29 Ocak 2021

​YÖNETİCİ PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED ve HALİFELERİ (1)

 

Geçen yazımızda ‘İslam’da Devlet Adamının Kriterlerini’ ortaya koymaya çalışmıştık. Peki ‘Bu kriterlere sahip devlet adamları olmuş mudur? olmuşsa kimlerdir?’ sorusu akla gelebilir.Bu yazımızda da  Doç. Dr. Ahmet Özel’in bir metninden istifade ederek bu konuyu kaleme aldık.

Hz. Peygamber bir defasında huzurunda bulunan birinin korkuyla titremesi üzerine “Sakin ol, ben hükümdar değilim.” buyurmuştu.

İlk Yazılı ve Çoğulcu Anayasa O’nun Eseridir

Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi farklı din ve inanışlara sahip insan topluluklarının bir arada ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak ilk yazılı anayasayı Rasûlullah (s.a.v.) yapmış ve uygulamaya koymuştur. Böylelikle Müslümanlar arasında sağlanan barış ve huzur ortamına diğer insanlar da dahil edilmiştir.

Toplam olarak 49 civarında maddeye sahip olan bu belge, ‘Medine Vesikası’ ya da ‘Medine Anayasası’ adıyla tarihte yerini alırken bir başka açıdan da Peygamberimiz (s.a.v.)’in devlet adamlığındaki başarısını ortaya koyuyordu.

Gayr-i Müslimlerin de Haklarını Koruma Altına Aldı

Arabistan’da farklı şehirlerde yaşayan, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilerle yapılan antlaşmalar sonucunda gayrimüslimler dinî ve hukukî temele dayalı kültürel kimliklerini muhafaza ederek İslâm toplumunun bir ferdi olarak yaşamaya devam ediyorlardı.

Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)  yazılı vesikalara dökerek yaptığı antlaşmalardaki gayr-i Müslim unsurların dinlerini, canlarını, mallarını, âyin ve ibadetlerini, mabetlerini ve din adamlarını hukukî olarak koruması altına almıştı.

İslâm dini hızla yayılmaya başlayınca Medine dışındaki bölgelere ve şehirlere, vali, imam, öğretmen, hakim ve vergi memurları gibi görevler tayin etti. Medine’den ayrıldığı zaman da yerine mutlaka bir vekil bırakırdı. Günümüzde önemli bir kural haline gelen ‘Doğru yerde doğru kişi’ görevlendirme anlayışını en iyi şekilde uygulamıştır.

Hz. Ebu Bekir (R.A.)’nın Siyasî Kişiliği

Hz Ebu Bekir (r.a.), İslâm devletinin başına Halife seçildiği zaman Müslümanlara hitap ettiği ilk genel hitabesinde konuştuğu bütün cümleler ve siyasetle ilgili şu sözleri ne kadar önemlidir:

‘Ey İnsanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin üzerinize başkan seçilmiş bulunuyorum. İyilik yaparsam bana yardım edin. Kötülük yapacak olursam beni düzeltin. Doğruluk emanettir. Yalan ise hıyanettir. İçinizde zayıf olanınız onun hakkını başkasından alıp kendisine verinceye kadar benim yanımda en güçlünüzdür inşaallah. İçinizde kuvvetli olanınız başkasının hakkını ondan alıncaya kadar benim yanımda en zayıfınızdır inşaallah. Bir millet, Allah yolunda cihadı terk edecek olursa Allah, o toplumu zillete düşürür. Herhangi bir millette fuhşiyat yaygın hale gelirse Allah onlara umumi felaket verir. Ben Allah ve Rasûlü’ne itaat ettiğim sürece siz de bana itaat edin. Ben Allah ve Rasûlüne isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez”

Hz. Ömer (R.A.)’nin Siyasî Kişiliği

Hz Ömer (r.a.), halife seçildikten sonra yaptığı konuşmada şunları söyledi: ‘Yüce Allah, beni başınıza getirdi. Size en faydalı yönetici olacağımı ümit ediyorum. Allah’tan bana yardım etmesini ve başkasına karşı koruduğu gibi bu konuda koruyup gözetmesini istiyorum. Emrettiği gibi işlerinizi koruma ve paylaştırmada beni adaletli kılmasını istiyorum. Aziz ve Celil olan Allah’ın yardımı olmadığı takdirde ben zayıf kimseyim. İnşaallah, sizin halifeniz olmam ahlâkımda bir değişiklik yapmaz. Büyüklük Allah’a mahsustur. Kulların hiçbir büyüklüğü yoktur. Hiçbiriniz ‘Ömer halife olduktan sonra değişti’ demesin. Gerçeği kendim araştırır ve size getiririm. Durumu da size açıklarım. Hangi kimsenin bir şeye ihtiyacı olur veya zulme uğrar yahut da ahlâkımda kınayacağı bir durum görürse, bana söylesin. Ben de sizlerden birisiyim.

Gizli ve açık işleriniz de, yoksulluk ve darlık zamanlarınızda daima Allah’tan korkunuz! Üzerinizde bulunan hakkı kendiniz veriniz. Birbirinizi bana dava etmeyiniz. Benimle insanlardan hiçbiri arasında bu konu da dostluk yoktur. Ben sizin doğrunuzu severim. Allah’ın beldesinde olan sizlerin hepsi bana dosttur. Siz Allah’ın verdiğinden başka ekin ve hayvancılığı olmayan bir belde insanısınız. Aziz ve Celil olan Allah, size çok iyilikler vaat etmiştir.

Ben bana verilen emanetten sorumluyum. İnşaallah kendimin ne yaptığını da biliyorum, onları hiç kimseye havale etmem. Uzakta olan gücümün yetmediği işleri de ancak sizden toplum için güvenilir, iyi kimselere bırakırım. İnşaallah emanetimi bunların dışında hiç kimseye bırakmam.’

Kudüs anlaşmasından sonra Hz Ömer (r.a.), Kudüs’e hareket etti. Komutanlar O’nun mütevazı bir at ve elbise içinde şehre girmesini istemediler. Ancak O şöyle dedi: ‘Allah (c.c.)’ın bize bahşettiği nam ve şöhret, Müslümanlığa aittir. Kendi şahsımız için sadelik yeterlidir.’ Bu elbise ile şehri dolaştı ve mabetleri ziyaret etti.

Hz Ömer (r.a.) şöyle bir hitabede bulundu: ‘Bugün size şunu ihtar etmek isterim ki, namus ve istikametten ayrılacak olursanız, Cenâb-ı Hak size ihsan ettiği kuvvet ve üstünlüğü sizden alır, bu memleketleri başkalarına ihsan eder.’

Hz. Osman (R.A.)’ın Siyasî Kişiliği

Hz Osman (r.a.) halife seçildiği zaman şunları söylemişti:‘Bir iş yüklendim ve onu kabul ettim. Şunu belirteyim ki, ben yeni bir şey çıkarıcı değil, töreye uyan biriyim. Buna karşı, Yüce Allah’ın kitabından ve Peygamberinin (s.a.v) sünnetinden sonra üç sorumluluğum var:

1. Benden önce fikir birliği ettiğiniz ve töreleştirdiğinize uymak,

2. Töreleştirmediklerinde iyilerin töresini ortaya koymak,

3. Ancak hak ettiğiniz durumlar hariç, sizden el çekmek.

(Devam edecek)