17 Aralık 2020

​YAPTIRIMLARLA YÜKSELEN TÜRKİYE

Dünya, mütemadiyen değişiyor. Zayıf ve güçsüzler büyüyüp güçlenirken, güçlü ve muktedir olanlar zayıf ve aciz düşer. Devletler için de geçerlidir bu kural. Medeniyetler tarihi bu anlamda ibretlik örneklerle doludur. Bu değişimi kabullenmek dünün efendileri için çok acı bir olgu. Onlar hala içi boş tehditlerle ve basın açıklamalarıyla dünyaya nizam verebileceklerini sanıyorlar. Halbuki o köprülerin altından çok sular aktı geçti!

Hızla değişen dünyada bugün, güç dengesi batıdan doğuya doğru kaymakta, dünya siyasetinde yeni aktörler ortaya çıkmakta ve dengeler değişmektedir. İşte Türkiye’ye uygulanan yaptırımları da bu değişen küresel güç dengesi üzerinden okumak gerekir. Türkiye, geride bıraktığı 20 yıllık süreçte ekonomik açıdan oldukça güçlenmiş, savunma sanayiinde çok büyük projeler geliştirmiş, kendi milli teknolojilerini kullanmaya başlamış ve dış politikada etki alanını hayli genişletmiştir.

Bu durumdan rahatsızlık duyan dünyanın sözde küresel aktörleri adeta birbirleriyle yarışa girdiler. Türkiye’ye kim daha çok yaptırım uygular yarışına. Bir yanda, hiçbir caydırıcılığı kalmamış ve kâğıt üzerinde kalmış bir örgüt olan Avrupa Birliği, diğer yanda kendisini hala dünyanın şerifi zanneden Amerika. Tabi birde sabırsızlıkla batılı efendilerinden gelecek yaptırım kararlarını bekleyen içimizdeki İrlandalılar.

Gerek Amerika gerekse Avrupa Birliği tarafından ülkemize yönelik açıklanan yaptırım kararları içi boş, ciddi anlamda bir kısıtlama içermeyen göstermelik kararlar. Çünkü onlarda kendisine vurulmuş prangaları söküp atan büyük ve güçlü Türkiye’yi yaptırımlarla durduramayacaklarının farkındalar. Kendi seçmenlerinin tepkisinden kurtulmak için bir propaganda aracı olarak kullanıyorlar yaptırım kararlarını. Zira Türkiye’nin başarıları batı dünyasındaki kimi odakları hayli rahatsız etmekte.

Ben yaptırım kararlarının ülkemiz için faydalı olduğunu düşünenlerdenim. Zira yakın tarihimiz çok sayıda yaptırım kararı ve tüm bu yaptırımlar sonrasında ortaya çıkan milli teknolojiler ve yenilikler ile dolu. Kısaca hatırlatmak isterim bazı yaptırım kararlarını;

1911-Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere’ye iki zırhlı gemi siparişi verir. Gemilerin parası ödendiği halde gemiler verilmez.

1975-Yaklaşık 175 milyon dolar tutarında olan ve bedelinin büyük bir bölümü ödenmiş olan silahlar Amerika tarafından ülkemize verilmez.

2019-Türkiye proje ortağı ve aynı zamanda kimi parçalarının üreticisi olduğu F-35 savaş uçaklarını parasını ödediği halde uçakları hala alamamıştır (Kaynak: Target Dergisi, 4; 26-27, http://dergi.teknoparkistanbul.com.tr/target4/mobile/index.html#p=27)

“Kötü komşu insanı mal sahibi yapar” demiş atalarımız. Ülkemize sudan sebeplerle yaptırım uygulayan kötü komşularımıza gönülden teşekkür ederim. Şayet onlar bu yaptırımları uygulamamış ve Türkiye’nin istediği her teknolojiyi yahut savunma sistemini vermiş olsalardı, ASELSAN, TUSAŞ, BMC, ROKETSAN, STM, FNSS, HAVELSAN gibi Defence News Top 100 listesine (dünyada en fazla ciro yapan savunma sanayii şirketleri) giren şirketlerimiz, AKSUNGUR, ANKA, AKINCI, BAYRAKTAR gibi silahlı ve silahsız insansız hava araçlarımız, ATAK ve GÖKBEY gibi helikopterlerimiz, HÜRKUŞ ve TF-X gibi uçaklarımız, MİLGEM projesi kapsamında geliştirilen fırkateynlerimiz ve daha yüzlerce milli savunma sistemimiz olmayacaktı.

Anadolu’nun mümbit toprağıyla beslediği ve büyüttüğü imanlı, vatansever ve şuurlu evlatları her türlü güçlüğün üstesinden gelebilecek azim ve kararlılığa sahiptir. Yeter ki millet olarak birliğimizden, kardeşliğimizden ve ideallerimizden ödün vermeyelim. Sözlerimi merhum Mehmet Akif üstadın adeta bugünleri görerek yazdığı İstiklal Marşımızın şu dizeleriyle noktalamak isterim;

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış̧? Şaşarım!

Kükremiş̧ sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

Vesselam…