13 Kasım 2015

Ürgüp'te çözüm süreci tartışıldı

2015 Liberal Düşünce Kongresi Kapadokya, Ürgüp'te bu hafta sonu gerçekleştirildi. En dikkate değer ve içi fikir dolu oturum "Çözüm Süreci ve Seçim Sonrası Durum" başlıklı oturumdu. Barışa Bak girişiminin yürütücüsü Cengiz Algan'ın yönettiği oturumda çözüm süreci başlangıcından itibaren çeşitli boyutlarıyla değerlendirildi. Cengiz Algan Çözüm sürecine karşı Paris'te gerçekleştirilen suikastlardan sonra Samanyolu yayın organında "Paris şimdi daha güzel" diye atılan tweetten itibaren çözüm sürecine karşı olumsuz girişimlerin de başlatıldığını ifade etti.

Bu girişimlerde silahların susup geri çekilme tam başlayacakken Gezi sürecinin başlamasıyla bu çekilmenin durdurulduğunda dikkat çeken Algan, Karayılan ve Bayık arasındaki görev değişiminden sonra 17/24 Aralık darbe girişiminin gerçekleştirildiğini ifade etti. Çözüm süreci hükümet programa girmişken Demirtaş Eylül sonu ABD ye gitti ve döner dönmez Kobani sokak hareketleri başladı ve elliden fazla insan öldü. Cizre'de hendekler kazıldı. 2015 Dolmabahçe mutabakatı sonrası Demirtaş'ın "seni başkan yaptırmayacağız" karşı çıkışıyla süreç tamamen kilitlendi. Yine 2015 Temmuzda devrimci halk savaşı ilan edildi ve birkaç gün önce de askeri barajlar söylemiyle ateşkes sona erdirildi. Arkadan özyönetim ilanları ile Kürtleri sokağa çekmek istediler ancak Kürt halkı buna bir cevap vermedi. Şimdiki seçimlerle de HDP baraj altı kaldı.

Bu kısa özetten sonra Ilk konuşmacı Gülçin Avşar çözüm sürecinin Özal'dan beri seyrini anlattı. ikinci konuşmacı hukukçu Levent Korkut'un değerlendirmeleri ise son derece ilgi çekiciydi. Çözüm sürecinin aslında barış süreci olduğunu söyleyen Korkut dünyada da örnekleri olan bu türden süreçlerin yalnızca bir kısmının başarıyla sonuçlandığını ifade etti. Süreçlerin başarılı olmadığı örneklerde görülen şey çatışmanın daha fazla şiddetle geri gelmesidir. Korkut'a göre bu olağandır ve hayal kırıklığıyla daha da artabilir. Bu yüzden bu sürecin halk umutsuzluğa kapılmadan sağlam ve doğru bir iradeyle sürdürülmesi gerekir. Kolombiya'da altı kez Ateşkes bozulmuş sonrasında yeniden yapılmıştır. Çözüm süreçlerinde üç şey önemlidir:  siyasi irade, halkın desteği ve çözüm sürecine dâhil olan karşı aktörlerin çözüm sürecine verdiği destek.

Çözüm sürecinde devlet alt yapıya önem verirken sosyal yapıya önem verilmediğini söyleyen Korkut gençlerin Kürt bölgesindeki örgütlenmelerine karşı önlem alınmadığının altını çizdi. Göç alan yoksul mahallelerde hendekler açılmıştır ama her bölgede açılmamıştır. Bu sosyal bir problemdir sadece siyasi bir problem değil. Bu bizim ve dünyanın demokratikleşme problemidir.

Akılcı politikalarla zarar minimuma indirgenebilir. Davutoğlu'nun akil insanlar heyetinden daha fazla yararlanması gerektiğini söyleyen Korkut gelecek açısından Cizre ve Şırnak gözlemlerine dayanarak şöyle söylüyor: 90larda bu bölgedeki halkın devlete karşı ciddi bir nefreti varken şimdi sokağa çıkma yasağının hemen ertesinde ikili bir eleştiri söz konusudur. Halk devleti eleştirmektedir ama örgütü de eleştirmektedir. Halkın durumu 90lardan farklıdır. Örgüte eleştiri getirmektedir. Polislerin yanlış uygulamalarına da değinen Korkut bunların üzerine gitmek gerektiğini ifade etti ve çözüm süreci devam edecekse güvenlik bürokrasisinin kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı.

Birkaç cümleyle son konuşmacı Vahap Coşkun'un değerlendirmelerine değinecek olursak şunları söyleyebiliriz: seçim ve sonrası çözüm süreci konusunda konuşan Coşkun muhalefetin hain, katil ve hırsız sloganıyla yola çıktığını ancak bunlar üzerinden muhalefetin 1 Kasım seçimleriyle bittiğini, eridiğini söyledi. 1 Kasım yeni bir perdenin açılması anlamına geliyor. Seçimlerin güvenliği ve meşruiyetinin tartışılamayacağını ve tartışılmadığını söyleyen Coşkun temsil meselesi için de halk iradesinin parlamentoda büyük oranda temsil edildiğini ifade etti. Bu seçimlerde üç önemli nokta var. İlkin Siyasal rekabet eksikliğini bu seçimler ortaya koymuştur. Muhalefetin iktidar olma ümidi yok. Eşit mücadele yok. Ak parti her yerde farklı aktörlerle mücadele ediyor. Doğuda HDP batıda CHP gibi. Muhalefet eksikliği demokrasiyi topallaştırmıştır.

İkinci husus Ak Partinin oy değişkenliğine dikkat etmesi gerekir. Seçmen tercihlerini değiştirebilir. Bu kitleyi nasıl bir arada tutabilirsiniz sorusuna daha fazla demokrasi ve özgürlükle cevap veriyor Coşkun. Üçüncü olarak Seçmen bu seçimde merkezi tahkim etmiştir. Parlamento dışı partiler erimiştir tabelaya dönüşmüştür. HDP'nin yükselişinde HDP'nin etkisinin yanı sıra bu yükselişte AK Parti'nin sorumluluğuna değinen Coşkun, AKP'nin Suriye'de Rojava ile ilgili meseleyi AKP'nin tam olarak anlayamadığını bunun Kürtlerde bir kırgınlığa yol açtığını ifade etti.

AK Partinin üstten bir dille konuşması yani bazı hakları bahşederim başka şeyle çıkmayın demesi HDP'yi AK Partili Kürtlerin 7 Haziranda tercih etmesine neden olmuştur, asıl sâik ise siyasete daha fazla alan açma isteğidir. Kürt meselesinin silahın gölgesinden çıkarılıp parlamentoda güçlü bir şekilde savunulmasını istemesiydi halkın. Fakat seçimden sonraki tablo bu şekilde gelişmedi. Güçlü siyasal partinin çatışmayı bitirmesi beklenirken çatışmanın arttığı görüldü. Aslında HDP'nin aldığı bu oya PKK de hazır değildi ve çatışmalar sonrasında daha da alevlendi. Toplumun çatışma stratejisine verdiği tepkidir bu seçimler. Şiddetle arasına mesafe koyarak muhalefet boşluğunu HDP dolduramadığı için oy kaybetmiştir.

Coşkun'a göre "Silahlar gömülsün" yaklaşımı süreç yeniden başlayacaksa çok sürdürülebilir bir tutum değildir. Devlet Kandil ve HDP yi çözüm sürecindeki aktörler olarak kullanmak zorundadır. Müzakere etmek zorundadır. Hatalardan ders çıkarmak gerekir. Özyönetim ilanı karşılık bulmadıysa bu kürtlerin çözüm için siyasete hala güvendiklerini gösterir.

Sevgili Vahap'a bazı fikirleri konusunda katılmakla beraber kantonlaşmak isteyenlerin ABD'yi de arkalarına alarak başlattıkları süreçte Vahap arkadaşım kadar iyi niyetli olup olmadıklarını yine de sormak zorundayım.