YALNIZIZ-YALNIZSINIZ-YALNIZLAR
Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım,
ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her
sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve
her sabah ürperir içimde yalnızlığım…
Yalnızlığını bu dizelerle
ifade etmişti, Fazıl Hüsnü Dağlarca. Belli ki o da kalabalıklar içinde yalnızdı
fakat modern insanın yalnızlığından farklı olarak, seçilmiş bir yalnızlıktı
onunki. Peki ya modern insanın kalabalık şehirlerdeki yalnızlığı da seçilmiş ve
istenmiş bir yalnızlık mıydı?
Şehirli
olmanın, çok katlı ve konforlu binalarda yaşamanın da bazı bedelleri var
elbette. Üstelik bunlar sadece maddi bedeller değil. Mahşeri kalabalıklar
içerisinde yalnız ve bir başına yaşama tutunmaya çalışmak bu bedellerin en
ağırlarından biri. Yüzlerce insanın bulunduğu iş merkezlerinde çalışıp,
binlerce insanın yaşadığı sitelerde ikamet ediyoruz ve ne yazık ki bir elin
parmaklarını geçmiyor, sevinçlerimizi ve hüzünlerimizi paylaşabildiğimiz
insanların sayısı.
İnsan,
sosyal bir varlıktır ve olumlu bir ruh sağlığı için diğer insanlarla iletişim,
etkileşim ve paylaşıma ihtiyaç duyar. Diğer insanlarla gerçekleştirdiğimiz
sağlıklı etkileşimler öznel iyi oluşumuzu artırır, benlik saygımızı geliştirir
ve psikolojik dayanıklılığımızı sağlamlaştırır. Yalnızlık ise olumsuz duyguları
besler ve büyütür. Bu yüzden yerlerin ve göklerin Rabbi, insan için kendi
türünden eşler, çocuklar ve akrabalar var etmiştir. Dolayısıyla insanın yalnız
kalması, onun yaratılış fıtratına da uygun değil.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK-İstatistiklerle
Aile, 2019) araştırma sonuçlarına göre ülkemizde tek kişiden oluşan ailelerin
oranı 2014 yılında %13,9 iken aynı oran 2019 yılında %16,9’a yükselmiştir. Tek
kişilik hane halkı oranının en yüksek olduğu il, 2019 yılında %26,4 ile
Tunceli, en düşük olduğu il ise %9,4 ile Diyarbakır oldu (https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33730).
İnsanın giderek yalnızlaşması, sadece bizim değil
gelişmiş batılı ülkeler başta olmak üzere tüm dünyanın sorunu. Amerika’da
yalnız yaşayan insanların oranı son on yılda %10 artmış durumda. Yine Amerikalıların
beşte ikisi diğer insanlarla olan sosyal etkileşimlerini anlamsız ve yetersiz
bulurken, her beş kişiden biri ise kendini yalnız hissediyor. İnsanların
giderek yalnızlaşmasının Amerikan ekonomisine yıllık 6,7 milyar dolar yük
getirdiği tahmin ediliyor. Zira yalnızlık bazı kalp rahatsızlıkları ve pek çok
psikolojik rahatsızlıkla ilişkili görülüyor (https://www.hrsa.gov/enews/past-issues/2019/january-17/loneliness-epidemic).
Avrupa kıtasında ki durum ise çok daha vahim.
Örneğin İsveç’te yalnız yaşayan insanların oranı tüm hanelerin yarısı kadar ve
Avrupa Birliği ülkelerinin genelinde bu oran tüm hanelerin yaklaşık üçte biri
kadar. Almanya, İngiltere ve Fransa’da durum çok farklı değil (https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2018/02/02/isolation-is-rising-in-europe-can-loneliness-ministers-help-change-that/).
İnsanı
ve toplumu giderek boğan bu modern yalnızlığın devası ise inanç ve kültür
köklerimizde gizli. Zira bizler acıyı ve sevinci, varlığı ve yokluğu paylaşmayı
kendisine şiar edinmiş, birbirini çıkarsız sevmiş bir milletin varisleriyiz.
Aramızdaki bu kardeşlik hukukunu koruduğumuz müddetçe daha mutlu ve ruhen daha
sağlıklı bir toplum olacağız. Birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlerin
fitnelerine kulak vermeyelim. Anadolu’nun mümbit topraklarında,
farklılıklarımızı zenginlik olarak görelim ve kardeşlik hukuku içerisinde
yaşamaya devam edelim.