04 Şubat 2021

​YALNIZIZ-YALNIZSINIZ-YALNIZLAR

Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,

Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.

Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,

Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım…

Yalnızlığını bu dizelerle ifade etmişti, Fazıl Hüsnü Dağlarca. Belli ki o da kalabalıklar içinde yalnızdı fakat modern insanın yalnızlığından farklı olarak, seçilmiş bir yalnızlıktı onunki. Peki ya modern insanın kalabalık şehirlerdeki yalnızlığı da seçilmiş ve istenmiş bir yalnızlık mıydı?

Şehirli olmanın, çok katlı ve konforlu binalarda yaşamanın da bazı bedelleri var elbette. Üstelik bunlar sadece maddi bedeller değil. Mahşeri kalabalıklar içerisinde yalnız ve bir başına yaşama tutunmaya çalışmak bu bedellerin en ağırlarından biri. Yüzlerce insanın bulunduğu iş merkezlerinde çalışıp, binlerce insanın yaşadığı sitelerde ikamet ediyoruz ve ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor, sevinçlerimizi ve hüzünlerimizi paylaşabildiğimiz insanların sayısı.

İnsan, sosyal bir varlıktır ve olumlu bir ruh sağlığı için diğer insanlarla iletişim, etkileşim ve paylaşıma ihtiyaç duyar. Diğer insanlarla gerçekleştirdiğimiz sağlıklı etkileşimler öznel iyi oluşumuzu artırır, benlik saygımızı geliştirir ve psikolojik dayanıklılığımızı sağlamlaştırır. Yalnızlık ise olumsuz duyguları besler ve büyütür. Bu yüzden yerlerin ve göklerin Rabbi, insan için kendi türünden eşler, çocuklar ve akrabalar var etmiştir. Dolayısıyla insanın yalnız kalması, onun yaratılış fıtratına da uygun değil.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK-İstatistiklerle Aile, 2019) araştırma sonuçlarına göre ülkemizde tek kişiden oluşan ailelerin oranı 2014 yılında %13,9 iken aynı oran 2019 yılında %16,9’a yükselmiştir. Tek kişilik hane halkı oranının en yüksek olduğu il, 2019 yılında %26,4 ile Tunceli, en düşük olduğu il ise %9,4 ile Diyarbakır oldu (https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33730).

 

İnsanın giderek yalnızlaşması, sadece bizim değil gelişmiş batılı ülkeler başta olmak üzere tüm dünyanın sorunu. Amerika’da yalnız yaşayan insanların oranı son on yılda %10 artmış durumda. Yine Amerikalıların beşte ikisi diğer insanlarla olan sosyal etkileşimlerini anlamsız ve yetersiz bulurken, her beş kişiden biri ise kendini yalnız hissediyor. İnsanların giderek yalnızlaşmasının Amerikan ekonomisine yıllık 6,7 milyar dolar yük getirdiği tahmin ediliyor. Zira yalnızlık bazı kalp rahatsızlıkları ve pek çok psikolojik rahatsızlıkla ilişkili görülüyor (https://www.hrsa.gov/enews/past-issues/2019/january-17/loneliness-epidemic).

 

Avrupa kıtasında ki durum ise çok daha vahim. Örneğin İsveç’te yalnız yaşayan insanların oranı tüm hanelerin yarısı kadar ve Avrupa Birliği ülkelerinin genelinde bu oran tüm hanelerin yaklaşık üçte biri kadar. Almanya, İngiltere ve Fransa’da durum çok farklı değil (https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2018/02/02/isolation-is-rising-in-europe-can-loneliness-ministers-help-change-that/).  

 

İnsanı ve toplumu giderek boğan bu modern yalnızlığın devası ise inanç ve kültür köklerimizde gizli. Zira bizler acıyı ve sevinci, varlığı ve yokluğu paylaşmayı kendisine şiar edinmiş, birbirini çıkarsız sevmiş bir milletin varisleriyiz. Aramızdaki bu kardeşlik hukukunu koruduğumuz müddetçe daha mutlu ve ruhen daha sağlıklı bir toplum olacağız. Birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlerin fitnelerine kulak vermeyelim. Anadolu’nun mümbit topraklarında, farklılıklarımızı zenginlik olarak görelim ve kardeşlik hukuku içerisinde yaşamaya devam edelim.

 

Sanki bugünleri görürcesine kutlu Nebimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.”  (M194 Müslim, Îmân, 93).

Birliğimizi ve dirliğimizi koruyarak, acıda ve sevinçte bir olduğumuz, mutlu ve huzurlu yarınlarımız olsun. Bizim var oluşumuzun, diğer insanların var oluşuna muhtaç olduğunu unutmadan, birbirimize kenetlenelim ve kardeşlik hukukumuzu her daim koruyalım.

 

Vesselam…