13 Şubat 2018

Yarınki hediyelerimiz Mehmetçik için olsun

Yarın 14 Şubat Sevgililer Günü. Bu yıl farklı. Askerimiz Afrin'de neredeyse 7 düvele karşı büyük bir mücadele veriyor. Sınırımızdaki terör oluşumlarını temizlemek için Zeytin Dalı Harekâtını yürütüyor. Şu ana kadar her şey planlandığı gibi gidiyor çok şükür.

Kökü, maalesef birçok devlete dayanan onca terör grubuna karşı mücadele veriyoruz. Şehitlerimiz ve gazilerimiz oluyor. Bu günlerde gözlerimiz de yaş eksik değil. Bir annenin, babanın, kardeşin, nişanlının, eşin, ufacık kuzuların yüreği sızlarken nerede eğleniriz diye düşünmeyelim. Nasıl bir hediye seçelim derdinde olmayalım.

Gelin bu sefer tüm sevgi sözcüklerimiz kahraman Mehmetçiklerimiz için olsun. Onlar için şiirler, hikâyeler yazalım. İçimizden gelen duygularımızı bir iki satırda olsa sosyal medya hesaplarımızdan paylaşalım. Yarın gündem sadece kahramanlarımız olsun.

‘Türkiye benim de vatanım'

Malatya Uluslararası Film Festivali kapsamında yapımı üstlenilen "Türkiye Benim de Vatanım" belgeselinin galası gerçekleştirildi.

Malatya Park AVM Avşar Sineması'nda izleyiciyle buluşan belgeselin yapımı, Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 7'incisi düzenlenen, Malatya Uluslararası Film Festivali kapsamında gerçekleştirildi.

Azerbaycanlı Yönetmen Elçin Musaoğlu: "15 Temmuz günü üzerine bir araştırma yaptık ve gördük ki o gün, birçok Azerbaycanlı öğrencilerin, gençlerin, Türkiye'de çalışanların da sokaklarda olduğunu öğrendik. Belgesel'de bu konuyu işledik" dedi.

Belgesel ile ilgili açıklamalarda bulunan Azerbaycanlı yönetmen Musaoğlu, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, Azerbaycan halkının da zor anlar yaşadığını söyledi.

‘Türkiye bizden uzak olsa da vatanımızdır'

Belgeselin başlangıç noktasını anlatan Elçin Musaoğlu, şöyle devam etti:

"Bir gün festival direktörü Suat Köçer'le bir araya gelerek, 15 Temmuz günü üzerine bir araştırma yaptık ve o gün, birçok Azerbaycanlı öğrencilerin, gençlerin, Türkiye'de çalışanların da Şehitler Köprüsü, Kısıklı gibi birçok yerde sokaklarda olduğunu öğrendik ve biz bu adamlarla tanıştık, konuşarak, toplamda belgesel üzerine 9 ay boyunca çalıştık."

Musaoğlu, belgelesin senaryosunu da Köçer ile birlikte kaleme aldığına işaret ederek, "15 Temmuz'a benzer bir olayı Azeriler de 1990 yılında yaşadı. Rus orduları, tanklar Bakü'nün sokaklarını işgal etti. O gece biz 170'den fazla şehit verdik. Yani çok benzer bir hadise. 15 Temmuz'da da ben o geceyi hatırladım, aynı hisleri yaşadım. Türkiye bizden uzak olsa da vatanımızdır." ifadelerini kullandı.

‘15 Temmuz girişimini farklı açıdan yorumlamak istedik'

Malatya Uluslararası Film Festivali Direktörü Suat Köçer de, "7. Malatya Uluslararası Film Festivali" kapsamında bazı yeniliklere imza atmak gayesiyle, belgeselin yapımını üstlendiklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Karar verdiğimiz yeniliklerden bir tanesi her yıl Türkiye'de bazı önemli olayları ve kavramları bir anlamda bellek oluşturma açısından, belgesel formatında kayıt altına almak istemiştik ve 15 Temmuz son yıllarda ülkemizin yaşadığı belki de en büyük olay olduğu için, o günü biraz daha farklı bir açıdan ele almak, bir anlamda geleceğe kayıt düşmek için yapmaya karar verdik."

Köçer, 15 Temmuz'la ilgili daha önce birçok çalışma yapıldığının da altını çizerek, "Kısa filmler, belgeseller, uzun metraj filmler yapıldı. Biz ise 15 Temmuz darbe girişimini biraz daha farklı açıdan yorumlamak istedik. Bu olayın uluslararası boyutu olduğunu da düşünerek, Azerbaycanlıların gözünden bu iş nasıl oldu, neler oldu sorularının cevaplarını aramaya çalıştık." dedi.

‘15 Temmuz'dan ders çıkararak daha güçlü olmak zorundayız'

Galaya konuk olan Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır da, belgeseli izledikten sonra yaptığı konuşmada, "Azerbaycan'da o kardeşlerimizin ilk geceden itibaren sokağa çıkmaları canları pahasına gerçekten büyük bir anlam ifade ediyor. Dolayısıyla bizler gerçekten bir ve beraberiz. Allah ülkeler, kardeşlikler arasında nifak tohumları ekmek isteyenlere fırsat vermesin." değerlendirmesinde bulundu.

AK Parti Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar' da yaptığı kısa konuşmada belgeseli çok beğendiğini ifade ederek emeği geçenlere teşekkür etti.

İzzet Günay'a saygı gecesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin  (ESKADER) birlikte organizesi ile usta oyuncu İzzet Günay'a saygı gecesi düzenledi.

Fatih Ali Emir'i Efendi Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panelin ardından sahneye çıkan İzzet Günay, hatırlanmanın çok güzel olduğunu belirterek, "Her insan hatırlanmaktan hoşlanır. Biz de artık hatırlanacak yaşlara geldik." dedi.

Sanatçı, kariyeri boyunca yaptığı filmlere de işaret ederek, "120 film yapmışım ama 'say' dediğinizde birinci basamağa koyduğum film, Vesikalı Yarim. Burada Türkan'ın (Şoray) katkısı ve benim de oyunculuğum anlatıldı fakat rahmetli Lütfi (Akad) Ağabey'den bahsetmek gerekiyor. Büyük bir insan, sanatçı, yönetmen ve kişilik anlamında çok yüceydi gerçekten." ifadelerini kullandı.

Sanatçıların duygusal insanlar olduğuna vurgu yapan usta oyuncu, şunları kaydetti:

"Burada güzel şeylerden bahsedilince çok duygulanıyor, çok eskilere gidiyoruz. Ailelerimizi, mahallemizi, güzel insanları hep hatırlıyoruz. Siz de hatırlıyorsunuzdur umarım. Güzel bir devirdi. Zorluklar içinde ve büyük fedakarlıklarla yapılan işlerdi. Şansımıza o devre rast geldik, o sinemayı yaptık. Bugün yaşımız müsait olsa, bugün de gençlerin yaptığı sinemayı yapacaktık. Gençler yine hatrımızı sayıyor ve güzel bir şey söylüyor, 'Sizin sinemadan ve sizden çok şey öğrendik'. Bu da hoşumuza gidiyor."

‘Günay, 1964'te tam 18 filmde oynadı'

Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay da Günay'ın ilk filmi Kırık Plak'ın 1959'da gösterildiğini belirterek, "1963'te 7 film, 1964'te tam 18 filmde oynamış. Dolayısıyla bu 18 filmin hepsi çok önemli değil ama en azından o yıldan, 'Ağaçlar Ayakta Ölür'ün burada sözü edildi. Çok beğenilmiş yabancı bir oyundan önce sahnede, sonra filmde izledik onu." diye konuştu.

Dorsay, sanatçının en iyi filminin Vesikalı Yarim olduğunu aktararak, şöyle devam etti:

"Bence iyi bir yönetmen olması önemli. Bütün yönetmenleri seviyoruz ama ne Yeşilçam ne de Hollywood'un gelmiş geçmiş bütün yönetmenlerinin iyi işler yaptığını söylemek mümkün. Aralarında dehalar var. Ustaca işler yapanlar var. Kabul edilecek yönetmenler var. Bir de başarılı olmayanlar var. Bunu da kabul etmek lazım. Tabii iş Lütfi Akad'a gelince duruyor. Lütfi Akad'ın Türkan Şoray üçlemesinin ilk filmi 'Ana'dır. Onda İzzet Günay yok. İkincisi Vesikalı Yarim'di. Üçüncü filmi ise 'Seninle Ölmek İstiyorum'. O filmdeki Nihat rolü de gayet hoş bir roldür. Vesikalı Yarim kadar olmasa da en güzel filmleri arasında."

‘İzzet Günay, Türk sinemasının yapı taşlarından biri'

Sinema yazarı İhsan Kabil, İzzet Günay'ın Türk sinemasının yapı taşlarından biri olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Hakikaten Yeşilçam dediğimizde, bir toplumun görsel ve bir yerde de sözel hafızasını karşımızda buluyoruz. Sezai Karakoç, Türk sinemasının tüm problemlerinin yanında nostaljik bir değer taşıdığını ve artık bir yerde bize imgesel ve ikonik bir dünya sunduğunu söylüyor. Dolayısıyla kendiliğinden ve içten gelişen bir süreç olmuş Yeşilçam. Bizim starlarımız, yardımcı oyuncularımız ile senarist, yönetmen ve teknik ekibin muazzam özverili çalışmalarıyla cumhuriyet öncesinden bugünlere kadar görsel bir belgeselini çizmiş de diyebiliriz. Hem mekânlarıyla ki bunların çoğu İstanbul'da geçmiştir- hem konuları, hikâyeleriyle bizi bugünlere taşımıştır."

 

 

 

‘Vesikalı Yarim'in hem şiiri var hem hikâyesi'

ESKADER Başkanı Şerif Aydemir de Günay'ın rol aldığı Vesikalı Yarim filmini değerlendirerek, "Özdemir Asaf, 'Herkesin bir şiiri yoktur ama herkesin bir hikayesi vardır' demiş. Vesikalı Yarim'in hem şiiri var hem hikayesi. Hatta romanları, şarkıları var. Hakkında yazılmış kitaplar, makaleler, incelemeler, tezler, analizler var. Görünen o ki zaman ilerledikçe filmin kıymeti de artıyor. Sinema sanatı, tarihi ve sosyolojik açıdan hakkında bu kadar söz söylenen başka bir sinema eserimiz yok." diye konuştu.

Yönetmen Halit Refiğ'in eşi Gülper Refiğ ise ölümsüz sanatçıların sayısının çok az olduğunu söyleyerek, "Dünyada böyle bir sinema örneği daha yok. Ülkesiyle, kendi toplumu, insanıyla bir aile kurmuş, özdeşleşmiş olan Yeşilçam sineması ölümsüzdür. Onu yaratan o insanlar da ölümsüz. Çünkü bir şeyi çok iyi biliyorlar. Yürekleri var ve yürekleri canlı, yaşıyor. Eşlerine de ülkelerine de bağlılar. Sevmeyi biliyorlar. Onun için de seviliyorlar. Ölümsüzler."

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Çiğdem Tunç ise farklı tarzda oyuncular olduğunu aktararak, "Benim bildiğim İzzet Günay, kendisine takdir edilen rolün üstüne üstüne yürür. Komedi ya da trajedi, ne oynarsa oynasın, başarılı olmuştur.” ifadelerini kullandı.

Yeşilçam oyuncusu Engin Çağlar'ın da katıldığı etkinlikte Günay'ın yaşamını anlatan belgesel gösterildi.

4.Üsküdar kitap fuarı

Üsküdar Belediyesi'nin ev sahipliğinde, gerçekleşen 4. Üsküdar Kitap Fuarı açıldı. Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen fuara ilgi büyük. Fuarın bu yıl ki ‘onur yazarı' ise, Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez. ‘Onur konuğu' ise, ödüllü yönetmen Semih Kaplanoğlu.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, İstanbul'un en kapsamlı fuarlarından birine imza attıklarını belirterek, "Ziyaretçi sayısına baktığımızda, gerçekten artarak devam eden bir ziyaretçi akını var. Özellikle gençlerin geliyor olması bizim için ayrı bir mutluluk. Üsküdar'da gençlerimizin kitaba, yazara, okumaya, şaire, edebiyatçıya, tarihçiye olan ilgi ve alakası her geçen gün artıyor. Bu yıl, geçen yıllardan farklı olarak yayınevi sayısını biraz daha arttırdık. 100 yayınevimiz var. Ülkemizin önemli yayınevleri hepsi. 250'nin üzerinde yazarımız okurlarıyla imza günü ve söyleşiler yapacak. 8 Şubat'a kadar devam edecek bu fuar sayesinde inşallah 150-200 bin arasında ziyaretçimiz olacağını tahmin ediyorum." diye konuştu.

‘Biz kitapta ısrar etmeliyiz'

Fuarın "onur yazarı" olan eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de İslami ilimler ile İslami ilimlerin usul alanlarında çeşitli eserler yazacağını dile getirerek, "Bizim medeniyetimiz, kitap medeniyetidir. Cemil Meriç'in ifadesiyle, 'Her kitap, geleceğe, istikbale atılan bir mektuptur.' Biz kitapta ısrar etmeliyiz. Fuardaki konferansımda, dijital parmaklıklar arasına hapsettiğimiz bilgiden söz edeceğim. Dijital parmaklıklar arasındaki bilgiyi özgürlüğüne kavuşturacak olan yine kitaptır." diye konuştu.

Görmez, yayınevleri sahiplerinin birer kahraman gibi bir mücadele içinde olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"O dijital, sanal dünyaya mahkûm olmamamız için her bir yayınevi kitapta ısrar ediyor. Onlara yardımcı olmamız lazım. Sadece bastıkları kitapları satın alarak ya da fuar düzenleyerek değil, 20 sene sonraki gençlerimize, onların idrakine, kalplerine hitap edecek projelerini de desteklemeliyiz. Onlar artık insanlık tarihini sapienslerden değil, Adem Safiyullah'tan, Nuh Nebiyullah'a ve Muhammet Resulullah'a kadar bütün insanlığın medarı iftiharı olan peygamberlerin tarihinden öğrenmeliler. Onlar, insanlığın geleceğini Allah'ın sevgili kulu, yeryüzünü imar edecek, Rabbimizin halifesi olabilecek insanları bize anlatan kitaplardan öğrenmeliler."

Fuarın onur konuğu, ödüllü yönetmen Semih Kaplanoğlu ise Türkiye'de gençlerde kültüre uzanma aşkı ve hamlesi gördüğünü ve bundan da mutluluk duyduğunu aktardı.