Üzüm şeriatın derûnu, âriflerin gönlüdür
Hz. Mevlânâ’ya göre (Mesnevî, cilt:2) erik, koruk, üzüm ve şarap derviş olacak adamın olgunlaşmasını ifade eden sembollerdir. Koruk, bilmek; üzüm, bulmak; şarap, olmaktır. Koruk hamlığın, üzüm pişmişliğin, şarap yanmışlığın remzidir. Tasavvufta şarap ilim, mârifet ve ilâhî aşkın sembolüdür, yâni Allah aşkını ifade eder. Seyr u sülûkun safhaları da böyle.
KORUK YAHUT ERİK HAMLIKTIR, ÜZÜM BİLGELİK…
Tasavvuf
hâl ilmidir. Bu ilme göre insan önce koruk gibi ekşi ve hamdır, sonra üzüm
şarabı gibi aşk ehlidir. İnsan korukken
sabırla üzüm olmaya, üzüm olunca şaraba olmaya gayret etmeli. Aşk ehli bezm-i
elest’te üzüme bakıp şarabı görmüştür. Bu sebepten seyr ü sülûk'ta nefsin
terbiye edilmesi ve ilâhî aşkın gönülde hissedilmesi üzümde şarabı görmektir.
Üzüm pişmişliğe işaret etse de hâlâ hamdır. Yıllanınca olgunlaşır ve aşk olur.
Üzümün olmuş hâli bilgeliktir. Bu hâlin, yâni üzüm olmanın mecazî mânası da
var. Hz. Mevlânâ “Üzüm şarabı gönül gözündeki körlüğü artırır. Suratı asmış,
yüzünü ekşitmiş şarabı bırakın, güler yüzlü göklerin şarabıyla olgunlaşın…”
diyor. (Dîvân-ı Kebîr-2, S.158
“ÇIKTIM ERİK DALINA ANDA ÜZÜMÜ”
Üzüm olmak istiyorsak, evvela
Yûnus Emre Hazretlerine müracaat etmeliyiz. “Çıktım erik dalına anda yedim
üzümü / Bostan ıssı kakıdı der ne yersin kozumu” mısralarıyla hakikat
arayışındaki çelişkileri şathiyyat yoluyla dile getiriyor.
Niyazî-i Mısrî Hazretlerinin
şerhinden öğrendiğimize göre (Çıktım Erik
Dalına, Suat Ak, s. 48) Yûnus Emre
Hazretleri erikle şeriata, üzümle tarikata, cevizle hakikate işaret ediyor.
Erik amelin zâhirine, üzüm amelin bâtınına misaldir. Bostan ıssı, yâni bağın
sahibi mürşid-i kâmildir. Hakikate kendi bildiğim ile amel ederek kavuşurum
diyenlerin, yâni hangi meyvenin hangi ağaçta bittiğini bilmeyen, gönlü üzüm
istediğinde zâhiri ilimlerin kazanıldığı erik ağacına, erik ağacı diye ceviz
ağacına çıkan, yâni mürşitsiz yola düşenlerin şaşkınlığını şathiyyat yoluyla
anlatıyor.
Zâhirî ameli işlerken mâna
ilmini tahsil ederim diyen kişinin hâli erik ağacından üzüm talep etmeye
benzer. Erik ağacından üzüm talep edilmez. Erik, erik ağacından; üzüm,
üzüm bağından; ceviz, ceviz ağacından talep edilir. Üzümü erik ağacından talep
eden kimse ahmak ve câhildir, kuru yere zahmet çeker.
ERİK ŞERİATIN DIŞ YÜZÜ, ÜZÜM DERÛNUDUR
Aşk ehli Yûnus Emre
Hazretlerinin şiirini şerh eden gıyabî şâkirdi Niyazî-i Mısrî’nin şerhinden
(a.g.e., s.49) anladığımız şudur: Erik nefstir, yâni şeriatın dış yüzü. Nefs,
sürekli ekşiyi arzu eder. Üzüm olgunluktur, yâni şeriatın derûnudur, aşkın
hâle gelip tatlılaşmaktır. Neticede iki safha da şeriattır.
Eriğin ekşisini bilmeden,
üzümün şirinliği anlaşılmaz. Üzüm olmak için koruk olmak şart. Erik veya koruk
kapısında imtihanı geçenler üzüm kapısına gelirler. Üzüm kapısında kâl değil,
hâl vardır; her şey ilâhî aşk üzeredir.
KORUK DEĞİL, ÜZÜM OLMAK
İnsan da önce koruk yahut
erik gibidir, yâni ekşidir, hamdır. Fakat sabrederek ilim irfan öğrenir, üzüm
gibi şirinleşir aşk ehli olur. Üzüm olmaya kabiliyetli korukların gönülleri
ehl-i dilin nefesiyle olgunlaşır. Öyleyse bize düşen vazife erik ya da koruk
değil, üzüm olmak. Hak âşıkları bağdaki üzüm gibi kardeştirler. Herkes
üzüm olursa ikilik kalkar, birlik olur.
Hülâsa-i kelâm; üzümden
maksat, modern zamanlarda bir kısım Müslümanların erik yahut koruk gibi
ekşilikten kurtulamadıklarıdır. Ortalık erikten koruktan geçilmez oldu, üzüm
olan az. (ilbeyali@hotmail.com)