​Zamanın Sultanı Ramazan

Hayatımıza yine bir hakikatli bir hatıra emanet etmeye geldi Ramazan. Zamanın sultanı Ramazan…   

Hazreti Allah kullarını en şerefli sıfatını haiz insan olarak yarattı. Ona dünyanın en güzel nimetlerini sundu; o da yetmedi kulluğu karşılığında ahiret için dünya güzelliklerinden kat kat üstün bir hayat vadetti. Elbette bu dünyanın da saadetleri vardı. İnsana bin aydan daha hyzırlı o biricik günün muhafazasını, Ramazan’ı hediye etti. 

Mekân ve nimetler somut şeylerdir, ancak bunların insanla etkileşiminden doğan kaderin seçilmiş durakları hikmete dair ve soyuttur. Somut verilerin yorumlanması kişiye has değişkenlik gösterebilirken soyut verilerde bu değişkenlik kat kat fazladır. Yani hikmetleri anlayan da vardır, anlamayan da… zira herkes görüş, anlayış ve hissediş düzeyine göre anlar ve yorumlar. 

Zaman da soyuttur. Ancak mekân ve mahlûk zamanla kaimdir. Zaman olmasa var oluş ve devamlılık hakkında söylenecek bir şey kalmaz geriye. Hazreti Allah kullarına mekân ve imkân yönüyle rahat edebileceği bir dünya hayatı yaratmıştır. Zaman, bu bileşenin en soyut ama en vazgeçilmez unsurudur. Gecesi, gündüzü, mevsim döngüleriyle akışı görünür hâle getirilmiş; ay ve güneş hareketlerinin sistematiği üzerinden yıllara, aylara, günlere ve gün içi vakitlere bölünerek düzen tahsis etmiştir. İste bütün bu düzen insanın hayat akışını bir takvime oturtur ve mekânı ve eşyayı disipline eder. 

Ve Hazreti Allah kullarına hediye olarak zamanın içinden senede bir tekrarlanan kesit seçmiştir. O Ramazan’dır, Allah’ın kullarına hediyesi olarak gelir ve “bin aydan daha hayırlı” Kur’an’ın ilk indiği geceyi “Kadir Gecesi”ni muhafaza eder. O gece Ramazan’ın içinde gizlendiği için Ramazan bir hediyedir. Dolayısıyla bu şuurda olan her kul, o “bin aydan daha hayırlı” kutlu geceye kavuşmak, onu en güzel şekilde karşılamak ister. 

Hediyeler ve misafirler hoş karşılanmayı hak eder. Bu hediye ve misafirlik Hazret-i Allah’ın lütfuysa daha özenli ve hazırlıklı karşılanması, ihya edilmesi gerekir. Ramazan ki öyle bir misafir ki yapmaya niyet ettiği ve yapabildiği her tür hazırlığı ağırlayanın hanesine yazdırır. Öyle bir hediye ki onun için, onun uğruna insan ne yaparsa kendine yapmış olur.  

İnsanın hem fiziki hem de manevi iyileşmesine vesile olan bu akışın en önemli unsuru oruçtur. Oruç Ramazan’ı yaşamayı mümkün kılar, mekânın, eşyanın ve nimetlerin hakikatine yaklaştırır. Dolayısıyla insan tekâmülünün nirengi noktasıdır. 

Hazreti Allah,  Ramazan’ın heybesine geceye ayrı gündüze ayrı hayırlar, rahmetler ve bereketler doldurur. Gece sahuru gecenin idraki, gündüz açlığı da gündüzün idraki içindir. Günün koşturma, çalışma ve gayret saatlerinde insan açlıkla hemhâlken dinlenme ve ibadet saatlerinde toktur. Bu düzen sabrın ve tevekkülün kapılarını açar. Nimetlerin yasaklandığı bir zaman diliminde açın, yolsulun, yoksunun hâlinden anlarız. Yoksulla zengin fiziki ve manevi bakımdan eşitlenir. 

Zamanın içinden seçilmiş bir hediye olan Ramazan, zamanın idrakine vesile. Zamanı idrak eden tasarruflu kullanmayı da öğrenir. Ramazan’ı dolu dolu geçirmek isteyen her kul, dünya ve ahiret işlerini dengelemeye çalışır. İş saatleri belirsizse ona bir hat çizer, ibadet saatlerini belirler. “Oku”maya bol zaman ayırır. Sahur ve iftar hazırlıklarını abartmamaya çalışır. Ziyaret ve gezilerini cami, türbe gibi uhrevi mekânlarla sınırlar. Hayır ve infak ünsiyeti için ziyaretler yapar, arar, hâl hatır sorar, sofrasını paylaşır. Böylelikle çok özleyeceği anlar yaşar, ömrüne kutlu hatıralar döşer. 

Yeryüzünde son insan kalıncaya, zaman ve mekân yok oluncaya, kıyamet kopuncaya dek Ramazan gelmeye devam edecek. Gönüllere su serpecek, üzüntüyü, derdi silecek, takatimizi getirecek, manevi ihtiyacımızı tedarik edecek, bizi tekâmüle davet edecek.