VF kat sol
VF kat sağ

26 Eylül 2017

'Yeni Siyonistan' yaşar mı, Musul - Kerkük bize geçer mi?

Irak ve Suriye'de olup biteni doğru okuyabileniniz var mı?

Kimin kiminle müttefik olduğunu çözebilen var mı?

Önceki yazılarımızda da dile getirdiğimiz gibi İngilizlerin kurduğu Irak, Kuzey Irak'ın uçuşa kapatılıp Kürt bölgesinin işlerlik kazanması ile birlikte fiilen bitmişti.

Aslında “Irak'ın bölünmesi” sözleri çok bayat ifadeler.

Barzani, 24 Ağustos 2016'da Ankara'ya gelip Erdoğan ile görüşmesinden çıktıktan sonra “Büyük değişim yolda” demişti, haklı çıktı. (Yeni Söz - 25 Ağustos 2016)

Bundan birkaç hafta önce ise ABD'li diplomat James Jeffrey, 25 Haziran 2016'da “bağımsızlığın her Kürt liderinin ajandasında olması gerekir” demişti. (Yeni Söz - 26 Haziran 2016)

Mesut Barzani'nin yeğeni ve Peşmerge komutanlarından biri olan Şirvan Barzani, “merkezi hükümetle Irak'ın bölünmesi konuşuyoruz” demişti. (3 Aralık 2016)

KÜRDİSTAN KURULDU

Kabul edelim halkı büyük ölçüde Müslüman olan “Kürdistan Devleti” dün itibariyle fiilen kurulmuştur.

Burada önemli olan bu devletin sahibinin kim olduğu…

Yani ‘Kürdistan'ın sahibi ABD-İsrail ittifakı mı, Rusya mı, Türkiye mi, İngiltere mi, AB'mi?

Ya da çok kocalı mı olacak?

Hepsinden önemlisi de Türkiye bu yeni fiili durumun neresinde?

Çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız! Türkiye bu işin neresinde, çözmek çok güç.

Türk medyasının Müslümanı, laiki, milliyetçisi, ulusalcısı, solcusu hâsılı neredeyse tümü Barzani'ye ateş püskürüyor. Sadece medya mı, siyasiler de böyle!

Sahi gerçek ne? Kim kiminle müttefik ve bu müttefikler birbirine güveniyor mu?

Hiçbir şey bilmiyoruz ve oyun içinde oyunla karşı karşıyayız!

En bilinmezi de Türkiye'nin tavrı.

Türkiye oyun kurucu mu, yoksa kurulmuş oyunlar arasında gidip gelmekten başı dönmüş bir ülke mi bilmiyoruz?

Barzani ise oldukça pragmatist. Önüne koyduğu bağımsız devlet hedefine doğru koşan bir siyasetçi.

Gerektiğinde müttefikini anında satabilecek kadar faydacı.

Barzani 2006'da Kerkük'ün nüfus ve tapu kayıtlarını yakmak istemiş, Türkiye'nin uyarılarına da kulak asmamıştı. Türkiye ise özel kuvvetlerle operasyon yapıp bütün belgelere el koymuştu.

Barzani, ABD ile iş tutarak Türkiye'ye ihanetini sürdürünce, Türk özel kuvvetlerinin piyasa raconunu devreye sokup yeğen Neçirvan Barzani'yi kafeslediği ileri sürülmüştü. Tam da ABD'nin Türk askerinin başına çuval geçirdiği günlerde…

İşler ta 1991'de içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Kürtler ve İran, Irak'ın işgali konusunda ABD ile ittifak etmişti.

Türkiye ise hep başı sıkışanın sığınağı halindeydi.

Dengeler değişti mi? Aslına bakarsanız hiçbir şey değişmedi. Değişen tek şey çıkarlar ve ittifaklar!

Bu durumda kim kimin müttefiki kestirmek iyiden iyiye güçleşti…

Barzani, ABD ile müttefik…

Barzani, Türkiye ile müttefik…

Barzani, Türkiye ve ABD ile müttefik…

Kürdistan konusunda ABD ile Rusya anlaştı…

Türkiye, İran ve Irak ile müttefik…

Türkiye, Rusya, ABD, İngiltere anlaştı…

Hiç kimse kimse ile müttefik değil…

Daha pek çok seçenek ekleyebilirsiniz.

Biz ise muhtemel senaryoları listelemekten öte bir bilgiye sahip değiliz.

Dale Brown 2009'da “Haydut Kuvvetler” (Rogue Forces) romanının kapağına “En yüksek bedeli ödeyen kazanacak” demişti.

Belki de tek doğru bu!

Görünen o ki, en yüksek bedeli ödemeye hazır olan Barzani!

Konu Suriye olunca ise en yüksek risk alan ABD ve PKK!

ÇÖZÜMÜN YOLU TÜRKİYE'DEN GEÇİYOR

Önceki gün Rusya'nın Kırım işgalini gerçekleştiren ve Suriye savaşını yöneten generali infaz edildi. Bu güçlü ve derin bir mesaj.

Türkiye'ye ateş püsküren Irak, şimdi Ankara'nın yollarını aşındırıyor. Suriye ve Irak'ta yerel halkla ve Türkiye ile savaşan İran birden bire “dostumuz” oluverdi.

Önümüzdeki muammayı çözecek tek ülke Türkiye!

Ancak Türkiye buna hazır olup olmadığına dair hiçbir işaret vermiş değil.

İngilizlerin Irak'ını ABD ve İran 2003'te yıkmıştı. Şimdi ise Barzani, mezara koyuyor.

Geçtiğimiz Cumartesi detaylarını yazdığımız Ankara Anlaşması zaten 1936'da resmen bitmiş. Bu durumda Irak ile bir sınır anlaşmamız da yok.

Misak-ı Milli içindeki Musul ve Kerkük'ü İngilizlerden geri almamamız için bir neden kalmadı.

Şimdi akıllara gelen soru şu: Irak'a müdahaleden söz eden Türkiye'nin kastı, artık Irak diye bir devlet olmadığına göre, ben gerçek sınırlarıma dönüyorum mu?

Barzani'nin önceki gün yaptığı, ‘bağımsızlık tartışmalı sınırları kapsamıyor2 mealindeki açıklaması da bu bağlamda değerlendirilebilir mi?

Dedik ya “hiçbir şey bilmiyoruz” diye.

Şimdi siz Türkiye olsanız kime güvenirsiniz?

ABD'ye mi, İngiltere'ye mi, Rusya'ya mı, İran'a mı, olmayan Irak'a mı?

Madem “en yüksek bedeli ödeyen kazanacak” o neden biz olmayalım? Zaten 2 asırdır en yüksek bedeli ödeyen hep biz olmadık mı?

Musul ve Kerkük'ün tapu ve nüfus kayıtları hâlâ elimizde ise, Erbil bağımsızlık ilan etmiş ise, Irak fiilen bitmiş ve kalanı da İran ve ABD'nin kuklası ise, Rusya bizi oyalıyorsa, olup biten İsrail'i keyiflendiriyorsa biz neyi bekliyoruz?

Musul ve Kerkük'ü geri alamayacaksak, bölgeye veya dünyaya nasıl liderlik edeceğiz?

Bunu beceremiyorsak, İsrail veya o bu bizden niye çekinsin ki?

Bugün Musul ve Kerkük'ü almazsak yarın İsrail veya yeni İsraillerin eline geçince ne yapacağız?

‘Action' mı diyordu gâvurlar? Öyleyse hadi biraz hareket!