01 Ocak 2018

Yeter artık acı veren suskunluğunu boz

Çocuk kaçırma hadisesi sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en temel sorunlarından biri.

Çocukların kahir ekseriyeti doğumevlerinde çalınıyor.

Özellikle gariban ailelere “çocuğunuz öldü” deniliyor.

Bu çocukların kimi çocuğu olmayan ailelere para karşılığı hukukî olmayan yollarla satılıyor. Kimi de yurtdışına kaçırılıyor.

Bu çocuklardan biri gayri meşru ilişkiden meydan gelmiş olabildiği gibi, kimi de istenmeyen gebeliklerden doğan çocuklar.

Bazen aileler fakirlikle korkutup, daha iyi bakılma veya daha iyi eğitim vaadiyle kandırılıyor.

Bu işlerin 1970-2000 yılları arasında çok daha yoğun ve yaygın olduğu biliniyor. Ancak bu bittiği anlamına gelmiyor. 2017'de açılan davalar halen devam ettiğini gösteriyor.

Ölen çocukların aileye verilmesi gerektiği halde, zaaflarından istifade edilerek verilmediği, belediyenin gömdüğü iddiasıyla cesetlerin bile para karşılığı satıldığı biliniyor.

Bu hususta müteaddit defalar yazı kaleme aldık.

En son olarak iki ay önce “Çocukları kim, ne için kaçırıyor, bunu mooncular mı yapıyor?” başlıklı bir yazı kaleme almıştık.

Aradan geçen sürede felaketin büyüklüğü karşısında nutku tutulmuşa benzeyen Sağlık Bakanlığı bir kelimelik bile bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmemesi hakikaten üzücü, elem verici, kahredici bir durum.

Muhtemeldir ki Bakanlık kendi içinde çalışıyordur. Ama vahametin ne kadar farkındalar emin değiliz.

Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na bazı tavsiyelerimiz olacak.

BAKANLIK VE SAVLIKLAR NE YAPMALI?

Bu facianın faili elbette mevcut Sağlık Bakanı değil. Ancak düzeltme mükellefiyeti kendisine ait. Bu yüzden elini çabuk tutması, yeni fiilleri de engelleyici tedbirler alması şart.

Zira nesep karıştırma, kardeşi kardeşle evlendirme, masum bebeklerin öz ebeveynleri ve kardeşlerinden kopuk yaşatılması, tıbbi hata veya kasıtlar, çocukların yurt dışına kaçırılıp soy bağının değiştirilmesi diyerek uzayıp giden dertleri çözmek hepimizin mükellefiyeti, önce de Bakan Beyin.

  • Sağlık Bakanlığı'nın bütün illerde acilen bir birim oluşturarak şüpheleri olan bütün aileler ile ailesini arayan çocukların müracaatlarını almalı.
  • Şikâyetleri hiç gocunmadan incelemeli. Eksik bilgi ve belgeleri ilgili hastanelerden toplamalı.
  • Elde ettiği bilgi ve bulguları, ilgili illerdeki savcılıklara iletmeli.
  • Savcılar acilen ilgili kişiler hakkında soruşturma başlatmalı ve muhtemel faillerin kaçmasını engellemek için bunlara yurt dışı çıkış yasağı koymalı.
  • Meselenin ekranlarda tartışılarak, toplum trajedisine dönüşmesine dönüştüğü, milletin devlete güvenin azaldığı görülmeli.
  • Ayrıca Bakanlık acilen kamuoyunu aydınlatıcı açıklama yapılmalı.

BU İŞTE AMAÇ NE?

Dünyanın hemen her yerinde nesepleri karıştırmak için çocukların kaçırıldığı çok kez itiraf edilmiş bir gerçek. Bunu yapan en büyük örgüt Moon

Hatta konu romanlarda işlenmiş, toplantılarda dile getirilmiş.

Bunu yapan sadece Mooncular değil.

Kimi para kazanmak, kimi satanist veya masonik ayinler, kimi organ ticareti, kimi evlat özlemini gidermek, kimi lejyoner yetiştirmek, kimi kendi evladı olmadığı için sapık fikirlerle yetiştirip o millete düşman kılmak, kimi bütün bir milletin nesebini bozmak, kimi bir millete ve/veya insanlığa acı çektirmek, kimi de her daim tecavüz edilebilecek kızlar/kadınlar yetiştirmek için kaçırılıyor.

Hâsılı acı çok büyük. Devlet samimiyetle el atmazsa da konu çözülemeyebilir. Bugünlerde her şey için herkes KHK istiyor ama kim bilir belki de şu adliyelerin “zaman aşı” masalını sona erdirmek için tam da bu konuda bir KHK gerekiyor.

Bakan Ahmet Demircan, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan güzel haberler bekliyoruz.