09 Mart 2021

Z Kuşağı

Her yerde z kuşağına dair konuşmalar; umutla gözü parlayanından yeisle yüzü kararana kadar muhtelif yorumlar, bu mesele etrafında dönüyor. Kimileri ülkemiz bir ufo istilasına uğramış edasıyla eyvahlar çekerken bir kısım da yüzyılın fırsatı bir nesille karşı karşıyaymışız gibi anlatıyor. Zaten bizim buralarda ortak bir meselenin ılımlı bir yerden tartışıldığını gören varsa beri gelsin. Bu z kuşağı olarak isimlendirilen evlad-ı vatan kimilerince devrim yapmasına ramak kalmış bir proleter topluluk, bazıları içinse bunlardan seçmen olmaz; zaten aylaklar edasıyla ağız bükülen, daha neler neler söylenen evlad-ı vatan… İsimlendirme bile son derece dijital ve ruhsuz değil mi?

Öncelikle yurdum çocuklarından konuşuyoruz ama sanki sınırlarımızdan ülkeye sızmış bir sürüyü konuşur gibiyiz. Bunlar ne ise bizim olduğumuzun bir hasılası ve neticesi değil mi? Gökten zembille inmediler. Biz ne yediysek onu yediler, ne içtiysek ondan içtiler. Teknoloji kullanımının bir nesle sağlayacağı avantajlar ile o neslin ne idüğü arasında doğrudan ilişki kurmak bizi kendi evlerimizdeki evlatlarımız dediğimiz bu nesille ilişkide nereye taşır? Aslına bakarsanız bence bu z kuşağı bizim kendi elimizle inşa ettiğimiz birer ayna. Onlara dair sayılan tüm iyi özellikler aslında bizim toplum olarak çürümüşlük içinde olduğumuz alanlar? Bu temiz idrakli ve kirlenmemiş akıllı nesil, normal olana temayülü bizim oturup anlı şanlı büyükler olarak ne halt ettiğimize bakmamız gerektirmez mi? Öncelikle bu neslin aynasında boyumuzun ölçüsünü almak zaruridir, diye düşünüyorum. Tıpkı bu, deist olan çocukların ötekileştirilmekten ziyade hangi riyakârlığa arka döndüklerini düşünmek, onları anlamak yerine “vaaay bu yeni nesil varya, ah bu gençler” gibi saç baş yolmalar ne ülkeye ne bize fayda sağlamayacaktır. Nesillerden şikâyet aslında tarih kadar eskiye gider…

Anlamak ve anlaşılmak insanı var eder. Z kuşağı için farklı mıdır?

Türkiye, Tanzimattan beri diyebileceğimiz bir ikilem içerisinde sosyal, siyasal ve kültürel kodlarını kutuplaştıran bir ülke ve toplum. Tezler ile anti tezler bir asırdan fazladır havada uçuyor ama bir sentez emaresi henüz ufukta görülebilmiş değil. Ben bu z kuşağına dair anlatılan yaratıcı ve işbirlikçi olmak, oldukça zor çevresel, sosyal ve ekonomik sorunları çözmen, kendi kendini yönlendirebilen, grup çalışmasını rahatlıkla yapabilen, bilgiyi çok hızlı işleyebilen, daha zeki olman, taassuptan ve -miş gibilerden uzak gibi özelliklere bakınca nedensiz bir iyimserlik hissediyorum. Bu belki de öğretmen alışkanlığıdır. Bu kuşağı ülkemizde mütemadiyen devam eden travmalar ve ardından kesin/keskin görüşlü hale gelen nesiller felaketinden koruyabilmek başlıca endişelerden olmalıdır. Bunlara bahsedilen tezler ve anti tezler hırgürü ötesinde “sentez” odaklı, kutupsuz bir hayat görüşü ve bakış açısı kazandırıp, yetenekleri ve eğilimleri ile kendileri olarak şahsiyet kazandırıp, iyi ve faydalı bir eğitim sürecine sokabilirsek umutluyum ki bu z kuşağı ülkemiz için yoksunluğunu çektiğimiz çatık kaşlı ve köşeli kutupların ötesinden Tanzimat dogmalarını aşmamızı sağlayacak işleri başaracak bir cevhere sahip olduklarını değerlendiriyorum. Bu kuşak fevkalade vatansever, milliyetçi lakin bu kavramları olması gerektiğince kurgulardan azade düşünen, dogmasız bakan bir yapıda gördüğüm için çok iyi niyetli hatta saf bulunabilirim lakin ülkem adına umutlu olmaktan daha büyük bir sermayem varsa o da gençlerdir. Dediğim gibi onları kutuplaştıracak travmalardan zihin ve hayatlarını korumak, mühendisliklere maruz bırakmak yerine ülkeleri, devlet ve milletleri için faydalı olmayı aptallık görmeyecek, bunu hayat tecrübesi ile kabullenmek zorunda kalmayacak, böyle gelmiş böyle giderci pasif iyiler haline getirilmeyen bir kuşak söz konusu olacaksa bu z kuşağının önündeki, arkasındaki resmi ve sivil tüm insiyatiflerin kendisini oryantesi sayesinde mümkün olacaktır. Bu bakımdan ülkemiz sağlı sollu içine düştüğü bu gel gitler, tez ve antitez çatışmasından belki de mazi ile gelecek arasında farklı bir “şimdiki zaman” inşa edecek bilinçte olan bir kuşak tarafından medeniyetçi zeminine ulaşacaktır. İşte bu bakımdan bu kuşağa ve onların farklı ama olumlu hallerine bakarak kendimize ve halimize çeki düzen vererek onlara travmasız zihinler, parçalanmamış hayatlar, oraya buraya çekiştirilmekten ideoloji vs çöplüğüne dönmemiş idrakler, her şeyiyle onları ve yeteneklerini düşünen bir eğitim ve kültür çevresi ile onlara anlamlı bir gelecek verilebilirse bundan önceki 70’ler ve 80’ler hatta 90’lar kuşağının yaşadıklarından masun kalarak bu kuşak geleceğimiz için umut haline gelebilir. Anlaşılmak herkes gibi onlara da en büyük yardım ve destek olacaktır. Bence bir şey tartışacaksak nobran ve tepeden bakış yerine onlarla omuz omuza geleceğe nasıl yürüyeceğimizi konuşalım.

Bu kuşağın insani muhtevasını, bundan öncekilerde olduğu üzere, ezberlerle tahkim yerine ideolojik bir takım tıkıştırmalara kalkışmadan akıllarının ve idraklerinin geliştirilmesi belki de klasik eserleri sonsuza götüren o hakikat izini taşımaları, insani değerlere sahip olan milli kimlikler ve dini anlayışlar taşımaları ile söz konusu olacaktır. Bu sebeple bu kuşağı okuyan bir kuşak haline getirmenin, klasikleri ruhlarında amasız, fakatsız değerler ile bezeyecek bir kültür ve eğitim ortamı ile onlara heykeltıraş gibi yaklaşmak yerine bir bahçıvan sabrı ve dikkati ile muamele etmek hayatidir. Lakin bazı dogmalar öyle tahtını tacını kolay kolay terk etmek isteyecektir elbette. İnsani, çoğulcu, hoşgörücü ayağına yatıp da dibine kadar faşist yapılara kurban olmazlarsa elbette ki milletleri ve insanlık için çok değerli işler yapacaklardır.

Bu z kuşağına travmasız bir zihin ve doğru eğitim ile cevherlerindekini güçlendirme fırsatı vermek onları yerden yere vurmaktan daha öncelikli olmalıdır. Taraf olmaya zorlamak, ya, ya dacı düşünce çivilerini kafalarına çakmak mevcut trajedinin sürmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Mutlak ve değişmez doğrular diye hakikati değil tarihi bir devrin kostümleri içerisinde başka bir zamanda olmaya zorlanan nesiller ne kendi olabiliyor ne de gelecek için umut. Bu kuşağı 50 yıl öncenin hesabıyla 50 yıl sonrası için şekillendirmek, hele sandık hesapları ile yandan yandan bakmak ülkemizin çocuklarına, evlatlarımıza vefasızlık değil midir?

Kapitalizm, sosyalizm gibi -izmlerin modern zamanlarda insanı, toplumu, devleti hülasa medeniyeti decadansa/yozlaşmaya sürükleyip fersudeleştirdiği/aşindırdığı asırların sonunda tüm statüko ve dogmalara karşı içerik ürettiği söylenen bu z kuşağından ülkemiz ve insanlık için daha nefes alınır, 20. Asır denen o felaket yüzyılına nazire yaparak insan soyunun gezegende namusunu kurtaracak işler yapmasını beklemek hayalcilikse bu hayali çok sevdiğimi ifade etmeliyim. O kuşaklara bir öğretmen olarak bir şeyler öğretmeye çalışan birisi olarak değerlerinin bilinip, ülkenin en değerli madenleri olarak ele alınmaları gereğini de ifade etmek isterim.

Onlara güveniyorum. Bilgi, birlik ve bağımsızlık içerisinde olmamıza mani tüm zihni ve fiili engelleri aşacak, Tanzimat travmalarımıza bir sentez bakış sunarak geleceğimize aydınlık getirecek bir kuşak olmasını umduğum z kuşağının yanında ve içinde olmaktansa her zaman mutluluk duyuyorum. Onlarda olanı değiştirmek yerine o enerjiyi faydaya yönlendirmek üzerine yetki ve bilgi sahipleri kendini konumlandırırsa hem anlaşması hem de yol alması çok daha verimli ve keyifli olacaktır.

Birçok farklı müzik aletinden oluşan bir enstrümanlar topluluğu önlerindeki eserin usul ve makamı ile eserin kendi otantik efsununu yıllara dayanan icracılık tecrübesi ile birleştirdiklerinde ister batı ister doğudan bir eser dinleyin o birlik bizi farklı bir iklime götürmüyor mu?  Toplumumuz böyle bir mütecanis hayatı devleti ile şehirlerinden yaşarken şimdiki zamanda durum nedir?

Z “kuşağı” insandır ve evlad-ı vatandır bele bağlanmaz!

Vesselam.