YİNE BILDERBERG, YİNE SALDIRI, KÜRESEL KÖŞE KAPMACA

Ömer Kayani

Global kapışma doruk noktasına ulaştı, insanlar diken üstünde, en ufak bir patlama sesi paniğe yol açıyor.

Buna rağmen borsalar coşuyor, şirketlerin değeri rekor üzerine rekor kırıyor.

Gerçekten ilginç zamanlarda yaşıyoruz. Bilderberg toplantısı yapılıyor, yazılı basınımız suskun, elinizde tuttuğunuz gazete haricinde haber yapan yok.

2017 Bilderberg toplantısı 1-4 Haziran tarihleri arasında  Beyaz Saray'ın biraz batısında yaklaşık 50 km mesafede bulunan Westfield Marriot otel, Washington'da yapıldı. Çin medyasından İngiliz medyasına kadar Biderberg 2017 haberini verenlerin kullandığı ortak dil:

“Trump yönetiminin ilerleme raporu” sunacağı ve raporun başarısına göre devam edip etmeyeceğine global elitler tarafından karar verileceği şeklindeydi.

 

Kullanılan dil çok ilginç değil mi? Kendi başkanlarını kendilerinin seçtiğini ve sadece kendilerine hesap vereceğini zanneden sokaktaki sıradan insanın anlayabileceği bir dil değil medyaya yansıyan dil. ABD başkanı küresel hükümet ve endüstri liderlerine “ilerleme raporu” vererek ayakta/görevde kalmaya çalışacakmış.

Ama asıl dikkatimizi çeken gelişme ise Londra'da Cumartesi gecesi yaşanan terör saldırıları oldu.

 

“İngiltere'nin başkenti Londra'da 7 kişinin hayatını kaybettiği 48 kişinin ise yaralandığı terör saldırısını DEAŞ üstlendi. Olaylarda yaralanan 48 kişinin tedavisine devam ediliyor”.

 Haberi duyduğumuz anda içimiz ürperdi ve “biz bunu daha önce yaşamıştık” dedik.

Yıl 2016, yine Haziran ayı, yine Bilderberg toplantısının son günü:

ABD'nin Florida eyaletine bağlı Orlando kentinde eşcinsellerin gittiği bir kulübe düzenlenen silahlı saldırıda, en az 50 kişinin öldüğü, 53 kişinin de yaralandığı açıklandı.

Bilderberg 2016 toplantısının son günü ve ABD Başkanlık seçimlerinden 5 ay önce yapılan bu saldırıyı şöyle değerlendirmiştik:

“ABD seçimleri için İngiliz (Clinton) ve Alman (Trump) ekolünün savaşına şahit oluyoruz. Bu savaşın geçen hafta yapılan (09-12 Haziran 2016) Bilderberg toplantısına da damgasını vurmuş olması muhtemel. Obama – Trump arasında seçimin aslında burada yapılacağı bile söylenebilir belki. Bu toplantının 4. günü sabahı öncesi meydana gelen eylem toplantının kapanış gününe bir selam ya da son “karara” bir etkileme çabası olabilir mi?”        ( “Amerika saldırısının kodları ya da olağan şüpheliler” , 16 Haziran 2017, Yeni Söz)

2016 yılında Almanya'da yapılan Bilderberg toplantısı sırasında bir süre sonra seçime gidecek olan ABD'de bir saldırı düzenlenmiş ve 2017 yılında ABD'de yapılan Bilderberg toplantısı sırasında 3-5 gün sonra seçime gidecek olan İngiltere'de bir saldırı düzenlenmiştir.

Saldırı sonrasında açıklama yapan ve ülkenin AB'den çıkışının yolunu açan partinin başındaki kişi olan İngiltere Başbakanının seçimlerin vaktinde yapılacağını (8 Haziran) konuşmasına sıkıştırması aslında oldukça göz açıcı bir durumdur.

Yaşanan global ölçekli müthiş çekişme ise bütün dünyada ve özellikle de ABD ile çekişen Avrupa'da yankılanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Merkel,  artık Avrupa'nın sırtını ABD ve İngiltere'ye dayayamayacağını dile getirmişti.

Daha sonra ise Almanya Dışişleri Bakanı dünyada güç dengelerinin değiştiğine vurgu yapmıştı.

Bu söylemden 3-4 gün sonra ve İngiltere saldırısından hemen önce Almanya'nın en büyük rock festivali terör gerekçesiyle boşaltıldı ve belki de muhtemel bir facianın önüne geçildi.

 

Nitekim bir gün sonra İtalya'da yaşananları yazımızın en başında zikretmiştik. Zaten olacaklar konusunda ABD daha Mayıs ayı başında uyarısını yapmıştı.

 

 

KÜRESEL ÇEKİŞMENİN KÖRFEZ VE ORTADOĞU TARAFI

Küresel sermayenin içinde en iyi örgütlendiği Demokratların ve ABD'nin eski Başkanı Obama 2016 yılında yaptığı Suudi Arabistan ziyaretinde İran ile Körfez ülkelerinin arasını bulmaya çalışır ve çatışmak yerine bölgeyi paylaşmalarını tavsiye eder. Suudi Arabistan'ın cevabı ise “ABD ile ilişkilerin artık eskisi gibi olmayacağı” yönündedir.

Yıl 2017 ve bu kez yeni ABD Başkanı Trump İsrail ve Suudi Arabistan turundadır. Ama sonra bir bakarız ki aslında bu sadece Suudi Arabistan ziyareti değilmiş.

“Sonrasında ise İran hariç neredeyse hemen bütün İslam ülkelerinin efendilerine saygılarını sunmaya gelmiş tebaa gibi hazır bulunduğu bir toplantı resmi karşımıza çıkmıştır maalesef. ( “Suriye İran'a bal tuzağı mıydı”, 1 Haziran 2017, Yeni Söz)

Zirvenin sonunda ise “demokrat ve seçilmiş iki Arap ülkesinin” liderleriyle birlikte Trump'ın, dünyayı temsil eden bir küre üzerine ellerini koyarak verdikleri poz çok konuşulmuştu.

Bu ülkelerin ittifakı gibi görülen bu poza cevap gecikmemiş ve ertesi gün Mısır büyük bir terör saldırısı ile sarsılmıştı. Yani küre ile poz verenlere birileri “küresel bir mesaj” vermişti.

Mısır'da meydana gelen terör saldırısından sadece birkaç gün sonra ise bu kez Suudi Arabistan'da Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgede patlama meydana geliyordu.

Yani liderleri ellerini kürenin üzerine koyan iki Arap ülkesine “sosyal dokuları” üzerinden küresel bir mesaj veriliyordu.

Bir başka olay ise Brüksel'de yapılan NATO zirvesine katılan Trump tarafından seslendirilmiş ve Riyad'daki Arap-İslam-Amerikan zirvesinde Ortadoğu'daki ülkelerin teröre karşı savaşta Amerika ve Batı ile birlikte hareket edeceğini belirtmişti.

Trump'ın Suud ziyaretinden 2 gün sonra ise Katar'ın İran yanlısı açıklamalar yaptığı gerekçesi ile Suud – Katar ilişkileri gerilmişti.

 

Katar ise resmi haber ajansında yer alan haberlerin siber saldırı ile oraya yerleştirildiğini duyurmuş ama kimseyi ikna edememişti.

Ve 5 Haziran günü Suudi Arabistan önderliğinde, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Libya ve Maldivler Katar'la diplomatik ilişkileri kesiyor, Katar ile hava ve deniz sınırlarını kapatma kararı alınıyordu.

“Bu hamle ABD'de Donald Trump'ın işbaşına gelmesiyle birlikte yürürlüğe sokulan İran'ın kuşatılması politikasının bir sonucudur. Trump geçen ayki Suudi Arabistan ziyareti sırasında bu politikayı iyice netleştirdi ve Suudi Arabistan'ı İran kuşatmasının merkezi haline getirdi. Riyad ile yapılan yüz milyarlarca dolarlık silah anlaşması bunun bir yansıması.” (5 Haziran 2017, Hürriyet)

Katar'da Türk askeri üssü bulunduğunu hatırlatmamıza gerek var mı?

Bu ambargoya ise üç ülkeden itiraz geliyordu.

 

Bu ülkelerin daha çok İngiliz etkisi altında bulunduğunu tahmin edersiniz herhalde.

 

İlginç bir denklem değil mi?

 

Katar ambargosu kararına katılan İngiliz etkisindeki Birleşik Arap Emirlikleri'nden 3 Haziran günü gelen haber dikkatinizi çekmiş olmalı:

 

 

Katar ambargo kararından bir gün önce gündeme bomba gibi düşen bu haber  adeta gelecekleri haber veriyor ve yanlış tarafta yer alacak olan Birleşik Arap Emirliklerine “bütün kirli çamaşırlarını çıkarırım” şeklinde bir gözdağı veriyor olmasın.

Bir başka olay ise Brüksel'de yapılan NATO zirvesine katılan Trump tarafından seslendirilmiş ve Riyad'daki Arap-İslam-Amerikan zirvesinde Ortadoğu'daki ülkelerin teröre karşı savaşta Amerika ve Batı ile birlikte hareket edeceğini belirtmiştir.

 

NATO = ABD dememize gerek yoktur herhalde.

 

DENKLEMDE TÜRKİYE'NİN YERİ NERESİ?

Aslında görünen köy kılavuz istemiyordu. Mayıs ayı sonunda Arap Birliği Türkiye'nin savunduğu güvenli bölgeler kurma girişimi hakkında tuhaf bir açıklama yapıyordu.

Yine aynı tarihlerde ise Hürriyet gazetesin Suudi Arabistan'ın Türkiye'den alacağı savaş gemileri siparişini iptal ettiği haberine yer veriliyordu.

Her ne kadar bu haber Savunma Sanayii müsteşarlığı tarafından daha sonra yalanlansa da veriliş şekli itibariyle içerdiği tehdit gözlerden kaçmıyordu.

Bu haber ister Suudi Arabistan ister karşı kamp tarafından yaptırılmış olsun aslında ekonomik, siyasi ve askeri bir tehdit ihtiva ederken farkında olmadan Türkiye'nin de önemine vurgu yapmaktadır.

Çünkü bu haberi yaptıranlar Türkiye'yi yanlarına çekmeden bu bölgede bir şey yapamayacaklarını itiraf etmektedirler böyle bir sopa göstererek.

İşte aynı tarihlerde bültenlere düşen bir başka haber. Bu haberi Rusya'dan alınması planlanan S400 füzelerinin alımı anlaşmasının son noktaya geldiği haberi ile okumakta fayda var.

Yeni savaş uçağı projemizin Türkiye ve İngiltere ile birlikte zaten projelendirildiğini  hatırlarsınız herhalde.

Yine geçtiğimiz günlerde karşılıklı söylenen onca söze rağmen Türkiye – AB ilişkilerine yeni bir şans daha verildiğine tanık olmuştuk.

Ve bütün bunlar Küreselcilerin kontrolünmdeki AB'nin tek ve gerçek patronu Almanya Dışişleri Bakanının Türkiye'ye İncirlik üssü mevzusunu görüşmek üzere geldiği gün patlak veriyor.

 

Ve bölgemizin yeniden ısınan coğrafyasında Almanya Dışişleri Bakanını bölge dışında kalmamak için her şekilde alttan almaya hazır bir şekilde Türkiye'ye gönderirken, Türkiye'nin askeri üs kurduğu Katar, İslam Ordusunda birlikte olduğumuz bazı Arap ülkeleri tarafından Trump ziyareti sonrası ablukaya alınıyor.

Ne demişti Trump?

“Spiegel dergisinin haberinde, Brüksel'de Avrupa Birliği (AB) üst düzey temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda Trump'ın Almanya'nın ticaret bilançosundaki fazlalığından şikayet ederek, "Almanlar kötü, çok kötü" sözlerini sarf ettiği iddia edildi.

Derginin toplantıya katılanlara dayandırdığı haberinde Trump'ın ayrıca, "Onların ABD'de sattığı milyonlarca araçlara bakınız. Dehşet verici. Bunu durduracağız." ifadesini kullandığı ileri sürüldü.” (26 Mayıs 2017)

Ve son olarak yine geçenlerde iki dev şirketimizin borsada yaptığı satış sonrasında kafası karışmış olanlara soralım:

Kafanız hala karışık mı?