YÖNETİCİ PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED ve HALİFELERİ (1)
Geçen
yazımızda ‘İslam’da Devlet Adamının Kriterlerini’ ortaya koymaya çalışmıştık.
Peki ‘Bu kriterlere sahip devlet adamları olmuş mudur? olmuşsa kimlerdir?’
sorusu akla gelebilir.Bu yazımızda da
Doç. Dr. Ahmet Özel’in bir metninden istifade ederek bu konuyu kaleme
aldık.
Hz.
Peygamber bir defasında huzurunda bulunan birinin korkuyla titremesi üzerine
“Sakin ol, ben hükümdar değilim.” buyurmuştu.
İlk Yazılı ve Çoğulcu Anayasa O’nun
Eseridir
Müslümanlık,
Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi farklı din ve inanışlara sahip insan
topluluklarının bir arada ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak ilk yazılı
anayasayı Rasûlullah (s.a.v.) yapmış ve uygulamaya koymuştur. Böylelikle
Müslümanlar arasında sağlanan barış ve huzur ortamına diğer insanlar da dahil
edilmiştir.
Toplam
olarak 49 civarında maddeye sahip olan bu belge, ‘Medine Vesikası’ ya da
‘Medine Anayasası’ adıyla tarihte yerini alırken bir başka açıdan da
Peygamberimiz (s.a.v.)’in devlet adamlığındaki başarısını ortaya koyuyordu.
Gayr-i Müslimlerin de Haklarını Koruma
Altına Aldı
Arabistan’da
farklı şehirlerde yaşayan, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilerle yapılan
antlaşmalar sonucunda gayrimüslimler dinî ve hukukî temele dayalı kültürel
kimliklerini muhafaza ederek İslâm toplumunun bir ferdi olarak yaşamaya devam ediyorlardı.
Çünkü
Rasûlullah (s.a.v.) yazılı vesikalara
dökerek yaptığı antlaşmalardaki gayr-i Müslim unsurların dinlerini, canlarını,
mallarını, âyin ve ibadetlerini, mabetlerini ve din adamlarını hukukî olarak
koruması altına almıştı.
İslâm dini
hızla yayılmaya başlayınca Medine dışındaki bölgelere ve şehirlere, vali, imam,
öğretmen, hakim ve vergi memurları gibi görevler tayin etti. Medine’den
ayrıldığı zaman da yerine mutlaka bir vekil bırakırdı. Günümüzde önemli bir
kural haline gelen ‘Doğru yerde doğru kişi’ görevlendirme anlayışını en iyi
şekilde uygulamıştır.
Hz. Ebu Bekir (R.A.)’nın Siyasî
Kişiliği
Hz Ebu
Bekir (r.a.), İslâm devletinin başına Halife seçildiği zaman Müslümanlara hitap
ettiği ilk genel hitabesinde konuştuğu bütün cümleler ve siyasetle ilgili şu
sözleri ne kadar önemlidir:
‘Ey
İnsanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin üzerinize başkan seçilmiş
bulunuyorum. İyilik yaparsam bana yardım edin. Kötülük yapacak olursam beni
düzeltin. Doğruluk emanettir. Yalan ise hıyanettir. İçinizde zayıf olanınız
onun hakkını başkasından alıp kendisine verinceye kadar benim yanımda en
güçlünüzdür inşaallah. İçinizde kuvvetli olanınız başkasının hakkını ondan
alıncaya kadar benim yanımda en zayıfınızdır inşaallah. Bir millet, Allah
yolunda cihadı terk edecek olursa Allah, o toplumu zillete düşürür. Herhangi
bir millette fuhşiyat yaygın hale gelirse Allah onlara umumi felaket verir. Ben
Allah ve Rasûlü’ne itaat ettiğim sürece siz de bana itaat edin. Ben Allah ve
Rasûlüne isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez”
Hz. Ömer (R.A.)’nin Siyasî Kişiliği
Hz Ömer
(r.a.), halife seçildikten sonra yaptığı konuşmada şunları söyledi: ‘Yüce
Allah, beni başınıza getirdi. Size en faydalı yönetici olacağımı ümit ediyorum.
Allah’tan bana yardım etmesini ve başkasına karşı koruduğu gibi bu konuda
koruyup gözetmesini istiyorum. Emrettiği gibi işlerinizi koruma ve
paylaştırmada beni adaletli kılmasını istiyorum. Aziz ve Celil olan Allah’ın
yardımı olmadığı takdirde ben zayıf kimseyim. İnşaallah, sizin halifeniz olmam ahlâkımda
bir değişiklik yapmaz. Büyüklük Allah’a mahsustur. Kulların hiçbir büyüklüğü
yoktur. Hiçbiriniz ‘Ömer halife olduktan sonra değişti’ demesin. Gerçeği kendim
araştırır ve size getiririm. Durumu da size açıklarım. Hangi kimsenin bir şeye
ihtiyacı olur veya zulme uğrar yahut da ahlâkımda kınayacağı bir durum görürse,
bana söylesin. Ben de sizlerden birisiyim.
Gizli ve
açık işleriniz de, yoksulluk ve darlık zamanlarınızda daima Allah’tan korkunuz!
Üzerinizde bulunan hakkı kendiniz veriniz. Birbirinizi bana dava etmeyiniz.
Benimle insanlardan hiçbiri arasında bu konu da dostluk yoktur. Ben sizin
doğrunuzu severim. Allah’ın beldesinde olan sizlerin hepsi bana dosttur. Siz
Allah’ın verdiğinden başka ekin ve hayvancılığı olmayan bir belde insanısınız.
Aziz ve Celil olan Allah, size çok iyilikler vaat etmiştir.
Ben bana
verilen emanetten sorumluyum. İnşaallah kendimin ne yaptığını da biliyorum,
onları hiç kimseye havale etmem. Uzakta olan gücümün yetmediği işleri de ancak
sizden toplum için güvenilir, iyi kimselere bırakırım. İnşaallah emanetimi
bunların dışında hiç kimseye bırakmam.’
Kudüs
anlaşmasından sonra Hz Ömer (r.a.), Kudüs’e hareket etti. Komutanlar O’nun
mütevazı bir at ve elbise içinde şehre girmesini istemediler. Ancak O şöyle
dedi: ‘Allah (c.c.)’ın bize bahşettiği nam ve şöhret, Müslümanlığa aittir.
Kendi şahsımız için sadelik yeterlidir.’ Bu elbise ile şehri dolaştı ve
mabetleri ziyaret etti.
Hz Ömer
(r.a.) şöyle bir hitabede bulundu: ‘Bugün size şunu ihtar etmek isterim ki,
namus ve istikametten ayrılacak olursanız, Cenâb-ı Hak size ihsan ettiği kuvvet
ve üstünlüğü sizden alır, bu memleketleri başkalarına ihsan eder.’
Hz. Osman (R.A.)’ın Siyasî Kişiliği
Hz Osman
(r.a.) halife seçildiği zaman şunları söylemişti:‘Bir iş yüklendim ve onu kabul
ettim. Şunu belirteyim ki, ben yeni bir şey çıkarıcı değil, töreye uyan
biriyim. Buna karşı, Yüce Allah’ın kitabından ve Peygamberinin (s.a.v)
sünnetinden sonra üç sorumluluğum var:
1. Benden
önce fikir birliği ettiğiniz ve töreleştirdiğinize uymak,
2. Töreleştirmediklerinde
iyilerin töresini ortaya koymak,
3. Ancak
hak ettiğiniz durumlar hariç, sizden el çekmek.
(Devam edecek)