Yüzüncü Yıl Eğitimde Nasıl Başladı?
Millî Eğitim Bakanlığı Ölçme ve Değerlendirme Yönetmeliği geçen hafta Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bakan Prof. Dr. Yusuf Tekin yönetmeliğin temel amacının “okullardaki ölçme ve değerlendirme uygulamalarının niteliğinin artırılması, ülke genelinde etkili bir izleme ve değerlendirme sistemi geliştirilmesi” olduğunu dile getirdi.
Hemen
belirtelim, MEB bu yönetmelikle tarihi bir adım atmış bulunuyor. Çünkü ilgili
akademik çevrelerde bu mesele yıllardır dile getirilen ve yapılması gereken
önemli çalışmalar arasındaydı. Yönetmeliğe göre okul öncesinde ve ilkokulda
sınav yapılmayacak; öğrencilerin akademik ve sosyal gelişim düzeyleri, öğretmen
rehberliğinde gerçekleştirilen bireysel ve grupla yapılan etkinliklere katılım
gözlem formları, oyun temelli değerlendirmeler ve verilen görevleri yerine
getirme gibi amaçlı ölçme araçları ile takip edilecek.
Yeni
yönetmelikle ilkokullarda öğrencilerin Türkçenin doğru ve güzel kullanımını
geliştirmek amacıyla dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin izlenmesi
ve geliştirilmesine yönelik özel olarak geliştirilen ölçme araçları
kullanılacak. Türkçe/Türk dili ve edebiyatı derslerinde yabancı dil derslerinde
olduğu gibi dinleme, konuşma, okuma ve yazma olmak üzere dört temel dil
becerisini ölçen uygulamalı sınavlar yapılacak. Ülke il/ilçe ve okul genelinde
ortak yazılı sınavlar yapılabilecek.
Bize
göre yönetmeliğin en önemli tarafı, dört temel becerinin ölçülüp
değerlendirilmesidir. Çünkü bu yolla Türkçemizi çocuklarımıza hem daha etkili
bir şekilde öğretme hem de kullanma imkânı sağlamış olacağız. Nitekim Türkçe
derslerine yönelik ölçme ve değerlendirme süreçlerinin sadece okuduğunu anlama
ve dil bilgisi üzerinden yapılması ve bunlarda da sıkça kullanılan çoktan
seçmeli testlerin bir beceri dersi olan Türkçe için yetersizdi.
Konuyla
ilgili olarak geçen yıl gerçekleştirilen III. Türk Eğitim Kongresi’nde bu
konuya değinilerek [bkz:
http://www.turkegitimkongresi.com/dosya/3_kongre_sonuc_bildirgesi.pdf]
“İletişim becerileri ve derin düşünmenin gelişimi için Türkçenin doğru ve güzel
kullanımına imkân verecek çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bunun için bütün
öğretim kademelerinde öğrencilerimizin okuma ve yazma becerilerini iyi bir
şekilde kazanmasına yönelik etkinlikler ve uygulamalar hayata geçirilmelidir.”
önerisinde bulunulmuştu.
Becerilerin
ölçülüp değerlendirilmesi her şeyden evvel öğrenci ve ebeveynlerin gözünde
bunların (dinleme, konuşma, okuma ve yazma) eğitimine yönelik çalışmaların gerekliliğinin
sorgulanmasını engelleyerek öğretmenlerimizin bu becerilerin kazanılmasına
yönelik çabalarını destekleyecektir. Yani kısaca muhatapların bunlara itibar
etmesini sağlayacaktır. Öte yandan bir beceri dersi olan Türkçe/Türk dili ve
edebiyatı derslerinin süreç temelli yapılmasına ve uygulama yönünün ağırlık
kazanmasına yol açacaktır.
Beceri
temelli eğitimle öğrencilerin Türkçe dersindeki başarıları daha üst düzeye
çıkacaktır. Okuduğunu anlama ve anlatma becerilerinin gelişimi, öğrencilerin
kelime ve kavram gelişimine de katkı sağlayacaktır. Bütün bunlar öğrencilerin
düşünme, yorum yapma, problem çözme ve iletişim kurma gibi becerilerinin
gelişmesine imkân verecektir.
Türkçe
dersindeki başarının artmasıyla öğrencilerin diğer derslerdeki başarılarında da
iyileşmeler sağlanmış olacaktır. Çünkü her ders için okuma, dinleme, konuşma ve
yazma elzemdir.
Başta
ilk okullar olmak üzere bütün kademelerde beceriler üzerinden Türkçe dersinin
etkili bir şekilde yürütülmesi, okulun bir “kültür ortamı” (dinleme/izleme
etkinlikleri, hikâye/şiir okuma ve yazma çalışmaları, kompozisyon yarışmaları,
okul gazete ve dergilerinin çıkarılması vs.) olmasına imkân verecektir. Böylece
çocukların sözel yeteneklerinin gelişmesi de zemin bulmuş olacaktır.
Burada
dikkat edilmesi gereken konuşma ve yazma becerilerinin ölçülüp
değerlendirmesinde süreç odaklı bir yaklaşımın ön planda tutulması; okuma ve
dinleme becerileri içinse ister çoktan seçmeli test olsun ister açık uçlu
yazılı sorular olsun her iki ölçme ve değerlendirme türünün de olumlu ve
olumsuz taraflarının göz önünde bulundurulmasının gerektiğidir. Bu itibarla
farklı test tekniklerinin, ölçülen becerinin farklı yönlerinin ölçülmesine izin
vermesinden hareketle hangi tekniklerin ölçmede yeterli olacağına ve tipik
olarak neyi ölçtüklerine dikkat edilmelidir.
Ayrıca
bir şeyi öğretmenin temel amacının öğrenmeyi geliştirmek olduğuyla birlikte
ölçmenin temel amacının da bireylerdeki öğrenmelerin gelişimi hakkında çıkarım
yapmak ya da kararlar almak için gereken bilgileri toplamak olduğu
unutulmamalıdır. Yine sınırlı sayıda ölçme yöntem/teknik veya araçlarının
kullanılmasının becerilerin yeterli bir şekilde değerlendirilememesi riskini
doğurabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Türkçe
dersiyle ilgili MEB’den yine bu kadar önemli olan diğer bir beklentimiz; kelime
ve kavram öğretimine (söz varlığı) yönelik çalışmadır.
Ölçme
ve değerlendirmeye yönelik ortaya konan takdire değer bu gelişme için karar
alıcıları tebrik ediyor; bunun yüzüncü yılda eğitimin pek çok sorununa çare
bulunacağının müjdecisi olmasını diliyoruz.