10 Kasım 2015

USTA’ca hamle!

1 Kasım seçim sonuçları ile birlikte, sistemsel değişim iradesi sandıktan da güçlü bir destek aldı. Muhalefetten kimi isimlerin, Başkanlık Sisteminin tartışılabileceği yönündeki açıklamalarını, sandıktan çıkan bu desteğin farkındalığı olarak okumak mümkün.

1 Kasım seçim sonuçları sistemsel bir değişim arzusunun sandığa yansıması olarak da göülebilir. Bunu afaki bir söylem olarak değerlendirmeyin. Hepimiz biliyoruz ki 2002'de iş başına gelen AK Parti, reformist uygulamalardan sonra sistemin de değişmesi gerektiğini savunan iradenin adresi.

Parlamenter Sistemin, ülkenin büyüme ve bölgesel aktör olma yolundaki hamlelerini tıkayan bir realiteye dönüştüğünü ısrarla dile getiren de AK Parti'ydi. Yanlış bir tez mi? Elbette hayır.

Bu sütunlarda defaatle dile getirdim. Parlamenter Sistem, toplumun farklıklarını zenginliğe dönüştürme fırsatını, rejimi koruma refleksiyle ayrışma ve çatışmaya dönüştüren oligarşik bir sisteme dönüştü. Bu nedenle de Türkiye'deki sistem Demokratik Parlamenter Sistem değil Parlamenter Oligarşi olarak tanımlanabilecek bir çok olumsuzluğun merkezidir.

Ülkenin zenginliği olan etnik, mezhepsel ve kültürel farklılıklar, Parlamenter Oligarşinin çarkı içerisinde bir arada yaşama arzusu dahil birçok hasleti kaybederek ayrışma ve çatışmaya kanalize ediliyor.

Parlamenter oligarşi, adına ister statüko deyin ister rejimi koruma güdüsü; ne derseniz deyin, elitist bir kesimin hegemonya alanın ı muhafaza eden bir sistem dayatıyor.

Bu bakımdan, 2002'de güçlü bir toplumsal tabanla iş başına gelen ve toplumun tüm kesimlerine temas eden AK Parti iktidarı bile, sistemin oligark ayakları tarafından uzunca süre iş yapamaz hale getirildi. Sistemin en temel ayağı Cumhurbaşkanlığı makamı, yasama ve yürütme faaliyetlerinin önünde uzun süre (2007'ye kadar) ayak bağı oldu. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir sonucu olan ancak sahip olduğu orantısız güçle yasama ve yürütmeye takoz olan Yargı, güçlü bir parlamenter temsile rağmen AK Parti'yi kapatma davası açacak kadar güçlü bir refleks gösterdi.

Bütün bunların altında yatan temel gerekçe ise toplumun büyük bölümünü ötekileştiren ve yok sayan rejimi koruma refleksiydi.

İktidarın, sosyo-politik hamleleri, bağımsız bir ekonomik model oluşturma çabaları, küresel ekonomik sistemin dayatmalarından bağımsızlaşma hamleleri nihayetinde gelip bu oligarkların direncine takıldı.

Mesela sistemin kendini koruma refleksinin bir sonucu olarak, o güne kadarki bütün Cumhurbaşkanı Seçim teamülleri ve uygulamaları 2007'deki 367 garabetiyle ortadan kalktı ve AK Parti'nin ağırlıklı olduğu meclisten Cumhurbaşkanı seçmesi kısa süreliğine de olsa engellendi.

367 garabetinin ne olduğuna dair bir tanım bile oturtulamadan, 7 yıl sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olması, parlamenter sistemin fiilen hükmünü kaybettiği bir sürecin başlangıcı oldu.

Ve bugün, 1 Kasım seçim sonuçları ile birlikte, sistemsel değişim iradesi sandıktan da güçlü bir destek aldı. Muhalefetten kimi isimlerin, Başkanlık Sisteminin tartışılabileceği yönündeki açıklamalarını, sandıktan çıkan bu desteğin farkındalığı olarak okumak mümkün.

Bu aşamadan sonra herkes, değişim iradesinin içinde pozisyon almayı amaçlayacaktır. Düne kadar sistemin ülkeyi bölünmeye götüreceğinden, sistemle birlikte otoriter bir rejim tesis edilmek istendiğini söyleyene kadar herkes Başkanlık Sistemi savunucusu olacaktır.

Pratikte bunu itirazımız elbette olamaz. Demokratik fonksiyonların sağlıklı işleyişinin de göstergesidir bu. Ancak bugüne kadar demokratik fonksiyonları işlevsiz kılan, siyaset dışı yöntemlerle yasama ve yürütme faaliyetlerini tehdit eden, çok daha kötüsü seçmen iradesini reddedenlerin bugün o değişim iradesinde yer alma arzusunu doğru okumak gerek.

Öyle zannediyorum, 7 Haziran öncesi sistematik bir şekilde işlenen ve 1 Kasım seçimlerindeki toplumsal isyanı tetikleyen o demokrasi dışı plan ve dizayn arzuları, Yeni Türkiye'nin kurucu iradesinde yer almayı hak etmeyecek kadar gayri milli bir fotoğraf karesi olarak görülüyor.

Ve yine tahminim o ki; Erdoğan'ın 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerindeki duruşu bu fotoğraf karesini bütünleştirmeyi hedefleyen USTACA bir hamleydi.

Yeni Türkiye'nin kurucu iradesi olacağını pekiştiren AK Parti'nin seçmen profilini de değiştiren bu USTA hamleyi eminim tarih de yazacak.

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir