllık hocayım bakışının yerine şunca emekle yapılan bunca iş kavrayışı gelmelidir. Bunların çerçevesini çizecek olan ise ahlaki ilke olacaktır.

Ahlaki: EŞİTLİK VE EŞDEĞERLİLİK; insani ve akademik yapının tutarlılığının temel taşı ahlaki ilkeler olacaktır. Yönetsel etik ile belirlenen çerçeve bazı ahlak kavramları ile somutlaştırılmalıdır. Bu bakımdan eşitlik bir ahlaki ilke olarak esas olmalıdır. Bu ilke Fransız ihtilaliyle ortaya çıkan bir modern prensip olmaktan ziyade esasını insani ve ahlaki bir tutarlılıktan alan net bir bakışı ifade etmelidir. Bu bakımdan emek yoğun bir akademik anlayışta değeri verecek olan eşit imkânlar ve başarı ölçmede eşdeğerlilik olmalıdır. Başlangıçta eşitlik söz konusu iken süreçte adil destek söz konusu olmalı ama sonuçta çıktılara göre eşit değil eş değer muamele söz konusu olmalıdır.

Binalarında insani, akademik ve ahlaki ilkeler yaşamayan bir kurumun maksadına uygun verimli olması mümkün değildir. Hele düşünce belirli bir doğrular düzlemini temellendirme dışında alan bulamıyorsa orası üniversite değil ideoloji kampı olmuş demektir. İdeolojik bir sunağa dönmeyen üniversite hayali bakidir.  

Her halükarda üniversitelerimizde, bugün ciddiye alınmasa da, insani, akademik ve ahlaki kriterleri havi yönetmeliklerle kurumlarımız teorik bazda da olsa daha verimli hale getirebilir. Bu vicdanı taşıyan insanımız yoksa hepsi yok sayılabilir. Bu yolda 3F, 3Ö ve 3T olarak kısaltılan ilkeleri de sonraki yazılarda takdime kısmetse çalışacağız. Akademisi üzerine tefekkür üretemeyen toplumlar üretilmiş fikirlerin bayiliğine mahkûm olurlar.

İlkeler olmadan çıkılacak yolda 3K; kanun, kurum ve kalite boşa çıkacaktır. Bu ilkelerin ilke olsun diye geçmiş tecrübe, günün ihtiyaçları ve gelecek vizyonu üzerinden tespiti hayati derecede önemli olacaktır. Son söz olarak, maarif davamız ve üniversite meselemizi “üniversite-medrese” adlandırması/çelişkisi gibi sathi bir bağlama hapsetmek daha başlamadan meseleyi bitirmek olacaktır. Konu, bir medeniyet perspektifine yani varlık, evren ve insan anlayışına dayanarak, geçmiş-gün ve gelecek perspektifinde bilgi üreten ve fayda var eden bir zaviyeyi asri gerçeklerle düşünerek yani bir sabiteye ve sürece oturtularak değerlendirilmelidir. Meseleye devam edeceğiz inşallah…