VF kat sol
VF kat sağ

07 Ocak 2019

Yılbaşı gitti, tebliğ bitti mi?

Yılbaşı geldi gitti. Yapılan az bir tebliğ çalışmasını bile Rabbimizin bereketlendirdiğini ve genel duyarlılığın artmasına sebep olduğunu gördük. “Şu birkaç senedir yılbaşı kutlamaları oldukça sönük geçiyor” diye hayıflananlardan aldığımız haberler bizleri mutlu etti. Bu arada insanımızın huzurunu kaçıracak provakatif eylemlerin olmaması/ devletimizce engellenmesi ise sevincimizi arttırdı.

Yapılan barışçıl tebliğ çalışmalarını engellemek adına “Her şeye susuyorsunuz, takmışsınız yılbaşına” propagandası yapacaklarını önceki yazımda belirtmiştim. Küresel asimilasyoncuların niyeti bağcıyı dövmek olsa da, bu sözlerin doğruluk payının değerlendirilmesi ve üzerinde düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Onlar “Hep susuyorsunuz madem, şimdide susun! Rahat rahat günah işleyelim, -vicdanlarımız uyandırmaya çalışarak- huzurumuzu bozmayın…” demek isteseler de; biz “Sahi neden yılbaşında bu kadar kenetlenip karşı duruş sergileyebiliyorken, diğer zamanlarda pek tebliğ yapmıyor, işlenen diğer büyük günahlara karşı tavrımız olmuyor?” şeklinde düşünmeliyiz.

Hristiyan bayramı bizim bayramımız değildir! Çok doğru.

Ancak Ocak ayına girer girmez hayatımızın içinde ki diğer Hristiyan kültür öğelerine, bizi hiç rahatsız etmeyecek derecede aşina oluşumuz daha da korkutucudur.

Aslında Hristiyanlık kültürü değil, daha ötesinde Hristiyanlığında açgözlü bir tüketim sarhoşluğunun içine kaybolduğu küresel bir yozlaşma seli ile boğuşuyor bütün insanlık.

Bizim karşı durduğumuz dünyanın öteki tarafı, başka bir inanç, diğer toplumların bazıları falan değil; kendi insanlığımızı, inancımızı, değerlerimizi korumak adına bu yok oluş sürecinin bütünü olmalıdır.

Bozulmaya çalışılan insanın ve doğanın fıtratıdır. İslam fıtratı korumayı emrettiği için tebliğ farzdır.

Bu noktada yılbaşı / noel isyanına karşı dururken,

Şehirlerimiz, evlerimiz, ticaretimiz, düğünümüz, eğlencemiz, eşyamız, kıyafetimiz, beslenmemiz, sohbetimiz derken bütün ahlak yapımız ve hayatımız hızla İslam'dan uzaklaşıyorsa;

Hayatımızın tüm yönleriyle derin bir bilinçlenme ile mücadelemiz ve tebliğimiz ömürlük olmalıdır.

Sözümüzden öte, hayatımız tebliğ etsin İslam'ı; çünkü dışarıdan gelen bir tavsiyeden daha çok, içten başlayan bir temizlenme koruyacaktır insanlığımızı.

 

YOUTUBER TEBLİĞCİLERE UYARILAR

Youtube de bende bir kanal açmıştım. 3-5 video atmış, 1-2 slayt yapmıştım o kadar. Çok ilgilenemesem de amacım sadece Allah için tebliğ idi. Birkaç sene geçip videoların toplam izlenmesi yüz bini geçince para kazandıran ortaklık butonu aktif hale geldi. Para kazanma fırsatı ortaya çıkınca, içimde bir heves oluşmuştu. Hemen yeni slaytlar, videolar yapayım; hatta After Effect bilgi mi geliştireyim, Adobeden ses efektleri için program edineyim, diye ciddi hamleler üzerine fikirler çaktı beynimde.

İç dünyamdaki bu dalgalanma üzerine, ruhumun alıcılarından uyarı sinyalleri gelince, düşüncelerim benliğimin kontrolünü ele almadan, dalgaların ardındaki gemiyi görmem gerektiğini anladım.

Çünkü olması gerektiği şekilde tebliğ videolarımda hiçbir maddi menfaatim yokken, işin içine paranın girmesi sanki niyetimi değiştirmeye başlamıştı. Ayrıca youtube den kazanılan paranın kaynağı neydi? Reklamlar olduğunu biliyoruz. Ve youtuberlar kendi videolarına eklenen reklamları ne kadar denetleyebiliyordu. Kazanılan para helal miydi, yoksa haram mıydı?

İşte youtube ve diğer digital iletişim kanalları üzerinden tebliğ çalışması yapan/ yapmak isteyen arkadaşların heveslerine kapılmadan, kendilerine sormaları gereken bu ve daha başkaca soruların cevaplarını bulması gerekiyor.

Ayrıca çok izlendiği ve etkisi yüksek olduğu için sokak röportajı şekline tebliğ yapmaya çalışan kardeşlerin dikkat etmeleri gereken başkaca ayrıntılarda vardır.

Öncelikle güzel yaklaşım, güler yüz, tartışamaya götüren değil, hikmeti bulduran soru tarzı çok önemlidir.

Daha da önemlisi, videoya alınan insanların izleyici kitlenin önünde rencide edilmemesidir. “İnatçı ateist” diye isimlendirdiğiniz bir videoda, güzel yaklaşım sergilediğiniz bir ateist, Müslüman olsa bile; sonradan videoyu gördüğünde kendisine inatçı denmiş olması nefsine dokunabilir ve sanki bir maçtan yenik çıkmış taraf psikolojisini hissedebilir. Nefsi onu öfke duygusuna sürükleyerek tekrar imandan çıkma riski ortaya çıkar.

Kısacası digital ortamda tebliğ yapabilmek bireysel gayretlerin ötesince ciddi bir ekip çalışması gerektirir. Bu ekipte sosyal medya uzmanlığı ve İslami bilgilere hâkim olmakla birlikte, genel kültür, tasavvuf, iletişim, pazarlama, reklamcılık, psikoloji, nöroloji üzerine de yeterlilik elzemdir.

Yoksa kaş yapalım derken göz çıkartırız haberimiz olmaz. Allah rızasını kazanacağımız sanırız da şeytanın oyuncağı oluvermişizdir, Allah muhafaza.

Ancak bireysel gayretlerimizle, o kadar bilgili olmasak bile, gerçek hayatta çok daha etkili tebliğ çalışmaları yapabiliriz. Tek gereken yapabildiklerimizi uygun zaman ve zeminde nazik bir dille anlatabilmektir. Namazımız vardır onu anlatalım, zekâtımız varsa onu anlatalım, yapabildiğimiz sünnetler vardır onları anlatalım…

Bildiğinin, yapabildiğinin âlimisin. Ben yapamam deme, Allah bizi yapabilecek kabiliyette yarattı. Çok yapılmazları öğrendik bunu da yapabiliriz Allah'ın izniyle.

Rabbim niyetlerimizi temiz kılsın, gayretlerimizi arttırsın. Amin.