YAPTIRIMLARLA YÜKSELEN TÜRKİYE
Dünya, mütemadiyen değişiyor. Zayıf ve güçsüzler büyüyüp güçlenirken, güçlü ve muktedir olanlar zayıf ve aciz düşer. Devletler için de geçerlidir bu kural. Medeniyetler tarihi bu anlamda ibretlik örneklerle doludur. Bu değişimi kabullenmek dünün efendileri için çok acı bir olgu. Onlar hala içi boş tehditlerle ve basın açıklamalarıyla dünyaya nizam verebileceklerini sanıyorlar. Halbuki o köprülerin altından çok sular aktı geçti!
Hızla değişen dünyada bugün, güç
dengesi batıdan doğuya doğru kaymakta, dünya siyasetinde yeni aktörler ortaya
çıkmakta ve dengeler değişmektedir. İşte Türkiye’ye uygulanan yaptırımları da
bu değişen küresel güç dengesi üzerinden okumak gerekir. Türkiye, geride
bıraktığı 20 yıllık süreçte ekonomik açıdan oldukça güçlenmiş, savunma
sanayiinde çok büyük projeler geliştirmiş, kendi milli teknolojilerini
kullanmaya başlamış ve dış politikada etki alanını hayli genişletmiştir.
Bu durumdan rahatsızlık duyan
dünyanın sözde küresel aktörleri adeta birbirleriyle yarışa girdiler.
Türkiye’ye kim daha çok yaptırım uygular yarışına. Bir yanda, hiçbir
caydırıcılığı kalmamış ve kâğıt üzerinde kalmış bir örgüt olan Avrupa Birliği,
diğer yanda kendisini hala dünyanın şerifi zanneden Amerika. Tabi birde
sabırsızlıkla batılı efendilerinden gelecek yaptırım kararlarını bekleyen
içimizdeki İrlandalılar.
Gerek Amerika gerekse Avrupa
Birliği tarafından ülkemize yönelik açıklanan yaptırım kararları içi boş, ciddi
anlamda bir kısıtlama içermeyen göstermelik kararlar. Çünkü onlarda kendisine
vurulmuş prangaları söküp atan büyük ve güçlü Türkiye’yi yaptırımlarla
durduramayacaklarının farkındalar. Kendi seçmenlerinin tepkisinden kurtulmak
için bir propaganda aracı olarak kullanıyorlar yaptırım kararlarını. Zira
Türkiye’nin başarıları batı dünyasındaki kimi odakları hayli rahatsız etmekte.
Ben yaptırım kararlarının ülkemiz için
faydalı olduğunu düşünenlerdenim. Zira yakın tarihimiz çok sayıda yaptırım
kararı ve tüm bu yaptırımlar sonrasında ortaya çıkan milli teknolojiler ve
yenilikler ile dolu. Kısaca hatırlatmak isterim bazı yaptırım kararlarını;
1911-Osmanlı İmparatorluğu,
İngiltere’ye iki zırhlı gemi siparişi verir. Gemilerin parası ödendiği halde
gemiler verilmez.
1975-Yaklaşık 175 milyon dolar
tutarında olan ve bedelinin büyük bir bölümü ödenmiş olan silahlar Amerika
tarafından ülkemize verilmez.
2019-Türkiye proje ortağı ve aynı
zamanda kimi parçalarının üreticisi olduğu F-35 savaş uçaklarını parasını
ödediği halde uçakları hala alamamıştır (Kaynak: Target Dergisi, 4; 26-27, http://dergi.teknoparkistanbul.com.tr/target4/mobile/index.html#p=27)
“Kötü
komşu insanı mal sahibi yapar” demiş atalarımız. Ülkemize sudan sebeplerle yaptırım uygulayan kötü
komşularımıza gönülden teşekkür ederim. Şayet onlar bu yaptırımları uygulamamış
ve Türkiye’nin istediği her teknolojiyi yahut savunma sistemini vermiş
olsalardı, ASELSAN, TUSAŞ, BMC, ROKETSAN, STM, FNSS, HAVELSAN gibi Defence
News Top 100 listesine (dünyada en fazla ciro yapan savunma sanayii şirketleri)
giren şirketlerimiz, AKSUNGUR, ANKA, AKINCI, BAYRAKTAR gibi silahlı ve silahsız
insansız hava araçlarımız, ATAK ve GÖKBEY gibi helikopterlerimiz, HÜRKUŞ ve
TF-X gibi uçaklarımız, MİLGEM projesi kapsamında geliştirilen fırkateynlerimiz
ve daha yüzlerce milli savunma sistemimiz olmayacaktı.
Anadolu’nun mümbit toprağıyla beslediği
ve büyüttüğü imanlı, vatansever ve şuurlu evlatları her türlü güçlüğün
üstesinden gelebilecek azim ve kararlılığa sahiptir. Yeter ki millet olarak
birliğimizden, kardeşliğimizden ve ideallerimizden ödün vermeyelim. Sözlerimi
merhum Mehmet Akif üstadın adeta bugünleri görerek yazdığı İstiklal Marşımızın
şu dizeleriyle noktalamak isterim;
Ben
ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi
çılgın bana zincir vuracakmış̧? Şaşarım!
Kükremiş̧
sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım
dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Vesselam…