VF kat sol
VF kat sağ

18 Ocak 2016

Yenilgi yenilgi alçalıyor!

Elde ettiği tek başarılar, “tek aday” olarak girdiği kendi parti kurultaylarındaki sonuçlar. Oradan bile oyların tamamını almayı başaramadığı başarılar üstelik.

“Tek aday” olmasını da ortak mutabakatın bir sonucu sanmayın sakın; aday çıkabilecek isimlerle ilgili teşkilatlara yaptıkları baskı ve korkutmalar ayyuka çıktı.

Hadi Yerel ve Genel seçimlerde “rezidans mukabili” sıralama dağıtılışını geçelim; peki otel odalarında dolarlarla sıralama takaslarını nereye koyacağız?

Mübarek elleriyle(!) bu düzeni değiştireceğini höykürüyor kürsüden.

Kendi Genel Başkanının “apış arası kasetlerini” gizlenen banka kasasından aldıracak kadar “temiz ellerle” değiştirecek belli ki!

Türkiye'ye özgürlüğü getirmeyi görev addetmiş kendine.

Parti delegelerinin iradesini bile özgür bırakacak kadar yüreği olmayanın getireceği tek özgürlük; alışageldiği siyasi geleneğin diktacı anlayışından başka ne olabilir?

Sağ kolundan sol koluna kadar etrafındaki hemen her isim, terörün açtığı hendekler başında halay çeker, teröristlerin mezarı başında karanfillerle poz verirken, “Terör bir insanlık suçuymuş” ve “teröristler asla affedilmemeliymiş”.

Hiç yüzü kızarmadan höykürüyordu bu cümleleri de...

Nasıl yüzü kızaracak ki?

“Gelin Dördüncü Büyük Devrimi hep beraber yapalım” daveti yaparken diğer 3 devrimden kastı, ne zannediyorsunuz...

- Alimlerin ve bu vatanın sahib-i aslilerinin darağaçlarında katledildiği 1923'ten 1940'a kadar süren dönem,

- Ülkenin ilk ve tek faşisti İnönü'nün TBMM çatısında askeri oligarşiye yaptığı davetle başlayıp Yassıada'da darağacında sonuçlanan karanlık yıllar,

- Ve 12 Eylül 1980'de sırf bu vatanı sevdiği için işkencehanelerde alnı secdedeyken ensesine vurulan dipçik darbeleriyle şehadete eren ve darağaçlarına çekilen Türk milliyetçilerinin depolitize edildiği dönem...

Şimdi dördüncü dönemi istiyor yüzü bile kızarmadan.

İsmet İnönü gibi Hitler'den, Mussolini'den geri kalmaz diktatörün mirası üzerinde oturduğunu unutup, “Diktatör bozuntusu olan adam, senin için şeref ve namus ne anlama geliyor” diye soruyor fütursuzca.

Kastettiği ise; kendi dilinde ve kirlenmiş yüreğinde vücut bulan yozlaşmış siyasetin, ahlaksız siyaset dilinin temizlenmesi için verdiği mücadele nedeniyle 2002'den bu yana girdiği her seçimden halkın kahir ekseriyetinin teveccühüne mazhar olmuş ve en son olarak da yüzde 52'sinin oyuyla Devletin başına seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan...

Bunu söylerken SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki yolsuzluk ve hırsızlığın hesabını vermesi gereken dosyaların çıkarılan bir af yasasıyla rafa kaldırıldığını bu millet bilmiyor zannediyor.

Bu ifadeleri kullandığı kürsü ve onu o kürsüye taşıyan koltuğun, kendi Genel Başkanının porno kaseti mamulü olduğunu bu millet unuttu zannediyor.

Çok değil daha birkaç ay önce, rezidas(lar) mukabili vekillik ve belediye başkanlığı adaylıklarının dağıtıldığına dair haberleri unuttuk zannediyor. Bu haberleri yalanlamaya bile yüreklerinin yetmediğinden bu millet bihaber zannediyor.

Zannedersiniz ki ağzı fosseptiğe bağlanmış.

Hakaret ettiği, namus ve şeref kavramları üzerinden hayvani bir saldırganlıkla saldırdığı kişi bu devletin başı.

Hani onun ve onun geldiği siyasi geleneğin dış müdahaleler karşısında zerre hicap duymadığı, sistemin kuruluşunu bile dış müdahalelerden mütevellit kıldığı ancak 13 yıllık kazanımlarla güç ve itibar kazanan Devletin başı.

Ama arsızda ar soysuzda soy aramak ne kadar abesle iştigalse bu anlayışın kirli dilinden hoş seda bırakacak sözcükler beklemek de o kadar abesle iştigal.

İşte o yüzdendir ki içine girmekten zerre kadar hicap duymadığı terörle ittifaka, İBNELERLE işbirliğine rağmen boy gösterdiği her seçimden, “yenilgi yenili küçülüyor, yenilgi yenilgi alçalıyor” ya zaten.

 

Zihni Çakır

 zihnicakir@gmail.com

 @zihnicakir