YÖNETİCİ PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED ve HALİFELERİ (2)
Kaldığımız
yerden devam edelim:
Hz Ali (R.A.)’nin Siyasî Kişiliği
Hz Ali
(r.a.), Mısır’a vali olarak atadığı Malik b. Eşter’e gönderdiği emirnamesinde
devlet yönetiminde uyulması gereken kuralları detaylı olarak sıralamış ve
bunları takipçisi olmuştur. Bu emirname Hz Ali (r.a.)’nin siyasî kişiliğini
ortaya koyan kapsamlı ve önemli bir belgedir.
Bu
emirnamede validen kaçınacağı hususları şöyle sıralamıştır:‘Kendini
beğenmekten, nefsinin sana hoş gelen yönlerine güvenmekten ve yüzüne karşı
övülme sevgisinden sakın! Zira bunlar, iyilerin ne kadar iyiliği varsa hepsini
yok etmek için şeytanın elindeki fırsatların en sağlamlarıdır.
Sakın
halkına yaptığın iyilikleri, onların başına kakma; yaptığın işleri çok
gösterme, kendilerine verdiğin sözden dönme! Çünkü başa kakma iyiliği bitirir;
çok gösterme hakikati söndürür; sözden dönme ise, Allah’ın da, halkın da
nefretini çeker. Yüce Allah. “Böylece sizin yapmadığınızı söylemeniz. Allah
indinde ne kadar nefret edilen bir harekettir.”[2] Buyuruyor.
Sakın,
işlere vaktinden evvel atılma; yapma imkânı olunca, ihmalkârlık gösterme;
sakın, açıklık kazanmayan (doğruluğu belirsiz) işlerde inat etme; sakın,
doğruluğu açıklık kazandığı zamanda da gevşeklik gösterme! Her işi yerli yerine
koy, her birini zamanında yap!
Herkesin
eşit olduğu yerlerde kendini kayırmaktan sakın!
Görevlendirdiğin
kimselerin açığa çıkmış kötülüklerine karşı senden beklenen hareketten
habersizmiş gibi davranma! Aksi takdirde başkasının yerine sen cezaya maruz
kalırsın. Az zaman sonra da, işlerin üzerindeki perdeler, gözlerin önünde
açılır ve mazlumun hakkı senden alınır.
Hiddetine,
öfkene, eline ve diline hakim ol! Bunların hepsinden korunabilmek için de,
badirelerden geri dur ve şiddetini ertele ki öfken yatışsın da, iradene sahip
olabilesin. Bir gün seni yaratana hesap vereceğini çok hatırlamadıkça, nefsine
hâkim olmak imkânını asla bulamazsın!
Sana düşen,
senden öncekilerin âdil hükmünü, erdemli olan tutumları, Hz peygamber
(s.a.v.)’den gelmiş bir eseri veya Allah Teâlâ’nın kitabındaki bir farzı
hatırda tutarak, bu gibi meselelerde bizden gördüğün hareket tarzına uyabilmeye
çaba göstermen ve şu emirnamemde bildirdiğim, ileride nefsinin arzularına
kapılmanı mazur göstermem için elimde sana karşı sağlam bir hüccet bildiğim
hükümleri uygulamaya çalışmandır.
Hasan-ı Basrî’nin Halife Ömer İbn
Abdülaziz'e Yazdığı Mektup
“Ey
müminlerin emîri! Bil ki Allah, adil imamı; haktan her sapanı düzeltici, her
zalimi doğrultucu, her bozuğu islâh edici, her zayıfa güç, her mazluma hakkını
veren ve her şaşkına sığınak kılmıştır.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; develerine karşı şefkatli bir çoban ve onlara en
iyi otlağı arayan bir dost gibidir. Onları tehlikeli otlaklardan uzaklaştırır,
yırtıcı hayvanlardan korur, sıcak ve soğuğun eziyetinden muhafaza eder.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; çocuklarına karşı şefkatli bir baba gibidir.
Küçükken onlar için didinir, büyüdüklerinde eğitimleriyle uğraşır, hayatta iken
onlar için kazanır, ölümünden sonrasına da onlar için mal biriktirir.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; çocuğuna karşı merhametli, yufka yürekli bir ana
gibidir. Onu meşakkatle taşır, meşakkatle doğurur. Çocukken terbiye eder.
Uyandığında o da uyanır, huzuru ile huzur bulur. Emzirir sonra sütten keser.
Sağlığına sevinir, şikâyetinden kederlenir.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; yetimlerin vâsisidir, miskinlerin koruyucusudur.
Küçükleri terbiye eder, büyüklerinin geçimini sağlar.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; organlar içinde kalp gibidir. Onun sağlıklı
olmasıyla diğer organlar sıhhat bulur, bozulmasıyla da bozulur.
Ey
müminlerin emîri! Âdil imam; kullarla Allah arasında köprüdür. Allah kelâmını
işitir ve onlara dinletir, Allah'ın emirlerini gözetler ve onlara gösterir,
Allah'a boyun eğer onlara da boyun eğdirir. Ey müminlerin emîri! Allah'ın sana
emanet ettiği mülkte; efendisi kendisine güvenip muhafaza etsin diye emanet
ettiği malını heba eden, ev halkını dağıtıp perişan eden, onları fakirleştiren köle
gibi olma!
Ey
müminlerin emîri! Bil ki, Allah, yasakları; insanları ahlâksızlıklardan,
kötülüklerden sakındırmak için indirmiştir. Onları, uygulamakla görevli olan
çiğnerse durum nasıl olur?
Şüphesiz
Allah, “kısas”ı, kulları için bir hayat olarak indirmiştir. Onlara kısası
uygulayacak olan, onları öldürürse nice olur?
Ey
müminlerin emîri! Ölümü ve ölümden sonraki hayatı, ölüm anında taraftarlarının
ve ona karşı yardımcılarının azlığını düşün. Onun için ve ondan sonraki büyük
korku günü için azık edin.
Bil ki ey
müminlerin emîri! Şu anda bulunduğun meskeninden başka bir meskenin var, orada
ikametin çok uzun sürecektir. Sevdiklerin senden ayrılacaklar ve seni onun
dibinde yapayalnız bırakacaklar. O halde, kişinin; kardeşinden, ana-babasından,
eşinden ve çocuklarından kaçacağı o gün için sana yarayacak azık edin.
Ey
müminlerin emîri! Düşün, kabirdekilerin, diriltilip dışarı atıldığı, kalblerde
ve gönüllerde olanların ortaya konduğu günü ki o gün tüm sırlar açığa
çıkarılmış ve kitap “küçük-büyük” hiçbir şeyi bırakmadan kapsamıştır.
Bugünkü
kudretine değil yarınki kudretine bak! O gün sen ölüm kemendiyle esir edilmiş
olarak, yüzlerin “Hayy ve Kayyûm” olan Allah'a boyun eğdiği bir sırada,
melekler, nebîler ve resullerden müteşekkil bir topluluğun arasında bulundurulacaksın.
Ey
müminlerin emîri! Bu öğüdümle her ne kadar benden önceki akıl sahiplerinin
ulaştığı dereceye ulaşamazsam da hiçbir nasihati esirgemedim. Bu mektubumu;
sevdiği kimseyi sağlığına kavuşturmak istediği için ona acı ilâçlar içiren bir
doktor telâkki et. Allah'ın selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun ey
müminlerin emîri!” (Muhammed İbn Abdü Rabbihi, el Ikdü'l-Ferîd, I-, 25)