29 Ocak 2018

‘Yaşasın’ Mısır demokra'Sisi!

Mısır'da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Son firavun Sisi de, yarışın eşit şartlarda ve adil geçmesi için ülkenin tüm imkânlarını seferber ediyor.

Dünyada bu tür demokratik, ahlakî ve adil örnekleri çok sık görürüz. Bu yüzden yadırganacak bir durum yok.

Mesela Türkiye seçimlerini dört döneme ayırmak gerekiyor. İlki 1923-1935 arası seçimleri, ikincisi 1939-1950 arası dönem, üçüncüsü 1950 sonrası. Dördüncüsü ise darbe dönemleri…

1923, 27, 31 ve 35 seçimlerinin her birinde birbirinden farklı seçim uygulamaları yapılır. İlki, 3 Nisan 1923'de yapılan seçimdir. Mustafa Kemal Paşa bu seçimde hem Ankara, hem de İzmir'den adaydır ve her ikisinden de kazanır. Zira 1943'e kadar bir aday, 3 yerden aynı anda seçime katılabiliyordu.

1923'de bazı muhaliflerin milletvekili seçilmesi üzerine bu kimselerin seçildiği bölgelerdeki seçimler iptal edilir.

1927'de CHP/F'nin tek parti iktidarına karşı ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası' rakip olarak çıkar, lakin seçimlere sokulmaz.

Bu seçimlerde halk sandığa gitse de gitmese de değişen bir şey olmamaktadır, bu nedenle halk da “sandığa” gitmez.

Kimin aday olacağına Kemal Paşa tek başına karar vermektedir. Kasım Gülek örneğinde olduğu üzere bir milletvekilliği boşaldığında, Paşa oraya dilediği kişiyi tayin eder. İnönü dönemi de böyle devam eder.

1931 seçimlerinde 20 bağımsız aday seçilmeyi başarır. Demokratik imkânlar bu kişiler için devreye girer. 10'u “gönüllü” olarak CHP'ye katılır. 2'sinin vekilliği düşürülür, 8'inin ise etliye sütlüye karışmamak şartı ile “bağımsız” olarak kalmasına imkân verilir.

8 Şubat 1935 seçimlerinde bağımsız adayların sayısı 16 ile sınırlandırılır, 13'ünün seçilmesine izin verilir.

İnönü döneminde 1939, 43, 46 ve 50 olmak üzere 4 seçim yapılır. 39 ve 43'de CHP tek başına seçime girer, ancak 1946'de Demokrat Parti sahneye çıkar. Onu bertaraf etmek içinde “açık oy, gizli sayım” uygulaması başlatılır. Zaten 1945'e kadar CHP'nin dışında yeni bir parti kurmak da yasaktır.

50 seçimlerine CHP ve DP'nin yanı sıra Millet Partisi, Milli Kalkınma Partisi gibi pek çok parti katılır.

Sonrası, darbe ve muhtıralar dönemi... Ve bugünlere gelen süreç herkesin malumu.

“İslam topraklarında otoriter rejimler” kitabı; Türkiye, Mısır ve İran'ın son asrını oldukça iyi ele alır.

Türkiye başına geçirilen ağdan çok şükür kurtuldu. İran ise Şii bir rejime dönüştürülerek Müslümanlar arasında büyük bir fitnenin aracı haline geldi.

Mısır'da ise -Osmanlı'nın parçalanmasında rol alan, Lozan'da Türkiye'ye çok şey kaybettiren, Osmanlı hazinesini talan eden, Mısır'a geçip orada yeni bir düzenin kurulmasını sağlayan- Hayim Nahum düzeni devam ediyor.

Bu düzen de İsrail, ABD, AB, BAE ve Suud rejimlerinin sevimli panisi, General Sisi eliyle devam ettiriliyor.

İşte batının bu panisi şimdi dünyanın en “adil” seçimlerini yapacak Mısır'da!

Üstelik de batının çok sevdiği demokratik değerlerin en yüksek düzeyde uygulanacağı bir seçim olacak bu!

Bu kapsamda adaylar bir bir sandığa gitmeden bertaraf ediliyor.

Eski Başbakan Ahmet Şefik, BAE'den Cumhurbaşkanı adayı olarak döndü Mısır'a. Döner dönmez tehdit edilip adaylıktan vazgeçirildi. Ardından da hakkında soruşturma başlatıldı.

Hüsnü Mübarek'in genelkurmay başkanlarından olan ve ülkeyi yöneten askeri konseyin üyesi General Sami Anan da aday olduğunu duyurdu. Açıklamanın ardından hakkında dava açıldı ve tutuklandı.

Son olarak Sayıştay eski Başkanı Hişam Cinina, Cumhurbaşkanlığı'na aday olduğunu açıkladı. Onun da başına gelmeyen kalmadı. Şimdi kendisi ağır yaralı.

Diğer yandan da darbe mahkemelerinin, idamlarına hükmettiği sayısız Mısırlı masum, seçime 5 kala infaz edilmeye başlandı. Her gün gizlice 3-5 kişi infaz ediliyor. Ardından da infaz ilan ediliyor. Hepsi demokrasi ve hepsi seçimlerin güvenli geçmesi için.

Anlaşılacağı üzere, Mısır'daki demokrasi 1923-1950 arası Türk demokrasisine çok benziyor. Batının, İslam ülkeleri için tasarladığı demokrasi türü bu işte.

Buna “eşit şartlarda yarış” da diyebiliriz.

Ya da siz buna “demokrasinin özü” de diyebilirsiniz.

Demokrasi zaten insanların enerjisini siyasi mücadelelerle yok edip, ülkeleri bitap düşürme numarası değil mi?

O halde yaşasın Mısır demokrasisi!